21 Şubat 2017 Salı

Güdümlü değil, gönüllü insan Süheyl Batum - ALİ SİRMEN

Bahçeşehir Üniversitesi, Anayasa Hocası Prof. Dr. Süheyl Batum’un derslerine son verdi; nedeni Süheyl
Hoca’nın, Barolar Birliği’nin referandumda “hayır” kampanyasına katılması.
İktidar “hayır”dan veba gibi korktuğundan ne yapacağını, nereye saldıracağını, neyi yasaklayacağını bilemiyor; yandaşları, hezeyan içinde, gaf üstüne gaf yapıyor.
Böyle bir ortamda “hayır” diyenler horlanıyor, dışlanıyor, tartaklanıyor, kamu hizmetinden atılıyor; teröristlikle, vatan hainliğiyle suçlanıyor, ölümle tehdit ediliyor.
Bu çabalar sonunda korku her tarafı sarıyor; kişilerin, kurumların, velhasıl tüm toplumun hücrelerine kadar işliyor. Bu korku ortamında iktidarın sansürüne bile gerek kalmadan, kurumlar kendileri otosansür uyguluyorlar; gazeteci İrfan Değirmenci Kanal D’den atılıyor, Prof. Süheyl Batum’un bir zamanlar rektörü olduğu Bahçehir Üniversitesi tarafından derslerine son veriliyor. Digitürk, 30 yıl önce Pinochet iktidarı sırasında, Şili’de yapılan, hayırların üstün çıktığı anayasa referandumu sırasındaki kampanyanın öyküsünü anlatan Pablo Larrain’in “No” filmini yayından kaldırıyor.
Böyle bir korku ve baskı ortamında, yapılan referandumun milli iradenin gerçekten tecellisini sağlayacak özgür koşullar altında geçeceğini iddia etmek sahtekârlıktır.
Bu durumda 16 Nisan referandumu, İstiklal Marşı “korkma...” diye başlayan bir toplumun korku ile imtihanı olacak. 

***
Süheyl Hoca’nın bu alanda ilk örnek olmayan derslerine son verilmesi olayı, bir altın kuralı hatırlatma gereğini duymama neden oldu:
İyi bir öğretmenin kürsüden uzaklaştırılmasıyla asıl cezalandırılan öğrenciler olur.
Süheyl Hoca sapına kadar iyi bir öğretmendi ve tüm benzerlerinde olduğu gibi, bu kez de cezalandırılan yine öğrenciler oldu. Ama ne gam! Öğrencileri kim takar ki?
Öğrenmek fiilinin başlı başına suç olduğu (tek istisnası korkuyu öğrenmek) ülkelerde öğrencinin potansiyel suçlu olarak algılanıp hep itilip kakılması da doğaldır.
Şimdi gelelim Süheyl Batum’a:
Süheyl Hoca’yı mensubu olduğu Galatasaray camiasının kurumlarından biri olan Galatasaray Üniversitesi’nde İletişim Fakültesi dekanı iken tanıdım. O sırada vermekte olduğum “Devrim Tarihi” derslerinden birinde Cumhuriyet anayasalarını anlatması ricamı kırmadı, girdi anlattı ve yıl sonu sınavında bütün öğrencilerin o bölümle ilgili soruyu üstün başarıyla yanıtlamalarıyla bir kez daha gördüm ki bu sevilen parlak akademisyen aynı zamanda çok başarılı bir öğretmendi.
Bir ara ortak televizyon programı da yaptığımız Süheyl Batum’u siyasete ilk girdiği günlerde de yakından izledim. 

***
Siyasete atılma nedeni, hukukun üstünlüğüne, özgürlüğe, demokrasiye duyduğu tutku derecesindeki bağlılıktı.
Anayasal demokrasinin üstünlüğü, özgür düşüncenin vazgeçilmezliği, özgürlükçü ve adil bir topluma gönülden bağlılığı, bu parlak ve genç akademisyeni siyaset sahnesine iten ana öğe oldu.
Siyasete özgürlüklerin ve demokrasinin gönüllü bir savaşımcısı olarak girdi. Ama kendi bağımsızlığını ve özgürlüğünü korumaya da özen gösterdi.
Burada da bir altın kuralı daha, bu kez yaşayarak öğrendi: İnsanlar çoğu zaman bir davanın gönüllüsü olmanızla yetinmezler, ama aynı zamanda güdümlü de olmanızı isterler sizden.
“Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar” demiş olan atalarımızın da belirttikleri gibi, gönüllü olan, ama güdümlü olmayandan hiçbir yerde hoşlanmazlar, her yerden kovalarlar. Güdümlü olmadan gönüllü olan aydının vay haline!
Güdümlü olmadan demokrasi davasının gönüllüsü olan Süheyl Batum, şimdi de “hayır” dediği için öğrencilerinden koparılmış. Kuşkunuz olmasın ki bu olay onu yolundan döndürmeyecektir.
Süheyl Batum’un şahsında “hayır!” diyen, gönüllü olup da güdümlü olmayan aydını saygı ile selamlıyorum.
Yolun açık olsun Süheyl Hoca!



Ali Sirmen / CUMHURİYET

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder