Geçen gün gazetede Erol Manisalı Hoca ile karşılaştım. Biraz sohbet
ettik, hepimizi aydınlatan yazılarında ileri sürdüğü görüşler konusunda
sorular sordum. Veda ederken kendimi tutamadım: - Hocam iyi ki
“Manisalı”sınız? - “O ne demek” diye sordu. - Ya “Kütahyalı” olsaydınız,
dedim. Sonra pişman oldum. Bir kişiden dolayı genelleme yapmak
haksızlıktı. Aradan birkaç gün geçti, Kütahyalıların, kendi oylarıyla
seçtikleri kendilerini temsil eden kişiler onların adlarını haksız yere
bir ayıba karıştırdılar. Kütahya Belediyesi’nin evlenmekte olan çiftlere
dağıttığı bir kitapta, kadını aşağılayan, onu hayvan, hatta mal gibi
gören görüşlerin sözcülüğünün yapılması olayı bir süre sonra bomba gibi
patlayacaktı. TBMM Genel Kurulu’na yansıyan konu ve kitapla ilgili
ayrıntıları, cumartesi günkü gazetelerde bulabileceğiniz için, burada
detaylar üzerinde durmayacağım.
***
Olay münferit bir görevlinin kişisel inisiyatifinin ürünü olarak görülemez ve bütün bir kitleye mal edilemeyeceği söylenemez. Belirli çevrelerde yaygınlaşan, oyla desteklenen başkalarına da zorla dayatılan bir zihniyetin ürünüdür bu davranış. Yani girişim münferit bir olay değil, bütün bir kenti temsil eden bir makamın yerleşik zihniyetidir. Kütahyalıların olaya tepki koyarak utanca ortak olmayacaklarına inanıyorum. “21. yüzyılda, kadını mal gibi gören, çalışmasının yasaklanmasını öğütleyen, hangi hallerde kocası tarafından dövülebileceğini anlatan bir kitap temsili niteliği olan bir kamu kuruluşu tarafından dağıtılabilir mi” demeyin. Burası Türkiye. Burada olmaz olmaz. Burada her şey olur, hem de bal gibi olur. Artık ülkemizde bütün değerler yalama olmuş, bütün kavramlar, içleri boşaltılarak anlamsızlaştırılmıştır. Artık burada olmaz olmaz. Örneğin, bir grup fotoğrafında, sonradan terör örgütü lideri ilan edilecek olan bir cemaat liderinin yanında fotoğraf çektirirken, sağında durmak ve ceketinin iki düğmesini birden iliklemek bile suçu işlediği konusunda kuvvetli emare olarak kabul edilebilir. Olur mu demeyin! Bal gibi olur! Zaten oluyor da. Örneğin bu ülkede, terör ile mücadele gerekçesiyle ilkokul öğrencilerinin eline, kendilerine hukuka ve insana saygıyı öğretmekle yükümlü öğretmenleri tarafından darağacı ilmeği tutuşturulabilir ve buna karşı resmi makamların kılı bile kıpırdamaz.
***
Artık, bu ülkede eleştiri veya analiz yazıları yüzünden devlet büyüklerine hakaretten mahkûm olmak veya bu suçtan yargılanmak için herhangi bir kanıta ve delile de gerek duyulmamakta veya her şey delil ve kanaat olabilmekte, deliller de illiyet rabıtası da aranmamaktadır. “Allah beterinden saklasın!” diyenlere “bunun daha beteri ne olabilir ki” demeden önce iyice bir düşünün! Bundan beteri de olabilir. Örneğin, 2010 yılında ölmüş olan İlhan Selçuk hakkında, ölerek yargıdan kaçmak suçundan dolayı dava açılabilir. Bunu sağlayacak bir yasa olmasa bile, yasalar bu yönde yorumlanabilir veya kanun hükmünde bir kararname ile böyle bir hüküm tesis edilebilir. Başka bir adım daha atılabilir ve insanların niyetleri okunabilir. Örneğin yüzü, yürüyüşü veya davranışı beğenilmeyen birisi hakkında, devlet büyüklerine hakaretten açılan davada sanığın bu şekilde yorumlanacak bir sözü veya yazısı olmamasını ileri sürmesi karşısında, kendisine “bir an için düşünmediğin ne malum, aklından böyle bir şey geçirmediğini ispatla bakalım!” denebilir. Tüm Türkiye halkına yönelik olduğu son saldırıyla bir kez daha ortaya çıkan terörün çılgın ve hain girişimleri de bu oluşumları yoğunlaştırma, ülkeyi demokrasiden iyice uzaklaştırma amacına yöneliktir. Şiddet ve nefretle kınadığımız terörün bu yönünü iyi değerlendirmeliyiz.
Ali Sirmen
CUMHURİYET
***
Olay münferit bir görevlinin kişisel inisiyatifinin ürünü olarak görülemez ve bütün bir kitleye mal edilemeyeceği söylenemez. Belirli çevrelerde yaygınlaşan, oyla desteklenen başkalarına da zorla dayatılan bir zihniyetin ürünüdür bu davranış. Yani girişim münferit bir olay değil, bütün bir kenti temsil eden bir makamın yerleşik zihniyetidir. Kütahyalıların olaya tepki koyarak utanca ortak olmayacaklarına inanıyorum. “21. yüzyılda, kadını mal gibi gören, çalışmasının yasaklanmasını öğütleyen, hangi hallerde kocası tarafından dövülebileceğini anlatan bir kitap temsili niteliği olan bir kamu kuruluşu tarafından dağıtılabilir mi” demeyin. Burası Türkiye. Burada olmaz olmaz. Burada her şey olur, hem de bal gibi olur. Artık ülkemizde bütün değerler yalama olmuş, bütün kavramlar, içleri boşaltılarak anlamsızlaştırılmıştır. Artık burada olmaz olmaz. Örneğin, bir grup fotoğrafında, sonradan terör örgütü lideri ilan edilecek olan bir cemaat liderinin yanında fotoğraf çektirirken, sağında durmak ve ceketinin iki düğmesini birden iliklemek bile suçu işlediği konusunda kuvvetli emare olarak kabul edilebilir. Olur mu demeyin! Bal gibi olur! Zaten oluyor da. Örneğin bu ülkede, terör ile mücadele gerekçesiyle ilkokul öğrencilerinin eline, kendilerine hukuka ve insana saygıyı öğretmekle yükümlü öğretmenleri tarafından darağacı ilmeği tutuşturulabilir ve buna karşı resmi makamların kılı bile kıpırdamaz.
***
Artık, bu ülkede eleştiri veya analiz yazıları yüzünden devlet büyüklerine hakaretten mahkûm olmak veya bu suçtan yargılanmak için herhangi bir kanıta ve delile de gerek duyulmamakta veya her şey delil ve kanaat olabilmekte, deliller de illiyet rabıtası da aranmamaktadır. “Allah beterinden saklasın!” diyenlere “bunun daha beteri ne olabilir ki” demeden önce iyice bir düşünün! Bundan beteri de olabilir. Örneğin, 2010 yılında ölmüş olan İlhan Selçuk hakkında, ölerek yargıdan kaçmak suçundan dolayı dava açılabilir. Bunu sağlayacak bir yasa olmasa bile, yasalar bu yönde yorumlanabilir veya kanun hükmünde bir kararname ile böyle bir hüküm tesis edilebilir. Başka bir adım daha atılabilir ve insanların niyetleri okunabilir. Örneğin yüzü, yürüyüşü veya davranışı beğenilmeyen birisi hakkında, devlet büyüklerine hakaretten açılan davada sanığın bu şekilde yorumlanacak bir sözü veya yazısı olmamasını ileri sürmesi karşısında, kendisine “bir an için düşünmediğin ne malum, aklından böyle bir şey geçirmediğini ispatla bakalım!” denebilir. Tüm Türkiye halkına yönelik olduğu son saldırıyla bir kez daha ortaya çıkan terörün çılgın ve hain girişimleri de bu oluşumları yoğunlaştırma, ülkeyi demokrasiden iyice uzaklaştırma amacına yöneliktir. Şiddet ve nefretle kınadığımız terörün bu yönünü iyi değerlendirmeliyiz.
Ali Sirmen
CUMHURİYET
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder