Suriye’de El Bab ile Mınbiç arasındaki köylere Suriye bayrağı çekilmeye başlandığı bildiriliyor.
İlk bakışta, PYD’nin bölgeden çıkarıldığı zehabına kapılanlar, buna sevinip, “iyi PYD bölgeden çekiliyor” diyebilirler. Eğer öyle olsaydı, yani bölge Esad’ın denetimine girseydi, Türkiye’nin isteği olmuş ve PKK’nin uzantısı PYD temizlenmiş olacaktı. Ama öyle olmadı. Gerçeklere gözlerini kapayarak, öyle olduğunu söyleyenler ise ya fahiş bir aldanma ya da hain bir aldatma içindedirler.
Aslında bu gelişme ile PYD Türkiye’ye karşı korunma altına alınmaktadır. Görünüşte Esad’ın resmi Suriye bayrağının dalgalandığı, aslında ise PYD’nin cirit attığı bölgelere Türk müdahalesi, Suriye’de rejime karşı yabancı saldırı olarak kabul görecek ve Türkiye karşısında Esad’ı yani arkasındaki Rusya’yı bulacaktır.
Rusya tavrını belli etmiş, ağırlığını PYD’den yana koymuştur.
Ankara dilediği kadar, PYD’nin PKK’nin uzantısı bir terör örgütü olduğunu söylesin, kimsenin aldırdığı yok. NATO’daki ortağımız ve “stratejik müttefikimiz” ABD, PYD’yi bir terör örgütü olarak görmediğini ilan etmiştir.
Başlangıçta bu tavır Obama’nın ferasetsizliğine verilmiş, ne zaman ne yapacağı hiç belli olmayan deli fişek Trump’a bel bağlanmıştır.
Trump’ın da PYD’ye karşı tutumunun Obama’dan değişik olmayacağı anlaşılmaya başlanmıştır. Herkese “Ya ben, ya PYD!” diyen Türkiye’ye hep aynı cevap verilmektedir:
- Tercihimiz PYD!
Bütün bu gelişmeler Türkiye’nin bölgede büyük bir yalnızlığın içine itildiğinin göstergesidir.
“Bu politikanın sorumlusu kim?” sorusunu şaşkınlar bile sormaz. Herkes bilmektedir ki Türkiye’de iç politikanın da dış politikanın da patronu, yasama, yürütme ve yargının dizginlerini elinde tutan Tayyip Erdoğan’dır.
Türkiye’nin hâkimi mutlakı Tayyip Bey, şu anda Ortadoğu’nun en yalnız adamıdır.
Bir zamanlar, Erdoğan - Davutoğlu diplomasisinin gidiciliğine yatırım yaptığı Beşşar Esad yerini gittikçe güçlendirirken Tayyip Bey’in Ortadoğu batağındaki yalnız çırpınışları gittikçe yoğunlaşmaktadır.
Bu yalnızlığı değerli yalnızlık olarak nitelemek için Davutoğlu şaşkınlığı gerekmektedir.
Türkiye’nin egemeninin yalnızlığı yalnız Ortadoğu bölgesiyle sınırlı değildir.
Tayyip Bey’in “Adalet Bakanı” Bekir Bozdağ ile Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’nin konuşmacı olarak katılacakları toplantılara Almanya’nın izin vermemesinin ardından, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun konuşmacı olarak yer almayı planladığı toplantıyı da Hollanda engellemiş bulunuyor.
Gerek Almanya’da, gerekse Hollanda’da, kendi toprakları üzerinde Türk bakanların konuşmalarını engelleyen, iktidarların arkasında, Reis rejiminin antidemokratik uygulamalarından ve baskılardan infiale kapılmış olan Avrupa kamuoyunun büyük desteği bulunduğundan da hiç kuşkunuz olmasın.
Bu görüntü Avrupa ve Batı dünyasındaki koyu yalnızlığın, çaresizliğin kanıtıdır.
İçeride dediği dedikliğini, idamı yeniden geri
getirerek, astığı astık, kestiği kestiklikle daha da koyulaştırmak
isteyen iktidar, sınırları dışında, sözü kale alınmayan, kırmızı
çizgileri sürekli çiğnenen, kimseden destek bulamayan bir umarsızlık ve
yalnızlık içindedir.
Tam böyle bir ortamda, Türkiye, iktidardakilerin tüm dertlerine deva olacağını ileri sürdüğü bir referanduma gitmektedir.
Bu referandum, nasıl dertlerimize deva olacak?
Bütün yetkileri elinde toplayarak, tek başına Türkiye’yi bölgenin ve dünyanın en yalnız ülkesi haline getiren kişinin yetkilerini daha da artırarak.
Böylelikle dünyanın en yalnız lideri aynı zamanda en geniş yetkilerle donatılmış tek hâkimi haline gelecek ve sorunlar çözüme ulaşacaktır.
Bu öneriye karşı söyleyecek söz bulmak mümkün değil.
- Aklımıza sen mukayyet ol ya Rabbim!
Ali Sirmen / CUMHURİYET
İlk bakışta, PYD’nin bölgeden çıkarıldığı zehabına kapılanlar, buna sevinip, “iyi PYD bölgeden çekiliyor” diyebilirler. Eğer öyle olsaydı, yani bölge Esad’ın denetimine girseydi, Türkiye’nin isteği olmuş ve PKK’nin uzantısı PYD temizlenmiş olacaktı. Ama öyle olmadı. Gerçeklere gözlerini kapayarak, öyle olduğunu söyleyenler ise ya fahiş bir aldanma ya da hain bir aldatma içindedirler.
Aslında bu gelişme ile PYD Türkiye’ye karşı korunma altına alınmaktadır. Görünüşte Esad’ın resmi Suriye bayrağının dalgalandığı, aslında ise PYD’nin cirit attığı bölgelere Türk müdahalesi, Suriye’de rejime karşı yabancı saldırı olarak kabul görecek ve Türkiye karşısında Esad’ı yani arkasındaki Rusya’yı bulacaktır.
Rusya tavrını belli etmiş, ağırlığını PYD’den yana koymuştur.
Ankara dilediği kadar, PYD’nin PKK’nin uzantısı bir terör örgütü olduğunu söylesin, kimsenin aldırdığı yok. NATO’daki ortağımız ve “stratejik müttefikimiz” ABD, PYD’yi bir terör örgütü olarak görmediğini ilan etmiştir.
Başlangıçta bu tavır Obama’nın ferasetsizliğine verilmiş, ne zaman ne yapacağı hiç belli olmayan deli fişek Trump’a bel bağlanmıştır.
Trump’ın da PYD’ye karşı tutumunun Obama’dan değişik olmayacağı anlaşılmaya başlanmıştır. Herkese “Ya ben, ya PYD!” diyen Türkiye’ye hep aynı cevap verilmektedir:
- Tercihimiz PYD!
***
“Bu politikanın sorumlusu kim?” sorusunu şaşkınlar bile sormaz. Herkes bilmektedir ki Türkiye’de iç politikanın da dış politikanın da patronu, yasama, yürütme ve yargının dizginlerini elinde tutan Tayyip Erdoğan’dır.
Türkiye’nin hâkimi mutlakı Tayyip Bey, şu anda Ortadoğu’nun en yalnız adamıdır.
Bir zamanlar, Erdoğan - Davutoğlu diplomasisinin gidiciliğine yatırım yaptığı Beşşar Esad yerini gittikçe güçlendirirken Tayyip Bey’in Ortadoğu batağındaki yalnız çırpınışları gittikçe yoğunlaşmaktadır.
Bu yalnızlığı değerli yalnızlık olarak nitelemek için Davutoğlu şaşkınlığı gerekmektedir.
Türkiye’nin egemeninin yalnızlığı yalnız Ortadoğu bölgesiyle sınırlı değildir.
Tayyip Bey’in “Adalet Bakanı” Bekir Bozdağ ile Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’nin konuşmacı olarak katılacakları toplantılara Almanya’nın izin vermemesinin ardından, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun konuşmacı olarak yer almayı planladığı toplantıyı da Hollanda engellemiş bulunuyor.
Gerek Almanya’da, gerekse Hollanda’da, kendi toprakları üzerinde Türk bakanların konuşmalarını engelleyen, iktidarların arkasında, Reis rejiminin antidemokratik uygulamalarından ve baskılardan infiale kapılmış olan Avrupa kamuoyunun büyük desteği bulunduğundan da hiç kuşkunuz olmasın.
Bu görüntü Avrupa ve Batı dünyasındaki koyu yalnızlığın, çaresizliğin kanıtıdır.
***
Tam böyle bir ortamda, Türkiye, iktidardakilerin tüm dertlerine deva olacağını ileri sürdüğü bir referanduma gitmektedir.
Bu referandum, nasıl dertlerimize deva olacak?
Bütün yetkileri elinde toplayarak, tek başına Türkiye’yi bölgenin ve dünyanın en yalnız ülkesi haline getiren kişinin yetkilerini daha da artırarak.
Böylelikle dünyanın en yalnız lideri aynı zamanda en geniş yetkilerle donatılmış tek hâkimi haline gelecek ve sorunlar çözüme ulaşacaktır.
Bu öneriye karşı söyleyecek söz bulmak mümkün değil.
- Aklımıza sen mukayyet ol ya Rabbim!
Ali Sirmen / CUMHURİYET
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder