Bunca gürültü patırtı, uluslararası kavga, savrulma arasında kaynamasın...
“Vogue”, devrim sayılacak bir hamleyle Suudi Arabistan’da “ilk” sayısını çıkardı...
Derginin kapağında, “Victoria’s Secret”ın iç çamaşırı tanıtımlarıyla ün kazanan Filistin kökenli manken Gigi Hadid’in yüzü var. Genel yayın müdürü pozisyonunda da.. “Ortadoğu’nun -ABD moda gurusu- Anna Wintour’u” olarak tanımlanan Suudi Arap bir kadın, Dina Aljuhani Abdülaziz bulunuyor.
Suudi Arabistan gibi gene şeriatla yönetilen Katar, Bahreyn, Kuveyt, Umman ve Birleşik Arap Emirlikleri’nde dağıtılacak olan dergi aylardır büyük ilgiyle bekleniyor ve konuşuluyordu.
Böyle bir derginin başta Suudi Arabistan olmak üzere Körfez ülkelerinde yayımlanmasının devrim niteliği arz etmesinin nedeni, “Vogue”un salt bir moda yayını olmaması...
Dergiyi bu bölgede ilk kez on yıl önce çıkarmayı düşünmüşler. Ancak o dönem, dergi grubunun başında olan kişi; “Bizim bu yayınımız, ifade özgürlükleri ve cinselliğin açık ifadesi, kadın-erkek eşitliği gibi Ortadoğu’da köktenci unsurların karşı çıktığı Batı değerlerine bağlıdır. O nedenle bu iş burada olmaz” demiş ve “riskli” bulduğu yatırımdan vazgeçmiş.
On yıl arayla şimdi bir Suudi Arap kadın genel yayın yönetmeni, hemcinslerini öne çıkaran ve vitrine koymaktan çekinmeyen, edilgen harem kültürü yerine proaktif kadın bireyselliğini vurgulayan derginin başına geçmekten çekinmiyor. İlk değerlendirmeler Suudi Arabistan Vogue’unun, güçlü bir başarı grafiği yakalayacağını gösteriyor.
Neden “Suudi Vogue”unu bu şekilde uzun uzadıya hikâye ettiğime gelince; en koyu şeriat ülkesinde dahi kadına tanınan alan böylesine açılıp saçılırken.. bizde mütemadiyen kapanıyor ve daralıyor.
‘Muzır etki’
Bu çok çarpıcı tezatın son örneği, Türkiye’de “Elle” dergisi için alınan “muzır neşriyat” kararı oldu.
24 Mart tarihli Resmi Gazete’de, “(Elle’de) yer alan bazı fotoğrafların ve yazıların muzır etki yapabileceği” belirtilmiş...
Derginin kapağına ayrıca “küçüklere zararlıdır” damgası basılacakmış. Elle ayrıca “açık satılamayacak” ve satışı için, alkollü içki gibi “reklamı yapılamayacak”mış!
Gazetelerin hafta sonu eki tadındaki “Elle” gibi bir dergiyi poşetlemek de nedir?
AKP iktidarı böylelikle sadece bir dergiyi değil, kadını poşete soktuğunu ilan etmiş oluyor.
Bu; “Kadın sokakta kahkaha atmayacak. Mahrem, namahrem bilecek. Hareketlerinde cazibedar olmayacak!” görüşünün birebir tercümesi ve karşılığı.
Sonra yazar çizer arkadaşlarımız BM’nin yıllık “insani gelişme” raporlarında yer alan “cinsiyet gelişme endeksi”nde baş aşağı çakılmamıza şaşıyorlar. Dün Sedat Ergin yazmıştı.
Genel “insani gelişme endeksi”nde Türkiye’nin altındaki çok sayıda ülke, sıra “cinsiyet gelişme endeksi”ne gelince.. hoop Türkiye’nin üstüne çıkıyormuş...
Sedat bunu “rahatsız edici” buluyor ve anlaşılıyor ki şaşıyor: Türkiye Ortadoğu ülkeleriyle (tüh tüh, nasıl da) “aynı kümeye” düşüyormuş...
Ya başka ne olacaktı? Bunca yıldır uygulanan malum politikaların sonucu başka nereye varacaktı?
Cumhuriyetin bütün kazanımlarını birer birer “yeni Türkiye”de yitirmek artık işten değil ne yazık ki...
Alman Cumhurbaşkanı yeni söyledi; “Türkiye’de yıllarca, on yıllarca elde edilmiş kazanımların, kısa zamanda kaybedileceği endişesini taşıyoruz. Bu yüzden bugünkü Türkiye’ye gururla bakamıyoruz!” dedi.
Düşününce kafam almıyor.
94 yıllık Cumhuriyetin mirası sahi bu kadar kırılgan olabilir mi?
Çağdaşlıkla en kavgalı ülkeler dahi, küreselleşme itişiyle açılımlar ve ilerlemeler kaydederken, biz koca bir yüzyılın edinimlerini bu kadar kolay heba edebilir miyiz? Bu kadar yok ve yaşanmamış varsayabilir miyiz?
16 Nisan’ın sonucu, bu sorunun yanıtı olacak.
Nilgün Cerrahoğlu / CUMHURİYET
“Vogue”, devrim sayılacak bir hamleyle Suudi Arabistan’da “ilk” sayısını çıkardı...
Derginin kapağında, “Victoria’s Secret”ın iç çamaşırı tanıtımlarıyla ün kazanan Filistin kökenli manken Gigi Hadid’in yüzü var. Genel yayın müdürü pozisyonunda da.. “Ortadoğu’nun -ABD moda gurusu- Anna Wintour’u” olarak tanımlanan Suudi Arap bir kadın, Dina Aljuhani Abdülaziz bulunuyor.
Suudi Arabistan gibi gene şeriatla yönetilen Katar, Bahreyn, Kuveyt, Umman ve Birleşik Arap Emirlikleri’nde dağıtılacak olan dergi aylardır büyük ilgiyle bekleniyor ve konuşuluyordu.
Böyle bir derginin başta Suudi Arabistan olmak üzere Körfez ülkelerinde yayımlanmasının devrim niteliği arz etmesinin nedeni, “Vogue”un salt bir moda yayını olmaması...
Dergiyi bu bölgede ilk kez on yıl önce çıkarmayı düşünmüşler. Ancak o dönem, dergi grubunun başında olan kişi; “Bizim bu yayınımız, ifade özgürlükleri ve cinselliğin açık ifadesi, kadın-erkek eşitliği gibi Ortadoğu’da köktenci unsurların karşı çıktığı Batı değerlerine bağlıdır. O nedenle bu iş burada olmaz” demiş ve “riskli” bulduğu yatırımdan vazgeçmiş.
On yıl arayla şimdi bir Suudi Arap kadın genel yayın yönetmeni, hemcinslerini öne çıkaran ve vitrine koymaktan çekinmeyen, edilgen harem kültürü yerine proaktif kadın bireyselliğini vurgulayan derginin başına geçmekten çekinmiyor. İlk değerlendirmeler Suudi Arabistan Vogue’unun, güçlü bir başarı grafiği yakalayacağını gösteriyor.
Neden “Suudi Vogue”unu bu şekilde uzun uzadıya hikâye ettiğime gelince; en koyu şeriat ülkesinde dahi kadına tanınan alan böylesine açılıp saçılırken.. bizde mütemadiyen kapanıyor ve daralıyor.
‘Muzır etki’
Bu çok çarpıcı tezatın son örneği, Türkiye’de “Elle” dergisi için alınan “muzır neşriyat” kararı oldu.
24 Mart tarihli Resmi Gazete’de, “(Elle’de) yer alan bazı fotoğrafların ve yazıların muzır etki yapabileceği” belirtilmiş...
Derginin kapağına ayrıca “küçüklere zararlıdır” damgası basılacakmış. Elle ayrıca “açık satılamayacak” ve satışı için, alkollü içki gibi “reklamı yapılamayacak”mış!
Gazetelerin hafta sonu eki tadındaki “Elle” gibi bir dergiyi poşetlemek de nedir?
AKP iktidarı böylelikle sadece bir dergiyi değil, kadını poşete soktuğunu ilan etmiş oluyor.
Bu; “Kadın sokakta kahkaha atmayacak. Mahrem, namahrem bilecek. Hareketlerinde cazibedar olmayacak!” görüşünün birebir tercümesi ve karşılığı.
Sonra yazar çizer arkadaşlarımız BM’nin yıllık “insani gelişme” raporlarında yer alan “cinsiyet gelişme endeksi”nde baş aşağı çakılmamıza şaşıyorlar. Dün Sedat Ergin yazmıştı.
Genel “insani gelişme endeksi”nde Türkiye’nin altındaki çok sayıda ülke, sıra “cinsiyet gelişme endeksi”ne gelince.. hoop Türkiye’nin üstüne çıkıyormuş...
Sedat bunu “rahatsız edici” buluyor ve anlaşılıyor ki şaşıyor: Türkiye Ortadoğu ülkeleriyle (tüh tüh, nasıl da) “aynı kümeye” düşüyormuş...
Ya başka ne olacaktı? Bunca yıldır uygulanan malum politikaların sonucu başka nereye varacaktı?
Cumhuriyetin bütün kazanımlarını birer birer “yeni Türkiye”de yitirmek artık işten değil ne yazık ki...
Alman Cumhurbaşkanı yeni söyledi; “Türkiye’de yıllarca, on yıllarca elde edilmiş kazanımların, kısa zamanda kaybedileceği endişesini taşıyoruz. Bu yüzden bugünkü Türkiye’ye gururla bakamıyoruz!” dedi.
Düşününce kafam almıyor.
94 yıllık Cumhuriyetin mirası sahi bu kadar kırılgan olabilir mi?
Çağdaşlıkla en kavgalı ülkeler dahi, küreselleşme itişiyle açılımlar ve ilerlemeler kaydederken, biz koca bir yüzyılın edinimlerini bu kadar kolay heba edebilir miyiz? Bu kadar yok ve yaşanmamış varsayabilir miyiz?
16 Nisan’ın sonucu, bu sorunun yanıtı olacak.
Nilgün Cerrahoğlu / CUMHURİYET
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder