Saygı Öztürk olayların can alıcı
noktasını yakalayıp çok önemli ve ilginç haberleri ulaştırmakta mahir
bir usta gazeteci. Son olarak patlattığı haber de Kırşehir Hoca Ahmet
Yesevi İmam Hatip Lisesi ile ilgili. Bu imam hatip lisesi yeni öğretim
yılında, öğrencilerin daha büyük ölçüde kendilerine yönelmesini sağlamak
üzere şu müjdeyi veriyor:
- İmam hatip liseliler askeri yüksekokullar ve polis okullarına girişte tercihen ayrıcalıklara sahip olacaklardır.
Son yıllarda sayıları hızla artmış olan imam hatip okulları “dindar ve kindar nesiller” yetiştirmek amacını iftiharla ilan eden AKP iktidarı tarafından kendi “arka bahçesi” olarak görülmekte ve laik eğitimi tasfiye edip hızla dinselleştirme yolunda bu okulların sıçrama tahtası olarak kullanıldığı gerçeği açıkça ilan edilmektedir.
Laik eğitimi Cumhuriyetin temeli olarak görenlerin imam hatip okullarının meslek lisesi işleviyle sınırlı kalmasını istemelerinin nedeni, bunların laik eğitimin tasfiyesinde kullanılacak arka bahçe konumlarına doğru tanı koymuş olmalarıydı.
“Dindar ve kindar” nesiller aracılığıyla yalnız laik eğitimi tasfiye etmekle yetinmek niyetinde olmayan, buna bir de laik Cumhuriyetin laik ordusunu “imamın ordusu” haline getirmek hedefini ekleyen AKP iktidarı şimdi arka bahçe imam hatip okullarını bu hedefe ulaşmakta da bir araç olarak kullanmaya hazırlanmaktadır.
TSK mensuplarının Mustafa Kemal’in askerleri olmalarından (oysa Mustafa Kemal’in askerleri o üniformalılardan çok, Cumhuriyetin sivil irfan ordusunun neferleri öğretmenlerdi) korkanlar, Mustafa Kemal’in askerlerinin önünü tıkıyoruz derken Fethullah Gülen’in askerlerinin, dolayısıyla da “imamın ordusu”nun yolunu açmışlardır.
15 Temmuz girişimini sağlayan da bu gelişme olmuştur.
Kimi kaynaklara göre şu anda bunca tasfiyeye rağmen FETÖ en etkin güç konumunda olup bunların temizlenmesi bir türlü mümkün olmamakta veya olamamaktadır.
Burada tek tartışma konusu olan iktidarın bu tasfiyeyi, isteyerek mi yapmadığı, yoksa elinde olmadan mı yapamadığı hususudur.
Aynı durumun yargı bünyesinde de geçerli olması, olayın TSK açısından önemini ortadan kaldırmıyor.
Prof. Dr. Süheyl Batum’un parlamento üyesiyken yaptığı “Meğerse ordu kâğıttan kaplanmış” saptamasını sevinçle karşılayanların öngöremedikleri husus ise “imamın ordusu” konumuna sokulmuş Silahlı Kuvvetler örgütünün kendilerine de yâr olmayacağıdır.
Arkasındaki tetikleyiciler kim olursa olsun, 15 Temmuz girişimi “imamın ordusu”nun bütün iktidarlar gibi AKP iktidarı için de tehlike oluşturduğunu tereddüde yer bırakmayacak açıklıkla göstermiş bulunuyor.
İşbaşında hangi iktidar olursa olsun, güvenliği için, Cumhuriyetin ordusuna ihtiyaç duyacaktır.
Bu gerçeği görmemekte ısrarla direnenleri şimdiden uyaralım:
- Her türlü maceracı etkiye açık “imamın ordusu” size de yâr olmaz.
Ali Sirmen / CUMHURİYET
- İmam hatip liseliler askeri yüksekokullar ve polis okullarına girişte tercihen ayrıcalıklara sahip olacaklardır.
Son yıllarda sayıları hızla artmış olan imam hatip okulları “dindar ve kindar nesiller” yetiştirmek amacını iftiharla ilan eden AKP iktidarı tarafından kendi “arka bahçesi” olarak görülmekte ve laik eğitimi tasfiye edip hızla dinselleştirme yolunda bu okulların sıçrama tahtası olarak kullanıldığı gerçeği açıkça ilan edilmektedir.
Laik eğitimi Cumhuriyetin temeli olarak görenlerin imam hatip okullarının meslek lisesi işleviyle sınırlı kalmasını istemelerinin nedeni, bunların laik eğitimin tasfiyesinde kullanılacak arka bahçe konumlarına doğru tanı koymuş olmalarıydı.
“Dindar ve kindar” nesiller aracılığıyla yalnız laik eğitimi tasfiye etmekle yetinmek niyetinde olmayan, buna bir de laik Cumhuriyetin laik ordusunu “imamın ordusu” haline getirmek hedefini ekleyen AKP iktidarı şimdi arka bahçe imam hatip okullarını bu hedefe ulaşmakta da bir araç olarak kullanmaya hazırlanmaktadır.
***
TSK, “imamın ordusu”na dönüştürülme
tehlikesini görmüş, zamanında buna karşı tedbirler almıştı. Ama AKP’nin
iktidar olmasıyla birlikte yürütmenin YAŞ içindeki etkisiyle bu önlemler
geçersizleştirilmiş, “imamın ordusu”na giden yolun
önü açılmış, Ergenekon ve Balyoz ile benzeri davalar yoluyla yapılan
tasfiyelerin de eklenmesiyle, TSK’nin, içinde Fethullahçıların at
oynatmalarının önündeki bütün engelleri kaldıracak şekilde, dizginleri
ellerinde tuttukları örgüt haline gelmesi sağlanmıştır. TSK mensuplarının Mustafa Kemal’in askerleri olmalarından (oysa Mustafa Kemal’in askerleri o üniformalılardan çok, Cumhuriyetin sivil irfan ordusunun neferleri öğretmenlerdi) korkanlar, Mustafa Kemal’in askerlerinin önünü tıkıyoruz derken Fethullah Gülen’in askerlerinin, dolayısıyla da “imamın ordusu”nun yolunu açmışlardır.
15 Temmuz girişimini sağlayan da bu gelişme olmuştur.
Kimi kaynaklara göre şu anda bunca tasfiyeye rağmen FETÖ en etkin güç konumunda olup bunların temizlenmesi bir türlü mümkün olmamakta veya olamamaktadır.
Burada tek tartışma konusu olan iktidarın bu tasfiyeyi, isteyerek mi yapmadığı, yoksa elinde olmadan mı yapamadığı hususudur.
Aynı durumun yargı bünyesinde de geçerli olması, olayın TSK açısından önemini ortadan kaldırmıyor.
***
Arkasındaki tetikleyiciler kim olursa olsun, 15 Temmuz girişimi “imamın ordusu”nun bütün iktidarlar gibi AKP iktidarı için de tehlike oluşturduğunu tereddüde yer bırakmayacak açıklıkla göstermiş bulunuyor.
İşbaşında hangi iktidar olursa olsun, güvenliği için, Cumhuriyetin ordusuna ihtiyaç duyacaktır.
Bu gerçeği görmemekte ısrarla direnenleri şimdiden uyaralım:
- Her türlü maceracı etkiye açık “imamın ordusu” size de yâr olmaz.
Ali Sirmen / CUMHURİYET
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder