Sayın Cumhurbaşkanı dün yine tekrar etti. Mealen, on binlerce kilometre öteden Suriye’ye ve Irak’a gelenler varken Türkiye bu işin dışında kalamaz dedi. Önce bir sevindim çünkü on binlerce kilometre öteden Irak’ı işgale gelenlere karşı sokaklarda protesto yürüyüşlerine katılmıştım. Tarihin en büyük eylemlerinden biriydi. Dünyanın dört bir yanında milyonlarca insan ABD’nin Irak işgaline karşı aynı gün sokaklara dökülmüştü. Ancak sevincim kısa sürdü. Aynı dönemde sayın Erdoğan’ın ABD askeriyle beraber Irak’ın istilasında rol almak için Meclis’ten 1 Mart tezkeresini geçirmek için nasıl uğraştığını hatırladım. Daha iktidarının ilk zamanlarıydı. Partisinde henüz özgür irade sahibi bireyler vardı. CHP’nin ve denetim altına alamadığı AKP milletvekillerinin ret oyları sayesinde on binlerce kilometre öteden gelenlerin yanında savaşa girmekten kurtulduk. Bunun üzerine sayın Erdoğan, The Wall Street Journal’e bir makale yazdı. Cesur Amerikan askerlerinin evlerine sağ salim dönmesi için dua ettiğini ifade etti.
Tezkere meselesi bir yere not edilmiş ve dualar da vaziyeti düzeltememiş olmalı ki Irak’ta Amerikan askerleri, Türk askerlerini, başlarına çuval geçirip esir aldı. Esip kavurmasıyla tanıdığımız Cumhurbaşkanı, o vakitler işin “diplomatik bir nezaket içinde halledildiğini” açıkladı. ABD’ye nota verilmesine yönelik talepleri ise “ne notası veriyorsun, müzik notası mı bu” diye geçiştirdi. Yani Amerikan ordusu bütün azametiyle Irak’ın üzerine çökerken onunla beraber onun istediği yerde savaşmayı kabul ettiler. Tezkere çıkmayınca vallahi de askerlerin sağlığına duacıyız diye makaleler yazdılar.
Esir alınan subayları için bırakalım ültimatomu bir nota bile vermediler. Bugün Irak’ta hepi topu 5000 Amerikan askeri var. Şimdi esip gürlemek kolay. Ancak ABD bütün gücüyle Irak’tayken takınılan tavrı unutmak mümkün değil. O sebeple sayın Cumhurbaşkanı on binlerce kilometre öteden gelenlere tepki gösterince duyduğum sevinç çok uzun ömürlü olamıyor. Suriye’de Kürt koridorunu engellemek, Irak’ta ise Şii etkisini kıracak bir Sünni devletçiği kurmak hedefleniyor. Hem güvenlik hem de ileride gerçekleşecek enerji boru hatlarının rotasının Türkiye’ye yönelmesi için bu gerekli görünüyor. Önce bu amaçla bir çözüm süreci yürütüldü. İslam bayrağı altında meseleyi çözme ve başkanlığı alma ısrarı sonuçsuz kaldı. O vakit taktik değişti.
PYD başkanı Salih Müslim’le Ankara’da görüşülürken, Kobane’de YPG’ye peşmerge Türkiye topraklarından geçerek destek verirken birden terör örgütü ilan edildi. ABD’nin bir kanadı IŞİD’e karşı Kürtlerle işbirliği yapınca panik arttı. ABD’nin başka bir kanadının desteklediği ÖSO ile devreye girildi. Bu ittifakların da yarın öbür gün konjonktüre göre değişmesi mümkün. Dün el ele olunan yarın terörist ilan edilebilir.
Bugün terörist ilan edilenle yarın masaya oturulabilir. Dün sağlıkları için duacı olduğunuz Amerikan askerlerine bugün on binlerce kilometre uzaktan neden geldiniz denebilir. Hasılı her şey mümkün. Mümkün olmayan ise tutarlı, milli çıkarları gözeten, uluslararası hukukun tanıdığı imkânlardan faydalanan bir dış politika. İdeolojik saplantıyla ve kişisel bekayı devlet bekasıyla bir tutarak rasyonel bir dış politika yürütülemez. Eski Musul valisinin üç bin kişilik gücü Musul operasyonuna katılsın diye Lozan’ı tartışmaya açacak kadar akıl dışı yollara başvurulur. İyi ki diye düşünüyor insan 1923’te iktidarda bu akıl değil de Cumhuriyeti kuran irade varmış
Özgür Mumcu
CUMHURİYET
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder