İktidar sahipleri Cumhuriyet Bayramı’nı seviyor mu? Başka yapacakları hiçbir şey yok, sahiplenecekler. Cumhurbaşkanı en büyük kazanım demek zorunda kaldı. Kendi geçmişi, kimliği ve bulunduğu yer şüphesiz ki ona bunu söyletiyor. Hayatın en gerçek anıdır bu.
Cumhuriyet, imparatorlukla birlikte padişahlığın da çöküşü ile kuruldu. Padişahlıkla birlikte hilafet de çökmüştü. Hayatın en gerçek bir başka anıydı. Milli Kurtuluş Savaşı “vatanı kurtarma” savaşından çok öte bir şeydi. Vatan kurma savaşıydı. Evet Osmanlı’nın kökeni Türklerdi, Avrupalılar hep Türk derlerdi. Ama Osmanlı “Türk”değildi. Daha çok bir milletler topluluğunun yönetimiydi.
Osmanlı İmparatorluğu’nu çökmekten, padişahlığı yok olmaktan hiçbir şey kurtaramazdı. Hiç... bir... şey.
İlk tarihsel kanıt, tüm imparatorlukların bir şekilde yok olmaya mecbur olduklarıdır.
Bu olay, yüzyıllar boyunca bir imparatorluğun yerini diğerinin alması şeklinde gerçekleşti.
İkinci tarihsel kanıt, tüm imparatorlukların çökmesi ve yerlerini ulus devletlere bırakması kaçınılmazlığıdır.
Bu adeta bir toplumsaltarihsel determinizm biçiminde gerçekleşti.
Çoktan çökmüştü Osmanlı
Osmanlı belki de 100 yıl daha çok yaşayan bir imparatorluk oldu. Ayakta kalması için hiçbir neden kalmamıştı.
Avrupalılar bilimsel, teknolojik, savaş sanatı ve silahları, ekonomi ve ticaret.. yani bir büyük gücü ayakta tutacak ne varsa Osmanlılardan katbekat üstün duruma gelmişlerdi.
Tekrar ediyorum: Osmanlı’yı ve padişahlığı yok olmaktan hiçbir şey kurtaramazdı.
Tanzimat’lar, hem imparatorluğun hayatını uzatmak ve
o dönemin “çağdaşlığını” yakalamak hem de padişahlığın yerine adım adım Cumhuriyetin temellerinin atılması süreçleridir.
Kurtuluş Savaşı öncesi padişahlık şeklen vardı. İrade çoktan Cumhuriyetçilerin eline geçmişti. Cumhuriyet, nitelik ve yönetim biçimi olarak zaten vardı.
Kurtuluş Savaşı süreçlerini padişahlık yönetmedi. Cumhuriyetçiler her şeyi kurdu, 29 Ekim’de de şeklen ilan edildi.
Meclis’te buna karşı çıkanlar, nasıl bir tarihsel süreçte yaşadıklarının bilincinde olmayan, kendine güvensiz, kafası özgür olmayanlardı.
Abdülhamitçi olan Cumhuriyetçi olamaz
Evet gerçek bu. Bu yönetimin kafası, dünyayı kavramaya yetmiyor.
Osmanlı’nın devamıyız, Yeni Osmanlıyız diyenlerin, Abdülhamitçilik cakası satanların dünyayı anlamaları sıfır.
Ne Abdülhamitçi olabilirler, ne Osmanlı’nın kaybettiği toprakları geri alabilirler. Bu aslında Osmanlı’nın asla çökmemiş olduğuna ilişkin bir halüsinasyondur.
İktidarı uyandıracak olan, ancak büyük bir bela olabilir.
Fakat başlarına gelecek bir bela ne yazık ülkenin tümünü derinlemesine etkileyecek ve Kurtuluş Savaşı’nın tüm kazanımlarını bile tartışma konusu yapacaktır.
Zaten Lozan’ı tartışmaları da budur. Sözde Osmanlı’yı mezarından diriltecekler.
Ne Abdülhamitçi olabilirler, ne Lozan’ı reddedebilirler, ne Musul da Musul laflarının bir karşılığı olabilir...
Ne de ÖSO’nun arkasında, Esad’ı çökertebilir ve Suriye’de kendilerine bağlı bir askeri ÖSO bölgesi ve yönetimi kurabilirler. ÖSO, Suriye’den “pay alma” örgütlenmesidir. Kurulmasını bekledikleri “masa” da bu güçle “hak sahibi” rolü oynamanın adıdır.
Bu tehlikeli bir oyundur. Suriye’nin birliğini değil parçalanmasını hedef alma girişimidir. İyi niyetli bir ÖSO’nun yapacağı tek şey, Suriye yönetimi ile ittifak ve birlikte harekettir. Tersine ÖSO ile Suriye güçleri, karşılıklı askeri cephelerdir.
Kazançlı mı çıkmak istiyorsunuz?
İktidar uçaklarını Suriye’de bağımsız uçuramıyor yine...
Ruslar, bu kez Suriye’yi öne sürerek, vururuz dedirtiyor.
Suriye’den hak sahibi olma politikası, bu ülkeyi parçalar ve buradan korkularınız gerçek olur.
Bunu görmüyor musunuz? Görüyorlar da son kartlarını oynuyorlar. Son karttan sonra Esad ile işbirliği var. Kucaklaşacaklar, oradaki hayatın tek gerçeği bu.
Şu gerçeği, olguyu anımsatayım: Bu kucaklaşmayı ne kadar erken yaparsanız o kadar fazla kazancınız olur. Ne kadar geç, o kadar büyük kayıp.
Ankara’da bunu görecek kimse yok mu?
Bırakın hayalleri, Cumhuriyete sahip çıkın. Bu ülkeyi bize armağan edenler; çok yaşayın, ebedi yaşayın...
Orhan Bursalı
CUMHURİYET
Cumhuriyet, imparatorlukla birlikte padişahlığın da çöküşü ile kuruldu. Padişahlıkla birlikte hilafet de çökmüştü. Hayatın en gerçek bir başka anıydı. Milli Kurtuluş Savaşı “vatanı kurtarma” savaşından çok öte bir şeydi. Vatan kurma savaşıydı. Evet Osmanlı’nın kökeni Türklerdi, Avrupalılar hep Türk derlerdi. Ama Osmanlı “Türk”değildi. Daha çok bir milletler topluluğunun yönetimiydi.
Osmanlı İmparatorluğu’nu çökmekten, padişahlığı yok olmaktan hiçbir şey kurtaramazdı. Hiç... bir... şey.
İlk tarihsel kanıt, tüm imparatorlukların bir şekilde yok olmaya mecbur olduklarıdır.
Bu olay, yüzyıllar boyunca bir imparatorluğun yerini diğerinin alması şeklinde gerçekleşti.
İkinci tarihsel kanıt, tüm imparatorlukların çökmesi ve yerlerini ulus devletlere bırakması kaçınılmazlığıdır.
Bu adeta bir toplumsaltarihsel determinizm biçiminde gerçekleşti.
Çoktan çökmüştü Osmanlı
Osmanlı belki de 100 yıl daha çok yaşayan bir imparatorluk oldu. Ayakta kalması için hiçbir neden kalmamıştı.
Avrupalılar bilimsel, teknolojik, savaş sanatı ve silahları, ekonomi ve ticaret.. yani bir büyük gücü ayakta tutacak ne varsa Osmanlılardan katbekat üstün duruma gelmişlerdi.
Tekrar ediyorum: Osmanlı’yı ve padişahlığı yok olmaktan hiçbir şey kurtaramazdı.
Tanzimat’lar, hem imparatorluğun hayatını uzatmak ve
o dönemin “çağdaşlığını” yakalamak hem de padişahlığın yerine adım adım Cumhuriyetin temellerinin atılması süreçleridir.
Kurtuluş Savaşı öncesi padişahlık şeklen vardı. İrade çoktan Cumhuriyetçilerin eline geçmişti. Cumhuriyet, nitelik ve yönetim biçimi olarak zaten vardı.
Kurtuluş Savaşı süreçlerini padişahlık yönetmedi. Cumhuriyetçiler her şeyi kurdu, 29 Ekim’de de şeklen ilan edildi.
Meclis’te buna karşı çıkanlar, nasıl bir tarihsel süreçte yaşadıklarının bilincinde olmayan, kendine güvensiz, kafası özgür olmayanlardı.
Abdülhamitçi olan Cumhuriyetçi olamaz
Evet gerçek bu. Bu yönetimin kafası, dünyayı kavramaya yetmiyor.
Osmanlı’nın devamıyız, Yeni Osmanlıyız diyenlerin, Abdülhamitçilik cakası satanların dünyayı anlamaları sıfır.
Ne Abdülhamitçi olabilirler, ne Osmanlı’nın kaybettiği toprakları geri alabilirler. Bu aslında Osmanlı’nın asla çökmemiş olduğuna ilişkin bir halüsinasyondur.
İktidarı uyandıracak olan, ancak büyük bir bela olabilir.
Fakat başlarına gelecek bir bela ne yazık ülkenin tümünü derinlemesine etkileyecek ve Kurtuluş Savaşı’nın tüm kazanımlarını bile tartışma konusu yapacaktır.
Zaten Lozan’ı tartışmaları da budur. Sözde Osmanlı’yı mezarından diriltecekler.
Ne Abdülhamitçi olabilirler, ne Lozan’ı reddedebilirler, ne Musul da Musul laflarının bir karşılığı olabilir...
Ne de ÖSO’nun arkasında, Esad’ı çökertebilir ve Suriye’de kendilerine bağlı bir askeri ÖSO bölgesi ve yönetimi kurabilirler. ÖSO, Suriye’den “pay alma” örgütlenmesidir. Kurulmasını bekledikleri “masa” da bu güçle “hak sahibi” rolü oynamanın adıdır.
Bu tehlikeli bir oyundur. Suriye’nin birliğini değil parçalanmasını hedef alma girişimidir. İyi niyetli bir ÖSO’nun yapacağı tek şey, Suriye yönetimi ile ittifak ve birlikte harekettir. Tersine ÖSO ile Suriye güçleri, karşılıklı askeri cephelerdir.
Kazançlı mı çıkmak istiyorsunuz?
İktidar uçaklarını Suriye’de bağımsız uçuramıyor yine...
Ruslar, bu kez Suriye’yi öne sürerek, vururuz dedirtiyor.
Suriye’den hak sahibi olma politikası, bu ülkeyi parçalar ve buradan korkularınız gerçek olur.
Bunu görmüyor musunuz? Görüyorlar da son kartlarını oynuyorlar. Son karttan sonra Esad ile işbirliği var. Kucaklaşacaklar, oradaki hayatın tek gerçeği bu.
Şu gerçeği, olguyu anımsatayım: Bu kucaklaşmayı ne kadar erken yaparsanız o kadar fazla kazancınız olur. Ne kadar geç, o kadar büyük kayıp.
Ankara’da bunu görecek kimse yok mu?
Bırakın hayalleri, Cumhuriyete sahip çıkın. Bu ülkeyi bize armağan edenler; çok yaşayın, ebedi yaşayın...
Orhan Bursalı
CUMHURİYET
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder