Zaman zaman gerginlikler yaşansa da Türkiye’nin arasını bozmadığı tek ülke ABD. Barack Obama’nın Erdoğan’la telefonda elinde beyzbol sopasıyla konuştuğu zamanlarda bile fena sayılmazdı. O sopalı fotoğrafa ragmen Recep Tayyip Erdoğan görüşmek için az peşinde koşmamıştı Obama’nın.
El Bab’da her şeyi halletmiş gibi hiç de zamanı değilken Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın Kardak’a gidip gövde gösterisi yapmasından sonra Yunanistan’la ilişkiler yine “ısındı”. Yunanistan’da koalisyon hükümetinin ortağı partinin mensubu aşırı sağcı Savunma Bakanı Panos Kammenos’un Türkiye için “Kardak’a gelirlerse görecekleri de var” yollu sözlerine Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu sert karşılık verdi biliyorsunuz. Gücümüzün ne olduğunu en iyi Yunanların bileceğinden söz etti, ardından da Yunan Bakanı kastederek “Şımarık çocuğa iyi anlatsınlar” dedi.
Bir süredir iyi ilişkiler içinde olduğumuz Yunanistan’la da ilişkileri germiş bulunuyoruz. Gerçekten de etrafında tek bir dostu bile kalmayan bir ülke oldu Türkiye. Oysa 2011’de, o zaman Dışişleri Bakanı olan Ahmet Davutoğlu’nun “Türkiye’nin üç ülkeyle sorunları var” dediğini hatırlıyorum. Bunlar Suriye, Güney Kıbrıs ve Ermenistan’dı. Bugün ise neredeyse kavga etmediğimiz tek bir komşumuz bile kalmadı. Öyle ki Türkiye’yi uluslararası her alanda destekleyen Bangaldeş’le bile gerginlik yaşadık. İslamcı liderleri idam eden Bangladeş bu idamları kınayan Türkiye’yi içişlerine karışmakla suçlamıştı.
“Şımarık çocuk”
Çavuşoğlu’nun Yunan bakanı küçümseyeyim derken kullandığı “şımarık çocuk” tanımlaması pek olmamış bana sorarsanız. Diplomatik üsluba tabii ki uygun değil ama asıl kötü olan Çavuşoğlu’nun büyük bir süper gücün temsilcisi edasıyla muhatabına üstten bakması. “Şımarık çocuk” sempati de barındıran bir tanımlama ayrıca. Yaptıkları hoş görülebilir anlamında. Oysa söz konusu bakan “şımarık çocuk” falan değil düpedüz aşırı sağçı, ırkçı bir politikacı olarak biliniyor Yunanistan’da. “Şımarık Çocuk” adamın ne kadar tehlikeli olduğunu gizleyen bir tanım.
Diplomatik olmayan üslup kullanan Çavuşoğlu değil sadece. Dünya politikasında çok sık rastlıyoruz bu üsluba. En çarpıcı örnek Filipinler Devlet Başkanı Duterte’dir elbette. Barack Obama’ya “onun bunun çocuğu” demesi unutulur gibi değil. Ben bir de Rusya Devlet Başkanı Putin’in sözünü hatırlarım. Gürcistan Rusya savaşı sırasında arabuculuk yapsın diye Rusya’ya giden dönemin Fransa Cumhurbaşkanı Nikolas Sarkozy’ye Gürcistan Devlet Başkanı Mikael Saakaşvili için ,“onu hayalarından asacağım” demişti.
ABD ile hep iyi
Zaman zaman gerginlikler yaşansa da Türkiye’nin arasını bozmadığı tek ülke ABD. Barack Obama’nın Erdoğan’la telefonda elinde beyzbol sopasıyla konuştuğu zamanlarda bile fena sayılmazdı. O sopalı fotoğrafa ragmen Recep Tayyip Erdoğan görüşmek için az peşinde koşmamıştı Obama’nın. Sadece ABD ile değil, onun etkili olduğu kurumlarla da iyi olmuştur Türkiye’nin arası, bakmayın atıp tuttuklarına bunların. Davutoğlu bir ara övünerek anlatmıştı hatta bu durumu. "Birçok NATO operasyonunda Afganistan dahil Türkiye en etkin katkıyı yapıyor" demişti. Suriye krizinde NATO’nun Türkiye’ye sağladığı Patriot desteğiyle de NATO’nun üyelerine en geniş anlamda güvenlik ihtiyaçlarını karşıladığını söyleyip öven de oydu.
NATO’nun Amerikan önderliğinde, füzesavar sistemin bir radarı Türkiye’ye yerleştirilmişti. Türkiye bunları Kuzey Irak’a dönük hava harekâtına ABD’nin itiraz etmemesi koşuluyla kabul etmişti. İstediğiyle iyi geçiniyor Türkiye yani.
Türkiye halkı nasıl bakıyor acaba bu duruma? Bir süre önce Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu'nca yapılan kamuoyu araştırmasında Türkiye halkının en büyük dış tehdit olarak ABD’yi gördüğü ortaya çıkmıştı. Ama kamuoyunun kafası karışık olmalı ki zor durumda kalması halinde Türkiye’ye en çok yardım edecek ülke de yine ABD gösterilmiş. Bir başka ilginç sonuçta Türkiye’nin dostu ülkeler arasında ABD, Pakistan’dan önce geliyor. Yani vatandaşın kafası da ülke dış politikası gibi karışık.
Ancak ilginçtir, araştırma sonuçlarına göre Rusya’yı bir tehdit olarak görmüyor Türkiye halkı. Yani hükümetten daha gerçekçi bakıyor konuda demek ki.
Araştırmada Türkiye’ye dost ülkelerin başında Azerbaycan geliyor. İyi de Türkiye bu ülkeyle de ciddi sorunlar yaşadı. Bilindiği gibi Azerbaycan ile Ermenistan arasında geçmişi çok eskiye dayanan bir Dağlık Karabağ Sorunu var. Türkiye, Dağlık Karabağ sorunu nedeniyle Azerbaycan’a hep destek verdi, uluslararası platformlarda sürekli Azerbaycan tezlerini savundu. Ancak reel politikanın kimi gerçekleri bu konuda yalpalamalar yapmasına yol açtı. Örneğin Dağlık Karabağ sorunu çözülmeden Türkiye’nin 1993’ten beri kapalı tuttuğu Ermenistan sınırını açma girişimi Azerbaycan’ın tepkisine yol açtı. Sadece bu değil 2009’da yaşanan Türkiye-Ermenistan protokolleri krizi de var gerginlik nedenleri arasında.
Özbekistan’la da...
Özbekistan Türkiye’ye, özellikle İslam Kerimov’un tutumu bu yöndeydi, pek olumlu bakmamaktadır. 1999’dan beri iki ülke ilişkileri bozuk durumdadır. Burada Türkiye’nin Kerimov muhaliflerine verdiği desteğin de etkisi vardır kuşkusuz. Ankara, Taşkent tarafından, Özbek muhalifleri Türkiye’de barındırmakla suçlandı sürekli. Özbek muhalif liderlerden Muhammed Salih, 1993 yılı ilkbaharında, dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın davetiyle Türkiye’ye gelmiş, bir süre barındıktan sonra Taşkent’in baskısıyla ayrılmak zorunda kalmıştı. 16 Şubat 1999’da Kerimov’a yönelik Taşkent’te düzenlenen bombalı suikasta Türkiye vatandaşlarının da katıldığı suçlaması, ilişkilerdeki kırılma noktası oldu. Bunun ardından Taşkent yönetimi, Türkiye’de eğitim gören Özbek öğrencileri geri çekti. 2005’te Özbekistan’ın Andican kentinde düzenlenen protesto gösterisinde Özbek güvenlik güçlerinin ateş açması sonucu yüzlerce kişinin ölmesinin Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda ele alındığı oturumda Türkiye’nin Özbekistan aleyhine oy kullanması, Taşkent’i kızdırmıştı. O dönem Dışişleri Bakanı olan Davutoğlu “iki ülke arasında 2006’dan bu yanlış anlaşılmalardan kaynaklanan bir durağanlık yaşandı” demişti.
Diyanet kökenli diplomat krizi
Yakın zamanlarda Almanya ile yaşadığımız Casus İmamlar krizi var. Diyanet’e bağlı DİTİB camilerindeki din görevlilerinin muhalif Türk vatandaşlarını Türkiye istihbaratına ihbar ettiklerinin ortaya çıkması üzerine Almanya çok sayıda din görevlisinin evini basmış, belge aramış, sonra da söz konusu din görevlileri hakkında sınır dışı kararı vermişti.
Türkiye bu suçlamayla daha önce de karşılaştı oysa. Suçlayan Bulgaristan’dı. Bulgaristan yönetimi “diplomasi ile uyuşmayan faaliyetlerde bulunduğu” gerekçesiyle Türkiye’nin Burgaz Başkonsolosluğu’nda görevli ateşe Uğur Emiroğlu yüzünden Türkiye’ye nota vermişti. “
Bulgaristan Dışişleri Bakanlığı, Ankara’ya verdiği notada Diyanet İşleri Başkanlığı mensubu olan ve Türkiye’nin Burgaz Başkonsolosluğu’nda Sosyal Hizmetler Ataşesi olarak görev yapan Uğur Emiroğlu’nun diplomatik görevle bağdaşmayan şekilde Bulgaristan’ın içişlerine karıştığının tespit edildiğini öne sürüp, söz konusu kişiyi Persona non grata (istenmeyen adam) ilan ederek ülkeden ayrılmasını talep etti.
Türkiye Dışişleri Bakanlığı da, Bulgaristan’ın İstanbul Başkonsolosluğu’nda görevli Konsolos Zorrnitsa Petrova Apostolova’yı ‘istenmeyen adam’ ilan ederek, Türkiye’yi terk etmesini talep etti.
Nijerya’ya kadar gerginlik
Koca bir dış politikayı Fethullah Gülen’e indirgeyen Türkiye’nin, bu ABD projesi olduğu bilinen adamın örğütüne ait okulları kapatmadığı için Türkiye’de öğrenim gören 52 Nijeryalı öğrenciyi gözaltına aldı Türkiye. Gerginlik için gerekçesi çok AKP iktidarınının.
Gerginlik sadece Fethullah nedeniyle değildi. Üç yıl önce İngiliz gazetesi Times’ın kamuoyuna sızdırdığı kayıtlarda Türkiye'den Nijerya'ya silah taşındığı belirtilmişti. Habere göre silahlar Türk Havayolları uçağıyla taşınmıştı.
Kayıttaki telefon görüşmesinin, THY yetkililerinden Mehmet Karakaş ile Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın danışmanlarından Mustafa Varank arasında geçtiği söyleniyordu. Nijerya'da, radikal dinci gruplardan Boko Haram hükümeti devirerek bir şeriat devleti kurmak için son dönemde büyük can kayıplarına neden olan şiddetli bir savaş yürütüyor. Times'a göre kayıtlar Nijerya'daki iç savaşta kullanılmak üzere silah taşıdığına yönelik iddialar içeriyor.
Kayda göre, Karakaş olduğu iddia edilen kişi Varank olduğu öne sürülen kişiye taşınacak 'öldürücü malzemeler' konusuna açıklık getirilmesini istiyor ve "Onlarca malzeme taşıyorum, Nijerya'ya gidiyor şu anda. Müslümanları mı öldürecek, Hıristiyanları mı? Vebal altındayız, haberin olsun" diyordu.
Yani şimdi Yunanistan’la da yeniden bir kriz yaşamış olması Türkiye açısından yeni bir şey olmayacak.
MUSTAFA K. ERDEMOL / BİRGÜN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder