13 Şubat 2017 Pazartesi

Paralar yukarıya, fanteziler aşağıya - ERGİN YILDIZOĞLU

Dünyada 37, Türkiye’de son 16 yılın öyküsünü tek satırla özetleyecek olsak: “Paralar yukarıya, fanteziler aşağıya aktı” diyebiliriz. 

O da yanılmış...
İdeolojilerin sonu geldi. Sağ sol ayrımı ortadan kalktı. Liberal demokrasi küreselleşme ile tüm dünyayı kapsıyor. Bir baskı aracı olarak ulus devletin gücü kırılıyor; milliyetçi saplantılar tarihe karışıyor. Kültürler birbiriyle kaynaşacak aşiretçi mantalite yerini, “ötekine saygıya” bırakacak. Bu yeni küresel kapitalizmde insanlığı barış huzur ve refah dünyası bekliyor.
Bu fanteziler (gerçeğin üstünü bir mükemmellik vaadiyle örten anlatı) toplumda liberal entelijensiyanın katkılarıyla yayılırken, alt sınıflardan egemen sınıflara, çevre ülkelerden merkez ülkelere servet transferi baş döndürücü bir hıza ulaştı. Yukarıda, müstehcen servetler birikirken, aşağıda işsizlik, yoksulluk altında kıvranan sınıfların payına fanteziler düştü.
Türkiye’de de bu süreci, bir fazlasıyla yaşadık. Bir fazlası, ülkede Müslümanların ezilmişliğine, demokratikleşmenin, Kürt sorununun çözümünün siyasal İslamın eliyle geleceğine ilişkindi.
Bu fanteziler toplumu paralize ederken, siyasal İslam iktidarını kuruyor, devleti, toplumu değiştiriyor, bu sırada yukarıda müstehcen servetler birikiyordu. Bizde de para yukarıya gidiyordu fanteziler aşağıya...
Türkiye’de satılan fantezi giderek müstehcen bir manzaraya yol açınca, tüm uyarılara karşın bu fanteziyi yıllarca satan liberal entelijensiya, aniden “bizi kandırdılar”, “Erdoğan konusunda yanılmışız” (Erdoğan defalarca ben değişmedim demişti ama), sızlanmalarıyla, sorumluluktan köşe bucak kaçmaya başladı.
Geçen hafta, Washington Post’un aktardığına göre Francis Fukuyama da -Tarihin Sonu- yanılmış. “Yirmi yıl önce demokratikleşmenin tersine döneceğine ilişkin bir anlayışım ve teorim yoktu. Halbuki dönebilirmiş” diyordu, Brexit, Trump, Marine LePen gibi olgulara bakarak... 

Faşizmin eşiğinde...
“Liberalizmin sefaleti” deyip geçmek olanaklı ama yetmiyor. Özellikle, liberal entelijensiyanın, egemen sınıflar adına halk sınıflarına sattığı (Platon böylelerine Sofist diyordu) fantezilerin bizi faşizmin eşiğine getirdiğini düşününce...
Neoliberal küreselleşme mali krize, dayanılmaz gelir dengesizlikleri de, savaşların yarattığı sığınmacılar dalgasına çarpınca, fanteziler dağılmaya başladı.
Bu noktada oluşan düş kırıklığının iki boyutu var: Birincisi bu fantezilerin çökmesine, liberal elitin krizi yönetmedeki beceriksizlik ve vurdumduymazlığına ilişkin. İkincisi, kapitalizmin en üst katında yaşayanların arasında, “düzen dağılıyor”, “böyle giderse, yabalarla, baltalarla kapıya dayanacaklar” (Politico, Temmuz/ Ağustos 2014), “ya kaos çıkacak ya da büyük bir savaş her şeyi allak bullak edecek” korkusu. ABD’de ikinci kategoridekilerden birileri, sığınak yaptırıyor, “Yeni Zelanda” gibi sözde güvenlikli yerlere kaçmaya hazırlanıyor (The New Yorker, Financial Times). Bir kesimi de, özellikle askeri sınai - finansal kompleksin temsilcileri, birinci kategorideki dalganın üzerine binerek, kendilerini koruyacak ekonomik önlemleri almaya yatkın siyasi, dinci, milliyetçi, ırkçı akımlara ilgi göstermeye başlıyorlar.

 
Örneğin, Trump, sanayide korumacılığa yönelirken, bankaların üzerindeki denetimleri kaldırıyor, polisin yetkilerini artırıyor, aynı anda, toplumda göçmenlere, Müslümanlara, yürütmeyi denetlemeye çalışan organlara (atanmışlar – seçilmişler ikilemi) karşı bir nefret, yeni bir savaş beklentisi pompalanıyor: Yine para yukarıya akarken, bu kez milliyetçi, beyaz üstünlüğüne inanan ırkçı, dinci, nostaljik fanteziler aşağıya doğru akıyor, tarih de yine faşist rejimlere doğru...

Ergin Yıldızoğlu / CUMHURİYET

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder