7 Ocak 2017 Cumartesi

Çare laik devlet - ALİ SİRMEN

“Türkiye’nin, her şeyi önüne katıp sürükleyecek iç çatışma ortamının eşiğinde olduğunu söylemek tek başına yetmez, aynı zamanda çıkış yolunu da göstermek gerek” diyenlere cevabım “el insaf! Çıkış yolunu yıllardır, bıkıp usanmadan söylüyoruz ya!” olacaktır.
 
Haydi bir kez daha söyleyelim:
İç çatışmadan kurtulmanın çaresi, laik devlettir.
Bu dün de öyleydi, bugün de öyledir, yarın da öyle olacaktır.
“Biz de laiklikten yanayız ama...” diye kıvırtmayan “amasız” gerçek laik devlet yönetimidir kurtuluş yolu.
Cumhuriyet’in temel niteliklerinin başında laikliğin yer alması “Kuvvacı”ların keyfi bir kararının değil, laikliğin etnik, inançsal, mezhepsel mozaik meşheri bir bölgede yer alan, Türkiye’de demokrasinin ve barış içinde birlikte yaşamanın zorunlu öğesi olmasının sonucudur.
Laiklik bütün demokrasilerin de onsuz olmazıdır.
Türkiye’nin, iyi kötü, yarım yamalak demokrasiyi uygulaması ve yıllar yılı Ortadoğu ülkelerine fark atarak, toplumsal barış içinde yaşayabilmesi de bu sayede olmuştur.
Ama kast ettiğim, sözde laiklik değil, özde sapına kadar gerçek laikliktir. 

***
Özde laik devleti, anlayabilmek için, önce sözde laiklik ne demektir ona bakalım.
Sözde laik devlet, bile, bütün inançlara, suç oluşturmadığı ve kimseye saldırmadığı sürece bütün yaşam biçimlerine saygılı olduğunu ilan ederken, inançlardan veya yaşam biçimlerinden biri saldırıya uğradığı veya daha tehdit altına girdiği anda “müdahaleyi men etmek için,” harekete geçmez, kem küm eder, baskıya tevessül edeni veya uygulayanı engellemez, cezalandırmaz.
Tabii bu durumda da laiklik de, demokrasi de lafta kalır, toplumsal barış önce tehdit altına girer, sonra da tümden yok olur.
Sözde laiklerin mırın kırın etmelerinin de, “biz kimsenin yaşam biçimine karışmıyoruz, karışılmasına da karşıyız” sözlerinin herhangi bir kıymeti yoktur.
Özde laik devlette ise, yöneticiler, inançlardan veya yaşam biçimlerinden herhangi biri saldırıya uğrarsa, hatta, eylem tehdit aşamasındayken, hemen müdahaleyi men eder, failleri de cezalandırır.
Müdahalenin menni, özgürlüğün alanını temizlemek, cezalandırılması ise, inançlara, yaşam biçimlerine saldırma eğiliminde olanları caydırmak amacına yöneliktir.
Böylelikle laiklik, kâğıt üzerinde kalan bir ilke olmaktan çıkar, devletin güvencesi altında bir özgürlük alanı olarak yaşamın içindeki yerini alır. 

***
Türkiye’de olayların bugün vardığı çok tehlikeli durumun nedeni rejimin hızla laik devlet çizgisinden uzaklaştırılmasıdır.
Son yıllarda birbirinin üzerine gelen olaylar, bu gerçeğin en umulmadık çevreler tarafından bile görülmesine, laikliğin kaçınılmazlığının kabul edilmesine yol açmıştır.
Ancak, bu olguya bakarak, aşırı iyimserliğe kapılmamak gerek.
Laik devletin zorunluluğunun her geçen gün daha geniş çevreler tarafından kabulü halinde bile, kaçınılmazın yaşama geçirilmesinin önünde iki önemli engel kalıyor.
Bunlardan birincisi, siyasete egemen olanların kafa yapılarıdır.
Olayların zorlamasıyla fıtratında laik devlet olmayanların istemeyerek de olsa bu yöne doğru evrildikleri takdirde bile, yine de ortada önemli bir engel kalacaktır.
Bu da anti-laik yürüyüşte önemli mesafeler almış olan iktidarın tabanında oluşacak olan tepkidir. Nevşehir Eğitim Bir Sen Başkanı İmam Hatip Ortaokul’u Müdürü İskender Çınar’ın laikliğe küfrü bu olgunun somut örneğidir.
Buna bir de bir süredir, anti-laikler tarafından parsellenmiş devlet kadrolarının güvenlik güçleri ve yargı kesiminden gelecek direnişi eklenince, iktidarın laik devlet zorunluluğunu görmesi halinde bile onu yaşama geçirmesinin ne kadar zor olacağı kolayca anlaşılır.
Bu durumda da iki cami arasında beynamaz iktidarın, sözde laik devlet uygulamasıyla durumu idare etme yolunu tuttuğunu göreceğiz, hatta görmeye başladık bile.
Oysa sözde laiklik derde deva değil.


Ali Sirmen / CUMHURİYET

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder