24 Eylül 2016 Cumartesi

Binali Yıldırım’ın şortla imtihanı-Nilgün Cerrahoğlu

Tam Gülse Birsel’den Binali Yıldırım’ın “uzlaşmacı mizacına” dair bir güzelleme okumuş, Hürriyet yazarının “Bize böyle insan lazım. Uzlaşan, çözüm üreten, güler yüzlü, kibar…” tespitleriyle havaya girmişken; Ahmet Hakan’ın Yıldırım söyleşisiyle karşılaştık. 
Meğerse Gülse Birsel boşa konuşmamış. 

Başbakan’ın sahiden postmodern denebilecek bir uzlaşmacılık anlayışı var. Gerçi bu defa mesele bir Ege kentinde, Başbakan ve heyeti için özel olarak kapatılan bir deniz mahsulleri restoranında, inançlar gerekçesiyle tercih edilmeyen deniz ürünleri yerine “menemen” ısmarlamaya benzemiyor. 

Konu daha karmaşık. 
Ama belli ki Yıldırım’ın kafası böyle çalışıyor. İstenmeyen deniz mahsulleri yerine nasıl “O halde menemen yap!” orta yolunu buluyorsa, Başbakan muhafazakâr kesime de şimdi “tekme” yerine “mırıldanma” yöntemini hatırlatıyor. 
Çıtayı böylece tek hamlede “tekme”den, “mırıldanma”ya indiriyor Başbakan. 
Bundan iyisi Şam’da kayısı.
 
Kadınlar böylece sokakta şort dayağından kurtulacak. Ama ense köklerinde “Tuuu!Utanmıyor musun? Rezil. Bu şekilde nasıl çıktın?” diye mırıldanan insanlara muhatap olacaklar. 
O kadar olur… Gülü seven dikenine katlanır misali. Buna da razı olacaklar. Serde Binali Yıldırım uzlaşmacılığı var.

Bisikleti yasaklayan kafa 
Yıldırım’ın Ahmet Hakan söyleşisinde bir de “yaşam tarzıyla” ilgili sözleri var.
Türkiye’de yaşam tarzıyla igili kaygılar, sıralama yapsanız 15. sırada gelir. Türkiyegerçekliğiyle alakası yok. CHP’nin yegâne sermayesiydi bu ama bitti. İnsanların önceliği terör, ekonomi, işsizlik, gelir dağılımı sorunu” diyor Başbakan. 
Çözüm üreten, güler yüzlü, kibar” Yıldırım, üç cümle içinde Türkiye’de yaşam tarzlarıyla ilgili kaygıları olan herkesi yok saydığı gibi ana muhalefet partisini de bir kalemde harcamış. 
Uzlaşmacılıkta level atlayıp, zirve yapmış. 
Bizler “şort saldırısının” bu şok…şok… şok sonuçlarını tartışırken, komşu İran’da mollalar kadınlara bisikleti yasakladı. Bisiklete binen kadınlar “erkeklerin dikkatiniçekiyor, toplumda ahlaki yozluk ve hayâsızlık” yaratıyormuş. Yobazlığın nerede duracağı hiç belli olmuyor. 
Türkiye’de şort “mırıldanma kriteri” sayılırken, İranlı gericiler de “bisikletli kadından” tahrik oluyor. 
Tahrik” skalası kadını kamu alanından tümden silip eve kapatmaya dek varıyor. Dini lider Hamaney nitekim yeni bir “kadının yeri evidir” fetvası vermiş. Sünniler, Şiiler çoğu defa her mevzuda kapışıyor. Ama “kadın”ı görünmez kılmakta hemfikirler!

Zamanın ruhu: Kadın 
Ancak hesaba katmadıkları bir şey var. Dünya bambaşka bir yere gidiyor. Zamanın ruhu kadın. Bu yüzyıl kadınların çağı. ABD’nin başına muhtemelen bir kadın gelecek. Almanya, İngiltere “kadın başbakanların” yönetiminde. IMF’nin başında kadın var. Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi CERN’i de bir kadın fizikçi yönetiyor. 
Gericilere rağmen şortuna, bisikletine sahip çıkan kadınlar, bugün ne tür bir dünyada yaşadıklarının farkındalar. 
Bakın İran’da Mollarla karşı kadınlar sosyal medyada isyan bayrağı açtılar. “Yasağıtanımıyoruz!” diyorlar. 
Türkiye’de de şort saldırısının kurbanı olan genç hemşire Ayşegül Terzi susup evinde oturmuyor. Büyük bir cesaretle hakkını arıyor. Özellikle sosyal medyalardaki kamuoyu desteğiyle gündemden düşmüyor. 
Binali Yıldırım o nedenle “yaşam tarzı 15. sıradadır” diye bugün bizi küçümsemesin. Birinci dereceden bir “kimlik” meselesi olan yaşam tarzı mücadelesi, artık güçlü bir kamuoyu oluşturma alanı olan internette veriliyor. 
Şort kavgasında da böyle oldu. CHP’den-heyhat!- ses yükselmedi ama sosyal medyalar ortalığı yıktı. Böyle bir kamuoyu gücü olmasa zaten tekmeci serbest bırakıldıktan sonra tekrar tutuklanmazdı. 

Diyeceğim o ki Binali Bey bu konuları yeniden düşünsün. Bu iş, deniz ürünleri restoranında “menemen” ısmarlamaya benzemiyor.
Nilgün Cerrahoğlu Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder