“2006” yılının Eylül ayında “Hollanda’da Şeriat” başlıklı haberler basında çıkmaya başladığında, bu haberler Hollanda’da yaşayan Müslümanların “şeriat” isteklerinin ortaya konulması olarak algılandı ilk anda. Oysa bu haberler, Hollanda’da geçerli rejimin yerini “şeriat”a, kısaca “dinsel temelli” yönetime bırakabileceğini içeriyordu. Çünkü Hollanda’nın -o günlerdeki- “Adalet Bakanı Piet Hein Donner”, halkın üçte ikisinin istemesi durumunda ülkelerinde şeriat düzeninin kurulabileceğini dile getirmişti. Bu görüşe “Hollanda Parlamentosu” tüm milletvekilleri anında en sert tepki gösterdi; Bakanın derhal istifa etmesini istedi.
Bunun üzerine, Bakanın yaptığı açıklama ortalığı büsbütün karıştıracaktı; çünkü “Bakan Donner”, sözlerinin “demokrasinin işleyişini” anlamak için olduğunu belirtmiş, ayrıca kendisinin de “şeriat”a karşı (!) olduğundan söz edip, dile getirdiklerinin “yalnızca teoride mümkün olabileceğinin” de altını çizmişti.
Ne var ki, bunun “demokrasiye sığınıp demokrasiyi yok etmek olduğu” kanısına varan “Parlamento” Bakanın istifasını isteyince, Adalet Bakanı “P.H. Donner” istifa edecekti. (*)
“Batı” toplumunun, yüzyıllar boyu süren savaşımla, damıtan damıta günümüze ulaştırdığı “demokrasi”nin temellerinden olan, “cinsel eşitlik”, “özgür düşünce”, kısaca “evrensel insan hakları”, “şeriat”la yönetilen bir ülkede söz konusu olabilir mi? Hangi “şeriat”la olursa olsun; isterse “Batı”nın “16. yy”da yaşadığı “Reformasyon” sonucunda oluşan “Proteston” şeriatında olsun “şeriat”ın uygulandığı anda, “demokrasi” yok olacaktır.
Evet değerli dostlar “ayraç” açmadık ama, kapatıp, “Hollanda” halkının “2006” yılındaki tutumuna değinecek olursak, “Hollandalılar” yönetimde bu olup biteni, sanırım, “abesle iştigal” olarak görüp pek “aldırış” etmemişti. Ama bir süredir, Hollanda ile yaşadıklarımızın, hele son günlerde bu ülkeye gitmek isteyen bakanlarımızla ilgili tutumu, “demokrasi” açısından nasıl değerlendirilir ki?
“Hollanda Başbakanı”nın temel konusu bir, iki gün sonra ülkesinde yapılacak genel seçimdi. Ne ki, Türkiye’de de pek yakında “Referandum”un yapılacak olması; bu “rastlantı”, birbirlerine karşı kılıç çeken “Başbakan Rutte” ile “Cumhurbaşkanı Erdoğan”ı, yaşanan yaşanmakta olan “kriz”i, “fırsat” olarak kullanma noktasında birleştirdi. Nitekim, Hollanda’da yapılan seçimin kazananı -oy kaybı olsa da- “Başbakan Rutte” oldu.
Seçim sonucunu yorumlayanlar, “Hollanda Başbakanı’nın, Türkiye ile yaşadığı krizi, kararlı, ödün vermeyen bir tutumla yönetmesinin -örneğin özür dilemeyeceğini bildirmesinin- oy kaybının fazla olmasının önlediğini kabul ediyor. “AB” bu kriz bağlamında üyesi olan Hollanda’nın yanında yer aldı; ayrıca üye ülkeler, “tek tek olarak” da Hollanda’yı desteklediklerini bildirdiler. Türkiye de bu krizi kullanmakta gecikmedi; üstelik “Erdoğan”, krizde yer alan “Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı”nın “hanım” olduğunu, dolaysiyle, “Almanya”dan “Hollanda’ya geçen “Bakan Fatma Kaya”nın, “dertop” edilip “Almanya”ya geri gönderilmesinin, yaşanan olumsuzluğu ikiye katladığını üstüne basa basa dile getirdi.
Böylece -“kadın yönünden olumlu bir yaklaşıma sığınarak”- “cinsel ayrım” taraftarı olduğunu da ortaya koyuverdi... Öte yanda, “AB” ülkelerinin Hollanda’ya, hem kurumsal hem tek olarak verdikleri çifte destek karşısında, insan, hiç olmazsa yakın ülkelerden, dost bildiğimiz ülkelerden, bir iki destek gelir diye beklemekten kendini alamıyor. “AKP” iktidarının dış politikasının buna olanak bırakmadığını bilse de...
Ne var ki bu krizi de, “Cumhurbaşkanı Recep Tayyib”in kullandığı bir konunun da “şehitlerimizi” de içermesi insanın içini burkuyor... “1915 Çanakkale Zaferi”nin, “102. yılı” için yapılan anma törenini, “Referandum” propagandasına dönüştürdü... “102 yıl” önce “4 Haziran” günü, “Anafartalar Savaşı”nı başlatan Atatürk’ün komutasındaki, “57. Alay”dan “Er Afiyetullah”, bu çarpışmanın “8. günü” şehit olmuştu Bursa’nın Pınarbaşı mahallesinden olan arkadaşları gibi.
“Şehit Er Afiyetullah”ın torunu olarak gerek onun için, gerek arkadaşları için, gerekse tüm şehitlerimiz için kınıyorum “Recep Tayyib Erdoğan”ı yerden taa... göğe kadar!
Meriç Velidedeoğlu / CUMHURİYET
(*) Cumhuriyet, “Hollandalı Bakanın Düş Gücü”, (29.9.2006)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder