20 Kasım 2016 Pazar

İnsan neden solcu olur? - ALİ SİRMEN

1982 Şubatı’nın kasvetli bir günüydü. Kartal’ın sırtlarında, kartal kondu bir binada, kapısı demir parmaklıktan koğuşta ana kapının sesiyle irkildik. Kapıdan girenler arasındaydı. Gelenler TİP Ankara Grubu’ndan olanlardı. Hepsini ilk kez görüyordum. Daha adlarını da bilmiyordum. Aykut Göker’in adını da tanışma faslından sonra öğrenecektim. 
Demek ki, Aykut Göker ile dostluğumuz 34 yıl önceye dayanıyor. 
Aykut ile Maltepe Zırhlı Tugay’ın cephanelikten bozma, Barış Derneği tutukluları için özel hazırlanmış hapishanesinde, sonra sırasıyla, Sağmalcılar, Metris, ardından tekrar Sağmalcılar’da 3 yıl iki ay birlikte hapis yattık. Bu süre zarfında en ufak bir kırgınlık, tatsız ima bile geçmedi aramızda. 

Aykut Göker’in hapislik dönemini düşününce, Melih Cevdet Anday’ın Rosenberg’ler için yazdığı “anı” şiirinin şu dörtlüğü geliyor aklıma: 
“... Nice aşklar arkadaşlıklar gördüm 
Kahramanlıklar okudum tarihte 
Çağımıza yakışan vakur, sade 
Davranışınız geliyor aklıma...” 
Tanıdığım andan itibaren Aykut Göker bende vakar kavramının simge kişisi haline geldi. 
38 ay boyunca, bu tavrı hiç değişmedi, tutuklu bulunduğu sırada babasının ölüm haberini alınca bile...
***
Sevecen, güler yüzlü bir görünümün ardında çelik gibi sağlam kişiliği ile insana dikkat telkin ederdi. 
Hiç öfkelendiğini görmedim, aramızda öfkelenmemizi gerektirecek bir şey de geçmedi, ama kızgınlığından çekinilmesi gerektiği duygusunu taşımışımdır hep. 
Bilgiliydi, malutmatfuruş değildi, asıl olanın böbürlenmek değil, direnmek olduğunu bilirdi, böbürlenmedi, kasılmadı, direndi vakur ve sade... 
Başına gelenlerin, azgelişmiş bir ülkede solcu olmanın doğal sonucu olduğunu kabul etmişçesine, fazla üzerinde durulacak, büyütülecek şeyler olmadığını düşünür gibiydi. 
Solcu olmak, terbiyeli olmak, alçakgönüllü olmakla eşanlamlıydı onun için. 
Son yıllarda, şu soru aklımı kurcalıyor sık sık: 
-Bir insan neden, nasıl solcu olur? 
Çeşitli kişilere soruyorum, çok renkli, çok değerli yanıtlar alıyorum. Ama şimdiye kadar beni tam doyuracak bir açıklamada bulunana rastlamadım. 
Şu anda Silivri’de tutuklu bulunan Kadri Gürsel’den bir dostunun naklettikleri çok ilginç. Genç meslektaşım, Galatasaray’dan kardeşim Kadri Gürsel bu soruya yanıt olarak şunu söylemiş: 
-Hepsini okudum, inceledim, sonunda en doğrusunun bu olduğuna kanaat getirdim. 
İnsanların bir gecede, sağlam dinsel inançlarından vazgeçtikleri, bir saatte solcu, bir günde devrimci oldukları, bu yüzden de en ufak bir esintide bir fiske ile devrildikleri bir diyarda böbürlenmeden direnen ve bükülmeyenlerin, neden ve nasıl solcu olduklarını, yani Kadri Gürsel ve Aykut Göker gibilerinin uğrunda bir ömür harcadıkları solculukları hep merakımı kurcalıyor. 
Aykut ile geçen ekimde Mine ile 50. evlilik yıldönümümüzde, son görüştüğümde ortam müsait değildi bu soruyu soramadım... 
Gencay Şaylan, bu ekim ayı içinde Bodrum’dan aradı. 
-Aykut Göker görme yetisini yitirdi, dedi. 
Telefon ettim. Karşımdaki ses yine sakin, vakur ve sade idi. Görme yetisi olmadan, ihtiyaçlarını karşılamayı, yaşamını sürdürmeyi öğrenmeye çalıştığını, yakınmadan söyledi. Hastalığının düzelme umudu olmadığını da ekledi. 
Aykut’u cuma günü kaybettik. Dün Ankara’da Karşıyaka Mezarlığı’nda toprağa verdik. 
Artık yanıt almama imkân olmayan ve Aykut Göker’e bir türlü soramadığım soru boşlukta sallanan bir çengel gibi duruyor: 
-İnsan neden solcu olur? 
Aykut Göker’e A. Kadri Ergin’in dizeleriyle veda ediyorum: 
“Ölüm toprağın gözü 
doğduğumuzdan beri 
gözetler hepimizi 
yalancı rüyalarla 
süsler hayatımızı 
sevdalar özlemler hasretler 
kâbuslar başlar sonra 
savaşlar hastalıklar ekmek kavgaları 
kesmez acılar yoksulluğu 
aldırmaz şiirler hiçbir şeye 
mapuslara işkencelere süzülür 
süzülür umutlardan birikir 
yüzyılların dibinde toplanır 
şiir denizi olur 
şairler silahsız girer bütün kavgalara 
elleri ayakları çıplak düşe kalka 
ölüm toprağın gözü 
doğduğumuzdan beri gözetler hepimizi”

Ali Sirmen
CUMHURİYET

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder