9 Mart 2017 Perşembe

Suudi Arapların gerisine düşmek... - NİLGÜN CERRAHOĞLU

Bugüne dek bu denli “küresel bilinçle yaşanan bir dünya kadın günü” görmedim.
Dün güne bir Suudi gazetesinde çıkan çarpıcı bir yorumla uyandım... 



Muna Abu Suleyman isimli bir kadın gazetecinin kaleme aldığı, “Suudi Arabistan’da kadınlar için artık eski klişeler geçerli değil” başlığını taşıyan bir yazı, dünyanın en kadın düşmanı rejimlerinden sayılan Suudi Arabistan’da kadınların aldığı mesafeyi anlatıyordu.
Şubatta “Arab National Bank” ve gene bir Suudi Arap Bankası olan “Samba” isimli bankaların başına “ülke tarihinde ilk kez” kadın CEO’lar getirilmiş.
Suudi Borsası’nın başına da bir kadın atanmış.
Önemli “bakan yardımcılığı” pozisyonlarında da bundan böyle çok sayıda kadının görevlendirildiğinden söz eden yazı, Suudi kadınların istihdamdaki paylarının yüzde 34’e çıktığını söylüyordu.
Aynı gazetede Türk kadınları hakkında yazılan başka bir yazıda, Türk kadınlarının işgücü içindeki paylarının sadece yüzde 32.5 olduğu belirtiliyordu.
AKP iktidarı diğer deyişle kadın istihdamı rakamlarında Suudi Arabistan’ın dahi gerisine düşmeyi başardı. Bu zor kırılabilecek bir rekor.
Sade rakkamlar değil... Türkiye’nin canlı olan kadın hareketinin üzerine AKP yıllarında ölü toprağı serpildi.
Dünya çapında örgütlenen dünkü “uluslararası kadın grevi”, olağan koşullarda Türkiye’de çok daha aktif bir katılımla yaşama geçirilebilirdi. Ama Türk aktivistler anlaşılır nedenlerle “Türkiye’de OHAL koşulları ve çeşitli eylemlergrevler yüzünden birçok insanın soruşturma altında olması nedeniyle doğrudan grev yapılması mümkün görünmüyor” dediler ve eklediler:
“Bu kadın dayanışması çağrısına esnek yanıt vererek, uluslararası greve buradan bir ses vermeyi planlıyoruz.”
 
Polonya’dan gelen ilham
Benim yazıya oturduğum saatlerde dünyadaki “ilk” uluslararası kadın grevi sürüyordu. Benzerine önce hiç rastlanmamış bu grevden nasıl bir netice alınacağı henüz belli değildi. Türkiye’den de doğrusu küresel kadın grevine “nasıl bir ses verildiği”ni bilmiyorum. Ama Rusya’da örneğin bazı tutuklamalar başlamıştı. “Kremlin’i ele geçiren feministler 8 Mart’ınızı kutlar!” mesajı yayımlayan bazı aktivistler -misal- hızla tutuklanmıştı.
Polonya eylemleri ise ilk saatlerden itibaren “8 Mart’ın en iddialı eylemleri” olarak fark yaratmıştı.
Polonya’nın bu kadar ön planda olmasının nedeni, bu küresel inisiyatifin zaten Polonya örneğinden yola çıkarak hazırlanmış olması.
Ekimde hatırlayacak olursanız karalar giyinmiş yüz binlerce kadın ülke çapında büyük grevler ve gösterilere imza atmış, kadınların bu kalkışması sonunda Polonya’da hükümetin geçirmeyi hedeflediği kürtaj karşıtı yasa tasarısı tedavülden kaldırılmıştı.
Aynı günlerde Arjantin’de kadınların kitlesel şiddet karşıtı gösterileri muazzam yankı yapınca, uluslararası kadın hareketi öncüleri; bu yeni protesto yönteminden esinlenerek küresel bir etkinliğin hazırlığına girdiler. 

‘Kadınsız bir dünya’ dersi
Temel düşünce “8 Mart”ı bundan böyle sırf şenlikle değil; farkındalık yaratacak bir başkaldırıyla yeni bir noktaya taşımaktı.
Polonya, Arjantin gösterilerinden ilham alan “Women’s March” aktivistleri; önce ocak sonunda küresel bir gösteriyle “kadın düşmanı” Trump’ın Beyaz Saray’a çıkışını protesto etmekle yola koyuldu.
ABD’de Vietnam Savaşı’ndan bu yana yapılan en görkemli gösterilere imza attılar. Bununla da yetinmediler; 7 kıtada milyonlarca kadını sokaklara döktüler.
İvmeyi yitirmek istemeyen bu kadın hareketi eylemcileri, şimdi gösterileri sırf “Trump karşıtlığı” ile sınırlı tutmayıp, 8 Mart’a taşıyor. “Kadına karşı ayrımcılığa” karşı dünya çapında “uyanış” yaratmak isteyen hareket; hedefini “yüzde 99 için feminizm” olarak tanımlıyor. Elit “feminist hareketi” bütün kadınlara yaymak istiyorlar.
Dün kadınları sonuçta böyle bir hedefe varmak için dünya çapında “greve” çağırdılar. “Kadınsız hayat nasıl oluyormuş”u göstermek için, ister ücretli çalışan, ister ücretsiz ev işçileri olsun, kadınlardan, bir gün için işlerini bırakmalarını talep ettiler...
Fikir müthiş. Ama aşırı geniş kapsamlı.
Neo-liberal politikaların hâkim olduğu, sendikal örgütlenmelerin çözüldüğü, solun tık nefes olduğu bir ortamda bu kerte ihtiraslı bir projenin; sırf sosyal medyalarla nereye dek hayata geçirilebildiğini göreceğiz.
Gene de lafta kalan “8 Mart”lardan çok farklı bir rüzgâr bu. Farklı bir Dünya Kadınlar Günü. Ve farklı bir küresel eşik...

Nilgün Cerrahoğlu / CUMHURİYET

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder