14 Ocak 2017 Cumartesi

Dolar dörtlerken başkanlık inadı - ALİ SİRMEN





Kuvvetler ayrılığına tümden son verecek, yasama, yürütme ve yargının yetkilerinin cumhurbaşkanının elinde toplanmasını sağlayacak olan anayasa değişikliği önerisi Meclis’ten, halkoylamasına gidilmesini zorunlu kılacak bir çoğunlukla, geçecek görünüyor.
Eğer anayasanın amir hükmüne uyulup da gerçekten gizli oylama yapılabilmiş olsaydı, değişikliğin geçmemesi olasılığı vardı. Ama milletvekillerinin özgür iradelerinin baskı altına alınmasıyla bu olasılık ortadan kaldırılmıştır. Değişiklikle önerilen sistemin bildiğimiz klasik başkanlık sistemleriyle uzaktan yakından bir ilişkisi yok.
Aslında getirilmekte olan ve 29 Ekim 1923’te temeli atılan T.C.’ye son verecek olan kendine özgü “Reis sistemi”dir.
Reis sistemi Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın bünyesine uygun biçilmiş giysi gibidir. 


***
Bu kişiye özel biçilmiş giysinin, herhangi bir beklenmedik nedenle bir başkasına kısmet olması halinde ne olacağını kestirmek için, 1982 Anayasası’na Kenan Bey için özel olarak konmuş yetkilerin Tayyip Bey’in eline geçince ne olduğuna bakmak yeterlidir.
Anayasa değişikliğinin halk tarafından kabulü halinde, Türkiye’de uygulamada değişiklik olmayacağını, olacak olanın fiilen yürümekte olan durumun, hukuken adının konarak tescilinden ibaret kalacağını söylemek daha doğrudur.
Türkiye Cumhuriyeti’nin adının konduğu tarihi 29 Ekim 1923 günkü oturumda TBMM kürsüsüne çıkan bu gazetenin kurucusu Yunus Nadi, yüce Meclis’in vereceği kararın zaten uygulanmakta olan sistemin adının konmasından ibaret olduğunu söylüyordu.
Bu kez de durum aynıdır.
Reis sistemi iki buçuk yıldır zaten fiilen yürürlüktedir.
Öyle görünüyor ki, bu hafta TBMM’de 330’u aşacak olan evet oyu ile rejimin resmen tescili konusunda son söz halka kalacaktır. Eğer, orada da “evet” oyları yüzde elli artı birin üstünde çıkarsa fiili reis rejimi resmiyet kazanacaktır. 

***
Seçmenin, “yüzde elli artı bir”inin halkın tümünün hak ve özgürlükleriyle güvencelerinden vazgeçmesinin demokratik meşruiyetinin bulunup bulunmadığı tartışmasının pratikte fazla bir anlam taşımayacağını görerek, bunlarla vakit kaybetmek yerine, seçmenin çoğunluğunu, reis düzeninin hayırlı olmadığına ikna etmek gerek.
Halkoylamasında “evet” kampanyası yapacak olanların ana savı şudur:
“Reis hegemonyası, anarşi, terör FETÖ, PKK, PYD, IŞİD, Ortadoğu’daki savaş, dış politika, ABD, AB ile ilişkiler, Türkiye’nin toprak bütünlüğü ve ekonomi alanlarındaki devasa sorunlarla baş etmek ve Türkiye’yi düze çıkarmak açısından zorunludur.”
Bu sav karşısında tutulacak en iyi yol, ideolojik tartışmalara girmek ve şimdiye dek, hep Tayyip Bey’in işine yaradığı kesinlikle belli olmuş olan gerginlikleri artırmak değil, savın gerçeklerle bağdaşmadığını seçmene anlatmaya çalışmaktır.

Yapılması gereken budur ve bunu yapmak da mümkündür.
Çünkü reis sistemi zaten Türkiye’de iki buçuk yıldır fiilen yürürlüktedir.
İki buçuk yıldır, zaten, kuvvetler ayrılığı fiilen ortadan kalkmış, yasama ve yürütmenin yetkileri fiilen Tayyip Bey’in egemenlik alanına girmiş, 20 Temmuz’dan bu yana ülke Tayyip Bey’in yönetimindeki yürütmenin kanun hükmündeki kararnameleriyle yönetilir olmuştur.
Ve bu süre boyunca, her alanda durum düzelmek bir yana daha da kötüye gitmiştir.
İşte, saflaşmayı artıracak gerginliği daha da tırmandırmadan, herkesi düşünmeye sevk edecek bir sakinlikle anlatılması gereken bu, yani tek adam sisteminin bozuklukları düzeltecek çare değil, onları doğuran neden olduğudur.
Herhalde, işyerleri birer birer kapanır, dolar dolu dizgin dört liraya doğru koşar, terör eylemleri bir hafta bile ara vermeden yinelenirken iki buçuk yıldır fiilen yürürlükte olan tek adam sisteminin yararlı değil, zararlı olduğunu anlatmak imkânsız olmasa gerek.

Ali Sirmen / CUMHURİYET

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder