20 Eylül 2016 Salı

Erdoğan ABD’de olamayacakları öğrenecek..- ŞÜKRAN SONER

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın BM’nin bizim için de çok önemli özel gündemi bağlantılı, dün ABD’ye uçarken yaptığı basın toplantısında, dünyanın Suriye gelişmeleri odaklı beklentilerini, önceliklerini özetlerken;
 
Özal’ın kuşkusuz çok farklı gündemli, ancak Türkiye’ye özgü yine yaşamsal gündemli beklentilerinin söz konusu olduğu açıklamalarını, sonuçlarıyla birlikte çağrıştırdı.. Profesyonel bir gazeteci için şans sayılabilecek bir raslantı ile Özal’ın New-York’a ayak bastığı, BM’de yapacağı konuşma ile birlikte ABD başta kritik ülke liderleriyle görüşmelerinin olduğu güne denk düşmüş, Türkiye ile ilişkilerin odağındaki Türkiye Masası’nın başındaki ABD’nin en yetkili resmi görevlisi ile özel randevumuz vardı. Sonrasında bunun rastlantı değil, Türk gazetecilere dönük kamuoyu oluşturması amaçlı olduğunu düşünmüştüm.. 
Bugüne yönelik söylemek istediklerime yer kalması için en özet haliyle paylaşmak istiyorum: “Kuşkusuz çok yararlı görüşmeler olacak. Türkiye, Özal, nelerin olabileceği, nelerin olamayacağı konularında, ayrıntılı bilgilenmelerle aydınlanmış, gelecek siyasetlerini buna göre belirleme şansını yakalamış olacaklar..” noktalamasını yapmıştı. 12 Eylül darbesine verilmiş sıkı siyasal destekler bir yana, Özal’ın ekonominin başında alkış tuttukları serbest piyasalara açılışının, önce işin doğası gereği parlak yıllarının ardından gelen tıkanmada, nefes alabileceği ABD tekstil kotalarının açılmasına kapıların kapanacağını ilan etmişti. Bize sunulan gerekçelendirmeler; insan hakları, demokrasi, sendikal haklar odaklıydı.. 
1983’ün ay olarak bugünle yakın tarihler çakışmasında, 4 yıl tutuklu kalan DİSK yönetim kadrolarının çok yakın gelecekte serbest bırakılacakları ön bilgisine ulaşmış, dönüşte cezaevinde yatan yöneticilerine müjdeli haber bile ulaştırmıştım. Aynı yıl aralık ayında pat diye tahliye olmuşlar, idamları istenen terör örgütü davası da sonradan düşmüştü. 12 Eylül darbesi sonrası 3 yıl sessiz kalmış ABD, sendikal hareketi, bize açıklanan boyutu ile AB sendikal hareketinin duyarlılığı karşısında, onların daha fazla üzülmemesi için, Türkiye’deki sendikal haklar gasplarına karşı eyleme geçmişler, tekstil kotalarında korunmaya mazhar ülkeler listesine alınması kararına karşı ABD meclisindeki güçlerini kullanmışlardı..
***
Suriye politikaları odaklı son yıl yoğunlaşmış, hele de son aylarda katlanmış ABDTürkiye siyasetleri odaklı gelişmelerin çelişkilerine, çatışmalarına bakıldığında, 1983 12 Eylül’ü Özalizm siyasetleri odaklı çelişkilerin ne kadar hafif, yaşamsal olmaktan uzakta kaldığı gerçeğine de bakılırsa.. Tek başına Cumhurbaşkanı, fiilen AKP İktidarları, Hükümet için başkanlık rejiminin geçerli olduğu koşullarda,Erdoğan’ın dünkü açıklamaları ile, seçim sürecinde siyasetin devre dışı kaldığı, ABD’nin derin devleti gücündeki odaklardan gelen resmi açıklamaların arasındaki çok derin çelişkiler değerlendirildiğinde, kamuoyuna dönük stratejik ortaklık çerçevesinde verilecek bilgilendirmeler ile gerçekler arasındaki derinleşen uçurumlar kaygılandırıyor.. 
FETÖ darbesi, FETÖ’nün Türkiye’ye iadesi konularında, ABD cephesinin ilan edilmiş gerekçeleri, alınmış gardların geri dönüşü, seçimi kazanacak siyasi erkin Türkiye, Erdoğan Liderliği ile uzlaşma eğilimi artsa da kolay iş değil.. İki tarafın da açık açık gündeme getirdiği üzere, ABD siyasetlerinin bütününde, İslam dünyasının yüzlerle ülkesinde geçerli olmak üzere, ABD sermayesi, resmi bütçelerinden çok ciddi kaynaklarla öncelik tanınmış sivil toplum örgütlenmeleri adına, bankerSoros’un sermaye dünyasına dönük örgütlenmeleri, demokrasi grupları kadar paralel desteklenmiş ılımlı İslam projelerinde öncülük verilmiş Cemaat hareketi okullarının bir kalemde silinecek olmalarını bekleyebilir miyiz?
 
Hele de BM gündeminin odağındaki Suriye, Ortadoğu odaklı gelişmelerde, ABDRusya değil sadece, Suriye-Irak’ın sallandıkları varsayılsa da çelişkiler yumağında dengeleri kullanmada hâlâ var yönetimleri, İran-Türkiye.. dahası Çin-AB ülkeleri de içinde var olmakta iddialı tüm ülkelerin çelişkili, çelişkiler yumağı üretilmiş çıkar çelişkileri bir yana.. Yüz binlerle can kaybı, yıkım, terör örgütlerinin vahşetinden, yandaşım, kanlım terör örgütleri çatışmacılığından da beslenen kördüğümde, Erdoğan’ın, “çözüm reçetesini bize bırakın” çağrısına yanıt gelir mi? “Olamayacakları öğrenmek..” işe yarayacak mı?

Şükran Soner/Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder