Onur Öymen, Dışişleri Bakanlığı
Müşteşarlığı da yapmış, çok deneyimli bir diplomat, aynı zamanda, iki
dönem İstanbul ve Bursa milletvekili seçilmiş bir siyasetçi. Ayrıca
seçkin bir yazar olan Onur Öymen, Kıbrıs konusunda endişelerini şöyle
dile getiriyor:
“9 Ocak’ta Cenevre’de Kıbrıslı Türkler ve Rumlar arasında başlayan, 12 Ocak’ta Türkiye, İngiltere ve Yunanistan dışişleri bakanlarının da katılımıyla gerçekleştirilen görüşmelerde, yaratılan iyimser havaya rağmen somut bir sonuca varılamadı. Bu görüşmelerin en önemli yönü tarafların ilk defa olarak birbirlerine toprak konusunda harita vermeleri oldu. Oysa, şimdiye kadar yapılan görüşmelerde üzerinde görüş birliğine varılan en önemli noktalardan biri toprak meselesinin, ancak diğer bütün konularda tam mutabakat sağlandıktan sonra ele alınacak olmasıydı. Garantiler, güvenlik, dönüşümlü başkanlık gibi çok önemli konularda bile uzlaşma sağlanmadan somut toprak tavizlerini içeren harita verilmesi Türk tarafı açısından çok önemli bir taviz niteliği taşımıştır.
Üstelik, Sayın KKTC Cumhurbaşkanı ve baş görüşmeci Mustafa Akıncı’nın böyle bir harita verilmeden önce KKTC hükümetine ve meclisine danışmamış ve yetki almamış olduğu anlaşılmaktadır. KKTC hükümetinin bu nedenle Cumhurbaşkanı Akıncı’ya bir muhtıra vererek tepkisini dile getirdiği basında yer almıştır.
Güvenlik konusunda da, ciddi bir sorun yaşanmaktadır. 2004 yılında, Türkiye tarafından benimsenen ve Türkiye’nin telkiniyle KKTC halkı tarafından referandumda onaylanan Kofi Annan Planı Ada’daki Türk askerlerinin çekilmesini, bir süre için 650 askerin bırakılmasını, daha sonra onların da Türkiye’ye gönderilmesini öngörüyordu. Rum basınında yer alan bilgilere göre, şimdi yürütülen görüşmelerde Rum tarafının Türk askerlerinin yüzde 75’inin derhal, geri kalanının da kısa bir süre içinde çekilmesinde ısrarlı olduğu anlaşılmaktadır. Bu talep kabul edildiği takdirde, gerek Kıbrıslı Türklerin gerek Türkiye’nin güvenliği açısından çok ciddi sorunlar ortaya çıkacaktır.
Bugün bütün bölgede barış ve güvenlik içinde yaşayan tek ülke Kıbrıs’tır. Bunun sebebi de Ada’daki Türk askeri varlığıdır. O nedenle, Türk askerlerinin çekilmesi son derece sakıncalı olacaktır.
Müzakerelerde, üzerinde büyük ölçüde görüş birliğine varılan nüfus ve yerleşme konularında da iki kesimlilik ilkesini ortadan kaldıracak tavizler verildiği anlaşılmaktadır. BM temsilcisinin bile bu gidişle kısa bir süre sonra kuzeydeki Rum nüfusunun Türkleri geçeceğini ifade ettiği söylenmektedir.
Bu ve benzeri gelişmeler Kıbrıs’ın Girit gibi elden çıkarılması sonucunu verecek kadar kaygı vericidir.”
Onur Öymen’in diplomat dikkatliliğiyle dile getirdiği bu kaygıları paylaşıyorum. Üstelik kamuoyunun Kıbrıs konusundaki ilgisizliği endişeleri daha da arttırıyor.
Bunca sorun arasında unutulmuş görünen Kıbrıs konusunda daha duyarlı olmalıyız.
Ali Sirmen / CUMHURİYET
“9 Ocak’ta Cenevre’de Kıbrıslı Türkler ve Rumlar arasında başlayan, 12 Ocak’ta Türkiye, İngiltere ve Yunanistan dışişleri bakanlarının da katılımıyla gerçekleştirilen görüşmelerde, yaratılan iyimser havaya rağmen somut bir sonuca varılamadı. Bu görüşmelerin en önemli yönü tarafların ilk defa olarak birbirlerine toprak konusunda harita vermeleri oldu. Oysa, şimdiye kadar yapılan görüşmelerde üzerinde görüş birliğine varılan en önemli noktalardan biri toprak meselesinin, ancak diğer bütün konularda tam mutabakat sağlandıktan sonra ele alınacak olmasıydı. Garantiler, güvenlik, dönüşümlü başkanlık gibi çok önemli konularda bile uzlaşma sağlanmadan somut toprak tavizlerini içeren harita verilmesi Türk tarafı açısından çok önemli bir taviz niteliği taşımıştır.
Üstelik, Sayın KKTC Cumhurbaşkanı ve baş görüşmeci Mustafa Akıncı’nın böyle bir harita verilmeden önce KKTC hükümetine ve meclisine danışmamış ve yetki almamış olduğu anlaşılmaktadır. KKTC hükümetinin bu nedenle Cumhurbaşkanı Akıncı’ya bir muhtıra vererek tepkisini dile getirdiği basında yer almıştır.
***
Siyasi açıdan savunulması mümkün olmayan bu durumun bir de hukuki boyutu vardır. KKTC anayasasının 2. maddesi ‘KKTC, devleti, ülkesi ve halkı ile bölünmez bir bütündür’ hükmünü içermektedir. Aynı anayasanın, 3. maddesine göre, ‘hiçbir organ, makam veya merci kaynağını anayasadan almayan bir yetki kullanamaz’. Bunlar,
anayasanın değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek maddeleridir. Bu
nedenle, Sayın KKTC Cumhurbaşkanı’nın tek başına somut toprak
önerilerini karşı tarafa sunması, bence anayasaya da uygun değildir. Güvenlik konusunda da, ciddi bir sorun yaşanmaktadır. 2004 yılında, Türkiye tarafından benimsenen ve Türkiye’nin telkiniyle KKTC halkı tarafından referandumda onaylanan Kofi Annan Planı Ada’daki Türk askerlerinin çekilmesini, bir süre için 650 askerin bırakılmasını, daha sonra onların da Türkiye’ye gönderilmesini öngörüyordu. Rum basınında yer alan bilgilere göre, şimdi yürütülen görüşmelerde Rum tarafının Türk askerlerinin yüzde 75’inin derhal, geri kalanının da kısa bir süre içinde çekilmesinde ısrarlı olduğu anlaşılmaktadır. Bu talep kabul edildiği takdirde, gerek Kıbrıslı Türklerin gerek Türkiye’nin güvenliği açısından çok ciddi sorunlar ortaya çıkacaktır.
Bugün bütün bölgede barış ve güvenlik içinde yaşayan tek ülke Kıbrıs’tır. Bunun sebebi de Ada’daki Türk askeri varlığıdır. O nedenle, Türk askerlerinin çekilmesi son derece sakıncalı olacaktır.
***
1960 tarihli Londra ve Zürih antlaşmalarına
göre, Türkiye, İngiltere ve Yunanistan garantör ülkelerdir. Şimdi, Rum
tarafı ve Yunanistan bu garantörlük sisteminin sona erdirilmesini
istemektedir. Böyle bir durum, Türkiye’nin Kıbrıs üzerindeki etkin
rolünü fiilen ve hukuken sona erdirecektir. Sayın Baykal’ın Fox
TV’de dile getirdiği Kıbrıs’ta Türkiye’ye bir askeri üs verilmesi
önerisi henüz Türkiye ve KKTC tarafından bile sahiplenilmemiştir. Müzakerelerde, üzerinde büyük ölçüde görüş birliğine varılan nüfus ve yerleşme konularında da iki kesimlilik ilkesini ortadan kaldıracak tavizler verildiği anlaşılmaktadır. BM temsilcisinin bile bu gidişle kısa bir süre sonra kuzeydeki Rum nüfusunun Türkleri geçeceğini ifade ettiği söylenmektedir.
Bu ve benzeri gelişmeler Kıbrıs’ın Girit gibi elden çıkarılması sonucunu verecek kadar kaygı vericidir.”
Onur Öymen’in diplomat dikkatliliğiyle dile getirdiği bu kaygıları paylaşıyorum. Üstelik kamuoyunun Kıbrıs konusundaki ilgisizliği endişeleri daha da arttırıyor.
Bunca sorun arasında unutulmuş görünen Kıbrıs konusunda daha duyarlı olmalıyız.
Ali Sirmen / CUMHURİYET
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder