14 Ekim 2016 Cuma

Barış pazarı- Meriç Velidedeoğlu

Şu günlerde “AKP” iktidarı, “aman ha barış!” diye kalkıyor, “barış” diyerek oturuyor; halk ise sulandırılmış, pazara düşmüş olanı değil, gerçek bir barış istiyor, hele şehitleriyle yürekleri parçalananlar... 

Bu doğrultuda bir barış isteği de, “ABD”den, Nobel Kimya Ödüllü “Prof. Dr. Aziz Sancar”dan geldi; “Nobel’i vermeye hazırım, yeter ki ülkeme ‘barış’ gelsin!” diyerek yürekten kopan bir sesle katıldı halkımızın barış isteğine. (8.10.2016) 
Ayrıca bu konuda da örnek aldığı kişinin “Atatürk” olduğunu video konferans yoluyla bize duyurdu.
 
Böylece Prof. Dr. Sancar, Atatürk’ün “85 yıl” önce, “20 Nisan 1931” günü yaptığı“evrensel” çağrı “Yurtta barış, dünyada barış!” vurgulamasını da anımsatıyordu.
Ne var ki bu barış çağrısı, “51” yıl sonra “1982”de cezalandırılıyordu ünlü “Barış Davası” ile böylece “barış”, “barışa çağrı” açıkça “suç” sayılıyordu; bu suçu işleyenler arasında olup, bu dava ile mahkûm edilen “Ataol Behramoğlu”nunMaltepe Askeri Cezaevi’ndeyken yazdığı şiirleri, hafta başında, köşesinde yayımlandı, umarım kaçırmamışsınızdır. 
Değerli dostlar bu barış isteği, barıştan yana oluş, binlerce yıldır sürüyor, savaşın“nedeni”ni, “2400 yıl” önce, Yunanistan’ın altı yıldır birbirleriyle savaşan Atina ve Isparta halkına, bu savaş dolaysiyle iyice bunalan, çoğunluğu kömür işçisi olan“Akharnai” kentinin emekçileri: “Savaştan yalnızca sorumsuz birkaç kodaman yararlanmaktadır!” diyerek ortaya koyar.
 
Emekçilerin bu haykırışını, o günleri onlarla birlikte yaşayan ünlü ozan“Aristophenes”, “Akharnaililer” adlı tiyatro oyununda böyle duyurur. 

Ve bu tiyatro oyunu, “Atina-Isparta Savaşı”nın en acımasızca sürdüğü sırada Atina’da sahnelenir; oyun izleyiciler tarafından coşkun alkışlarla karşılanır; üstelik“yönetim”, ne oyunu engeller ne de yazarını tutuklar... 

“Barış” konusuna, günümüze yakın bir tarihe dönerek bakalım dersek, “20. yy”ın başında, “1915”in “20 Mayıs” günü, Almanya’nın en büyük “altı sermaye örgütü”“Başbakan Hollweg”e bir dilekçeyle başvurarak, “yayılımcı bir savaş politikası izlemesini isterler; istekleri parlamentoda kabul edilir; Birinci Dünya Savaşı”nın sonu -Akharnaililer gibi söylersek- “altı kodamanın istediği” gibi olmaz. 
“1932”nin Kasım’ında “barış”, Almanya’nın yine gündemindedir; ülkenin önde gelen sanayicileri, bankerleri, büyük toprak sahipleri “Devlet Başkanı Hindenburg”a mektup gönderirler, “Hitler”in yönetiminde bir hükümetin kurulmasını isterler; demek ki “kodamanlar” yine bir tarih (!) yazacaklardır... 

Bilindiği gibi bu süreç, İtalya’da da “Mussolini” önderliğinde benzer biçimde yaşanır; Hitler’in de, Mussolini’nin de isteği, istenci (iradesi) “yasa” niteliğindedir; dolaysiyle “insan hak ve özgürlükleri”nin bir anlamı yoktur; bakanlar, onların buyruklarını yerine getiren görevlilerdir; her ikisi de “sorumsuz”dur; olsa olsa“Tanrı”ya karşı sorumlu olabileceklerinden söz edilir; konuşmalarında “Tanrı”ya yer verdikleri de bilinir, tıpkı bizimkilerin “yerli yersiz” kullandıkları “Allah korusun!”, “Rabbimin izniyle!” de olduğu gibi... 
Mussolini, kabinesindeki “Damat Bakan Ciano” dolaysiyle şu günlerde bize daha da yakındır. Çünkü “AKP” hükümetinin “Damat Bakanı”nın ekseninde düzenlediği“Dünya Enerji Kongresi” dolaysiyle, “TV” ekranlarını doldurdu “Damat Enerji Bakanı Berat Albayrak”... 

Bilindiği gibi Albayrak, hem “enerji sektörü”nde TICARET” yaptığı hem de bu sektörün bir “Bakan”ı olduğu için - Akharnai”lilerin diliyle- “Kodamanın da kodamanı!”... 
Üstelik “usta bir kodaman”; “barış, barış” diyerek hem doğal enerji kaynakları, hem de “nükleer enerji” üzerinden, “Barış Kalkanı” arkasında iş yürütüyor, bu konuların dünya tacirlerine, kurtlarına, kuzu kuzu sesleniyor, “enerji konusuna yaklaşımınız,‘barış’a katkı sağlayacak’ bir bağlamda olmalı!” diyor; ardından bunun nasıl olacağını, çözümü de belirtiyor; “kuzu kuzu” sesleniyorsa da çözümün “küresel çevre kirliliği”ni önleyecek bağlamda olmayacağı dünden belli; dolaysiyle “enerjiyi paylaşalım”, ama öyle paylaşalım ki “BARIŞ (!) getirsin... “Barış” dillendirildiğine göre “olmaz!” demek olası mı?
 
Bu çözüm önerisi, Albayrak’ın, dünya lideri kayınpederine uygun bir “damat” olduğunu, dünya âlem huzurunda kanıtlamış olmuyor mu? 

Dünya taciri “kurtlar”a gelince, öylece dinliyorlardı... 

Üstelik “kayınpeder Cumhurbaşkanı” Erdoğan’ın, “Ortadoğu’ya barış getirmek için paylaşalım!” çağrısını da öylece dinledi onca “kurt” (!).

Meriç Velidedeoğlu
CUMHURİYET

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder