1 Mart 2017 Çarşamba

Soruyorum Diyanet’e: Gezer mi kapı önünde terlik? - TAYFUN ATAY

“Payitaht Abdülhamid” dizisini izlerken çok acayip bir reklam filmi de çıktı karşımıza. Dizinin sponsoru olan Gezer Terlik, başlangıçta ve aralarda seyrimize sunduğu reklamla bu toplumda gündelik hayatın içinde ciddi anlaşmazlık kaynağı olan bir kültürel pratiği alenen teşvik etti.
Gezer’in reklam filmi, bir apartman dairesinin kapısının önüne boca edilmiş mebzul miktarda terlik çiftleriyle açılıyor. Sonra bir hanımefendinin eve yaklaşan terlikli ayaklarını görüyoruz. Kapının tam önünde, belli ki elinde "ev-içi" için getirdiği bir başka terlik çiftini giyip eve giriyor. Koridorda yürüdüğü terliği ise kapının önüne (elbette hepsi “Gezer” olan!) diğer terliklerin arasında bırakıyor.
Tabii reklamın “Payitaht Abdülhamid” dizisi eşliğinde karşımıza gelmiş olması, anlamlandırma çabasını daha da kışkırtan bir nokta!..

Şöyle ki elimizde güvenilir bir araştırma, istatistiksel bir veri olmasa bile kısmi gözlemler eşliğinde bu alışkanlığın bir “gelenek”le, üstelik dine göndermeyle meşrulaştırma yoluna gidilen bir gelenekle bağının kurulduğunu öne sürebiliriz.

Ve bu doğrultuda söz konusu pratiğin makro ölçekte 150 yıldır devam eden “kültürel değişme” maceramızda karşı karşıya kalınan toplumsal gerilim, sürtüşme ve çatışmaların gündelik hayatın içinde, mikro ölçekli bir izdüşümüne kaynak oluşturduğu da düşünülebilir.

Yelpazenin bir ucunda evin içinde bile ayakkabıyla dolaşmayı veya konuklarını dolaştırmayı tercih eden, hiç kuşkusuz sınırlı oranda bir toplum kesimimiz var. Diğer uçta da dışarıda giydiği ayakkabısını, terliğini evin kapısının eşiğinden dahi içeri sokmaktan kaçınan hatırı sayılır bir toplum kesimimiz var.

Ve bu tercihler, açık konuşmak gerekirse, alafrangalık-alaturkalık, modernlik-gelenekçilik ve (hiç gücenilmesin) "gâvurluk-dindarlık" ikiliklerine de oturtulma cihetine gidilmekte. O yüzden Abdülhamid gibi İslâm’la, İslâmcılıkla en vurgulu şekilde özdeştirilen bir padişahı yücelten dizinin içinde böylesi bir reklamın sıkça karşımıza çıkmasını rastlantıdan öte bir durum olarak düşünmek de çok yadırganmamalı.

Bir Müslüman, dışarıda gezdiği ayakkabıyla, terlikle evde dolaşmaz; aynen cami gibi evine de kutsi bir önem verir ve bunları içeri sokmayıp kapının dışında bırakır;  buna karşı çıkanlar kendi değerlerine yabancılaşmış, İslâm’ın “harîm” (kutsal sayılan, öyle her önüne gelenin görmesine izin verilmeyen şey ya da yer) kuralından bihaber gafillerdir… Zahir, böyle demeye getiriliyor!..
Peki, ama ayakkabılarımız, terliklerimiz de (dışarıda giyilsin, giyilmesin) aslında “harîm”imizin bir parçası değil midir? Karımızın, kocamızın, kızımızın, oğlumuzun, evimize misafir gelmiş kadınlı-erkekli ahbabımızın ayakkabılarını veya terliklerini tüm hararetleriyle kapının önünde herkese teşhir etmek, ahlâken, edeben ve dinen ne kadar doğrudur acaba?..

Bu soru, açık açık sorulamıyor. Çünkü bu “sorun”, genelde komşu şikâyetleri doğrultusunda apartman-site yöneticilerinin terlik ve ayakkabı yanı sıra kapı önüne hiçbir şey (çocuk arabası, süs, çiçek, hatta paspas) bırakılmaması şeklinde aldığı kararlarla üstü örtük şekilde çözülmeye çalışılıyor. (Hoş, bunu da çok kaale alan olmuyor, herkes bildiğini okumaya devam ediyor.)
Fakat şimdi Gezer Terlik, hem de “Abdülhamid-i sâni” gibi “İslâmi gelenek”le en tepeden özdeş birinin ruhunu şâd etmeye dönük dizinin sunumuna apartmanlarda kapı önüne çifter çifter terlik (ayakkabı) bırakma “geleneği”ni de eklemliyor ve bu pratiği meşrulaştırıyor.

Elbette bu simgesel buluşma, algısal semere de verecektir: Müslüman mahallesinde salyangoz satılmaz hesabı, Müslüman sitesinde de terlik-ayakkabı kapıdan içeri sokulmaz gibisinden!..
Gerçekten öyle mi acaba?..


İyisi mi olur olmaz her şey için fetva istenen resmi din kurumumuzun kapısına bu defa da biz dayanalım ve soralım Diyanet’e:
Apartman ve sitelerdeki ortak yaşam alanlarında komşuların rızasını dahi almaya gerek duymaksızın kapıların önüne tozuyla çamuruyla, teriyle kokusuyla, çizmesi-botu topuklusuyla ayakkabı (ayrıca da terlik) bırakmak makbul müdür, mekruh mudur?

Tayfun Atay / CUMHURİYET

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder