Antalya zirvesi öncesi, içinden, sonrasından yapılmış değerlendirmeleri anımsıyor musunuz? Uzman görüşleriyle bakılmış falların, liderlerin ilan ettikleri sonuçların ne kadarı gerçekleşti, doğru çıktı? Nerelerden büyük çuvallamalar yaşandı?..
Milyarlarca dünyalının aradan geçen süreç içinde, Çin’deki zirveye gelene kadar katlanan boyutlarda ağır bedeller ödedikleri ortada... Antalya zirvesine ülkemiz kamuoyunda bağlanan umutları hele bir anımsamaya çalışalım... Çin zirvesine kadar başımıza gelenlerin canımızı en ağır boyutları ile yakan yaşadıklarımızı sıralamak bu köşeye sığmayacağı için en vahimleriyle aklımızdan geçirmeye çalışalım... Çin zirvesi odaklı bizi en çok ilgilendiren kamuoyumuza ulaşmakta olan müjdeli haberlere; Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Çin-Rusya-Almanya- ABD liderleriyle yapılan ikili görüşmelerin, liderlerin ağızlarından doğrudan yapılan açıklamalardaki resmi bilgilendirmelerin, uzman oldukları varsayılanların değerlendirmelerinin satır aralarından çıkartılabilecek umutlu gelecek yorumlarını toplayalım...
***
Enseyi karartmak insanın yaşama sarılmasına, doğasına aykırı kuşkusuz, ama liderlerin çoğunlukla yan yana dururken ya da ayrı ayrı söylemlerini ölçü almak da, gerçekçi olmamak, iki ayağı üzerinde durmamak, sonrasında öngörülemeyen ağır düş kırıklıkları anlamına geliyor... AntalyaÇin zirveleri arasında neler umup neler yaşadıklarımızdan en azından dersler çıkaramazsak, iki ayağımızın üzerine yere sağlam basmak, dik durmak şöyle dursun, kendimizi aptal yerine koymak, olmaz mı?..
Dünya liderleri, siyasi sözcüleri, toplumsal yorumcuların tümü nerdeyse, Cemaatin yarım kalan darbe sürecinde tanıklık ettiğimiz gerçeklikler, 15 Temmuz öncesi ülkemizde gelinmiş nokta üzerinden, hem habersiz, hem sorumlu, hem de suçlu olmadıkları üzerinden yemin billah ediyorlar. Söylemlere bakılırsa dünyanın gelişmiş, sorumlu, etkili ülkelerinin hem siyasal hem de ekonomik aktörleri, emperyal güç odakları... Örneğin Suriye’de 500 bin insanın ölümünden de asla sorumlu değiller... İç savaşlar bataklığına çekilmiş, daha da çekilmeye zorlanan bölge halkları, barış içinde birlikte yaşamanın insan hakları, hukuk devleti düzenleri, demokrasiler içindeki ilkelerini algılamada aptal kafalarımızı taşlara vurup akıllanmayı beceremezsek...
Emperyal çıkarlar adına oynanan kirli oyunların tuzaklarının şaşmaz, bizleri her tür alt kimlik, ırklar, inançlar, mezhepler, aşiretler üzerinden kırdırma formülleriyle gözlerimizin kan görmesini durduramazsak... Geriye kalan insandan yana kötünün en iyisi formül, yol gidişinde, emperyal güç, çıkar dengelerinin, düzenin kendi krizleri, kaosu üzerinden, yeni dengelerin üretilmesi zorunluluklarından çıkabilecek umut kırıntıları ancak olabilir...
Yeni dünya düzeni sömürü çarklarının işleyişinde evrensel, ülkesel hukuk düzeni çarklarının ayaklar altına alınmasından; insanlık vicdanının bir elli yıl öncesi kadar bile kanamadığı ortada... Çocuklarını yaşatabilmek için yollara düşen göçmenlerin, çocuklarının yaşadıkları insanlık dramlarının en acıtıcı fotoğraf karelerinin bile, siyasal erklerin insanlık dışı kararları için ancak birkaç günlük caydırıcı etkileri oluyor. Ortadoğu’da en insanlık dışı cinayetlerden sorumlu terör örgütüleri, diktatörlükler ya da süper güç devletlerin kirli çıkar savaşları adına maşa yapılan taşeron güçlerin cinayet vahşetlerinde... Dur, durak, barış umudu, kaosun, bataklığın kendisi, birbirlerine güçlerinin, dişlerinin yetmemesi noktası mı olacak?
Şükran Soner/Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder