YÖK’ün kurulduğundan bugüne kadar görev yapan 7 başkanından biri olan Prof. Dr. Erdoğan Teziç’i bugün toprağa veriyoruz.
Galatasaray Lisesi’nden ağabeyim olan Erdoğan Teziç, öğrencilik yıllarımda okulun yenilmez voleybol takımının milli formaya kadar yükselmiş kaptanı idi. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ndeki öğrencilik dönemimde asistan hocam da olan Erdoğan Teziç, daha sonra anayasa kürsüsünde profesör iken Galatasaray Lisesi Müdürlüğü ve Galatasaray Üniversitesi Rektörlüğü yapmış, zaman içinde arkadaşlık dostluk ilişkilerimizin geliştiği bir ağabeyimdi.
Erdoğan Teziç’in son resmi görevi, 2003- 2007 yılları arasında sürdürdüğü YÖK Başkanlığı idi. Ölüm haberinde de Erdoğan Teziç’in son laik YÖK başkanı olduğu vurgulanıyordu. Gerçekten de ülkemizin seçkin anayasa hocalarından olan Erdoğan Teziç, laikliğin, demokrasinin onsuz olmazı olduğunu hep savunmuş, bütün yaşamı boyunca bulunduğu görevlerde olduğu gibi, YÖK Başkanlığı sırasında da konuda çok duyarlılık göstermişti.
Ama kabul etmek gerekir ki ne Erdoğan Teziç’in ne de yine bu konularda herkesçe bilinen duyarlılığı yüzünden AKP iktidarınca, FETÖ’cü kumpas sonucu içeri atılan Kemal Gürüz’ün çabaları, kendi dönemlerinden sonra,YÖK’ün yeniden yükseköğretimden laik ve özgürlükçü kadroların tasfiyesinin aracı kurumu haline gelmesini engelleyebilmiştir.
Çünkü, üniversitede özgür bilimsel araştırma ve eğitimin temel taşı olan laiklik, 12 Eylül rejiminin armağanı YÖK gibi, siyasi iktidarın vesayet aracı olan bir kurum tarafından korunamaz.
Nitekim korunamamış ve daha Kenan Evren’in bu iş için biçilmiş kaftan olduğunu görüp, ilk YÖK Başkanı olarak atadığı İhsan Doğramacı zamanından başlayarak, birçok laik öğretim görevlisi tasfiye edilirken laiklik karşıtı kadroların yüksek eğitimde yuvalanmalarının da temeli atılmıştır.
Türkiye’deki tüm kurumlar genelinde olduğu gibi, yükseköğretim özelinde de, laiklik en büyük iki darbeden birini 12 Eylül döneminde yemiştir. Bu dönemde, Erbakan’ın iktidar günlerini aşan baskılar yapılmış, tasfiyeler gerçekleştirilmiştir.
İşin en ilginç yönü de, 12 Eylül’ün baskı yöntemlerinin resmi gerekçelerinin başında ayrılıkçı bölücü terör ve irtica ile mücadele bahanesi bulunmasıydı.
Bu durumda şaşacak bir yön yoktur, demokrasinin hiçbir kurumu demokrasi dışı yöntemlerle, baskıyla, yasakla korunamaz, laiklik de buna dahildir.
Bugün vardığımız noktada ise, üniversite içindeki en büyük baskı ve tasfiye kurumu YÖK olmaktan çıkmış, onun yerini bizzat yürütme erki almıştır. Her alanda olduğu gibi burada da AKP iktidarı 12 Eylül yönetimine rahmet okutan uygulamalar içindedir. Artık üniversitelerde tasfiyeler OHAL KHK’leriyle yapılmakta, bu yöntemle atılanların oranının 12 Eylül tasfiyelerinin yirmi katına yükseldiği herkesçe bilinmektedir.
Pazar günü yitirdiğimiz değerli hocamız Erdoğan Teziç, Cumhuriyetçi, laik, özgürlükçü, dürüst, doğru bildiğini çekinmeden söyleyen yiğit bir bilim adamı ve aydındı. Erdoğan Teziç’in vasıflarına sahip kişiler, bugün değil YÖK’ün başına atanmak, herhangi bir üniversitenin kapısının önünden geçmek imkânına bile sahip değillerdir.
Bu duruma çare olabilecek laik demokrasinin güvencesi olan halkın sivil laik bilinci ise, Erdoğan Teziç gibi yürekli bilim adamlarının yorulmak bilmez çabaları ve de vatandaşın AKP iktidarının icraatına tepkisi sayesinde oluşmaktadır.
Ne var ki, bu arada da atı alan Üsküdar’ı geçmektedir...
Ali Sirmen / CUMHURİYET
Galatasaray Lisesi’nden ağabeyim olan Erdoğan Teziç, öğrencilik yıllarımda okulun yenilmez voleybol takımının milli formaya kadar yükselmiş kaptanı idi. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ndeki öğrencilik dönemimde asistan hocam da olan Erdoğan Teziç, daha sonra anayasa kürsüsünde profesör iken Galatasaray Lisesi Müdürlüğü ve Galatasaray Üniversitesi Rektörlüğü yapmış, zaman içinde arkadaşlık dostluk ilişkilerimizin geliştiği bir ağabeyimdi.
Erdoğan Teziç’in son resmi görevi, 2003- 2007 yılları arasında sürdürdüğü YÖK Başkanlığı idi. Ölüm haberinde de Erdoğan Teziç’in son laik YÖK başkanı olduğu vurgulanıyordu. Gerçekten de ülkemizin seçkin anayasa hocalarından olan Erdoğan Teziç, laikliğin, demokrasinin onsuz olmazı olduğunu hep savunmuş, bütün yaşamı boyunca bulunduğu görevlerde olduğu gibi, YÖK Başkanlığı sırasında da konuda çok duyarlılık göstermişti.
Ama kabul etmek gerekir ki ne Erdoğan Teziç’in ne de yine bu konularda herkesçe bilinen duyarlılığı yüzünden AKP iktidarınca, FETÖ’cü kumpas sonucu içeri atılan Kemal Gürüz’ün çabaları, kendi dönemlerinden sonra,YÖK’ün yeniden yükseköğretimden laik ve özgürlükçü kadroların tasfiyesinin aracı kurumu haline gelmesini engelleyebilmiştir.
***
Teziç ve Gürüz’ün, engellemek için büyük çabalar gösterdikleri bu duruma gelinmesinde tabii ki sorumlulukları yoktur. Çünkü, üniversitede özgür bilimsel araştırma ve eğitimin temel taşı olan laiklik, 12 Eylül rejiminin armağanı YÖK gibi, siyasi iktidarın vesayet aracı olan bir kurum tarafından korunamaz.
Nitekim korunamamış ve daha Kenan Evren’in bu iş için biçilmiş kaftan olduğunu görüp, ilk YÖK Başkanı olarak atadığı İhsan Doğramacı zamanından başlayarak, birçok laik öğretim görevlisi tasfiye edilirken laiklik karşıtı kadroların yüksek eğitimde yuvalanmalarının da temeli atılmıştır.
Türkiye’deki tüm kurumlar genelinde olduğu gibi, yükseköğretim özelinde de, laiklik en büyük iki darbeden birini 12 Eylül döneminde yemiştir. Bu dönemde, Erbakan’ın iktidar günlerini aşan baskılar yapılmış, tasfiyeler gerçekleştirilmiştir.
İşin en ilginç yönü de, 12 Eylül’ün baskı yöntemlerinin resmi gerekçelerinin başında ayrılıkçı bölücü terör ve irtica ile mücadele bahanesi bulunmasıydı.
Bu durumda şaşacak bir yön yoktur, demokrasinin hiçbir kurumu demokrasi dışı yöntemlerle, baskıyla, yasakla korunamaz, laiklik de buna dahildir.
***
Özgür bilim ve öğretimin güvencesi özerk
üniversite de, laik eğitim de, ancak demokrasinin denge ve denetim
kurumlarının tam olarak işletilmesi ve halkın uyanık siyasal bilincinin
bunların bekçiliğini sırtlanmasıyla sağlanabilir. Bugün vardığımız noktada ise, üniversite içindeki en büyük baskı ve tasfiye kurumu YÖK olmaktan çıkmış, onun yerini bizzat yürütme erki almıştır. Her alanda olduğu gibi burada da AKP iktidarı 12 Eylül yönetimine rahmet okutan uygulamalar içindedir. Artık üniversitelerde tasfiyeler OHAL KHK’leriyle yapılmakta, bu yöntemle atılanların oranının 12 Eylül tasfiyelerinin yirmi katına yükseldiği herkesçe bilinmektedir.
Pazar günü yitirdiğimiz değerli hocamız Erdoğan Teziç, Cumhuriyetçi, laik, özgürlükçü, dürüst, doğru bildiğini çekinmeden söyleyen yiğit bir bilim adamı ve aydındı. Erdoğan Teziç’in vasıflarına sahip kişiler, bugün değil YÖK’ün başına atanmak, herhangi bir üniversitenin kapısının önünden geçmek imkânına bile sahip değillerdir.
Bu duruma çare olabilecek laik demokrasinin güvencesi olan halkın sivil laik bilinci ise, Erdoğan Teziç gibi yürekli bilim adamlarının yorulmak bilmez çabaları ve de vatandaşın AKP iktidarının icraatına tepkisi sayesinde oluşmaktadır.
Ne var ki, bu arada da atı alan Üsküdar’ı geçmektedir...
Ali Sirmen / CUMHURİYET
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder