Ölüm orucunun 113. günündeki Nuriye Gülmen ve Semih Özakça...
KHK ile işten atılan, açlığa mahkûm edilen akademisyenler, öğretmenler...
Babası bulunamadığı için annesiyle birlikte cezaevine konulan 10 aylık bebek...
İbadethanesi Diyanet’e verilen Süryani..
Lice’de kalekol eyleminde öldürülen 18 yaşındaki Medeni Yıldırım...
Ağacını, taşını, suyunu, toprağını savunduğu için gaza boğulan köylü...
“Gerektiğinde jandarma” dediğin esnafın dövdüğü, “destan yazdı” dediğin polisin öldürdüğü Ali İsmail...
Evine ekmek götüremeyen Berkin Elvan...
Silopi’de cansız bedeni tam yedi gün yerde kalan Taybet Ana...
Cizre’de öldürülen, annesinin bedenini buzdolabında sakladığı 10 yaşındaki Cemile...
Ölüm bodrumlarında hepimizin gözü önünde yakılan insanlar…
Minibüste şortu yüzünden dövülen genç kız…
İmam hatipte tecavüz edilen, Kuran kursunda yakılan çocuk…
Yol ortasında bıçaklanan kadın…
Suruç’ta, Ankara’da, Diyarbakır’da, İstanbul’da, Hatay’da katledilen yüzlerce insan…
Zabıtanın tezgâhını kırdığı, yerlerde sürüklediği seyyar satıcı…
Linç edilmek istenen Suriyeli, Kürt inşaat işçisi...
Zorunlu askerliğini yaparken yediği yemekten zehirlenen delikanlı...
Cemevini ibadethane saymadığın Alevi...
Okulunu imam hatibe çevirdiğin, mescithane açtığın, evrim teorisini müfredattan çıkardığın öğrenci...
15 Temmuz’da köprüde linç edilen asker…
Sırf Kürt olduğu için cezaevine atılan belediye başkanı, siyasetçi, yurttaş...
Mahkeme sürerken konulacağı cezaevi hazırlanan milletvekili, kapısı kırılıp gözaltına alınan, tutuklanan, sesinden sözünden korkulan eş genel başkanlar…
Eşit görmediğin “şehit” çocuğu…
Gezi’de gözünü çıkardığın genç…
“Yaratılanı Yaradan’dan ötürü sevdiğini” söyleyip üstüne “Beslemek haram” dediğin kedi, köpek…
Silopi’de panzerin öldürdüğü yedi yaşındaki Muhammet ve altı yaşındaki Furkan…
Biat etmeyen gazeteci, doktor, avukat, yazar, oyuncu, şarkıcı, sanatçı, ev kadını, erkek, kadın, yaşlı, genç…
İşte onlar için yürüyor binlerce insan 14 gündür…
Ellerindeki tek pankart “Adalet.” İstedikleri şey net; adalet.
AKP ve yandaşları “terör”le ilişkilendirmeye çalıştıkça “biz halkız” diyen milyonlar için yürüyen binlerce cesur yürek.
Konaklayacakları yere dökülen gübrenin, kapatılan tuvaletlerin, kesilen suların, hatta yola bırakılan merminin bile korkutmadığı, vazgeçirmediği milyonlar…
Yapılmak istenilenin ne olduğunu gayet iyi bilen Kılıçdaroğlu’nun dediği gibi “Provokasyonlara gelmeyen, gülerek, eğlenerek” yollarına devam ediyor.
Hani o çok korktukları Gezi’de gençler ne demişti; “Korkma la biziz, halk!” İşte o Gezi’de öldürülen gençlerin aileleri de “Adalet” yürüyüşündeydi. Önceki gün...
Onları yürüyüşte görünce insanın aklına ister istemez bu slogan geliyordu. Dün çocukları söylüyordu o sözü, bugün anne babaları da milyonlarla birlikte haykırıyordu sanki:
“Korkma la biziz, halk!”
Ayşe Yıldırım /CUMHURİYET
KHK ile işten atılan, açlığa mahkûm edilen akademisyenler, öğretmenler...
Babası bulunamadığı için annesiyle birlikte cezaevine konulan 10 aylık bebek...
İbadethanesi Diyanet’e verilen Süryani..
Lice’de kalekol eyleminde öldürülen 18 yaşındaki Medeni Yıldırım...
Ağacını, taşını, suyunu, toprağını savunduğu için gaza boğulan köylü...
“Gerektiğinde jandarma” dediğin esnafın dövdüğü, “destan yazdı” dediğin polisin öldürdüğü Ali İsmail...
Evine ekmek götüremeyen Berkin Elvan...
Silopi’de cansız bedeni tam yedi gün yerde kalan Taybet Ana...
Cizre’de öldürülen, annesinin bedenini buzdolabında sakladığı 10 yaşındaki Cemile...
Ölüm bodrumlarında hepimizin gözü önünde yakılan insanlar…
Minibüste şortu yüzünden dövülen genç kız…
İmam hatipte tecavüz edilen, Kuran kursunda yakılan çocuk…
Yol ortasında bıçaklanan kadın…
Suruç’ta, Ankara’da, Diyarbakır’da, İstanbul’da, Hatay’da katledilen yüzlerce insan…
Zabıtanın tezgâhını kırdığı, yerlerde sürüklediği seyyar satıcı…
Linç edilmek istenen Suriyeli, Kürt inşaat işçisi...
Zorunlu askerliğini yaparken yediği yemekten zehirlenen delikanlı...
Cemevini ibadethane saymadığın Alevi...
Okulunu imam hatibe çevirdiğin, mescithane açtığın, evrim teorisini müfredattan çıkardığın öğrenci...
15 Temmuz’da köprüde linç edilen asker…
Sırf Kürt olduğu için cezaevine atılan belediye başkanı, siyasetçi, yurttaş...
Mahkeme sürerken konulacağı cezaevi hazırlanan milletvekili, kapısı kırılıp gözaltına alınan, tutuklanan, sesinden sözünden korkulan eş genel başkanlar…
Eşit görmediğin “şehit” çocuğu…
Gezi’de gözünü çıkardığın genç…
“Yaratılanı Yaradan’dan ötürü sevdiğini” söyleyip üstüne “Beslemek haram” dediğin kedi, köpek…
Silopi’de panzerin öldürdüğü yedi yaşındaki Muhammet ve altı yaşındaki Furkan…
Biat etmeyen gazeteci, doktor, avukat, yazar, oyuncu, şarkıcı, sanatçı, ev kadını, erkek, kadın, yaşlı, genç…
İşte onlar için yürüyor binlerce insan 14 gündür…
Ellerindeki tek pankart “Adalet.” İstedikleri şey net; adalet.
AKP ve yandaşları “terör”le ilişkilendirmeye çalıştıkça “biz halkız” diyen milyonlar için yürüyen binlerce cesur yürek.
Konaklayacakları yere dökülen gübrenin, kapatılan tuvaletlerin, kesilen suların, hatta yola bırakılan merminin bile korkutmadığı, vazgeçirmediği milyonlar…
Yapılmak istenilenin ne olduğunu gayet iyi bilen Kılıçdaroğlu’nun dediği gibi “Provokasyonlara gelmeyen, gülerek, eğlenerek” yollarına devam ediyor.
Hani o çok korktukları Gezi’de gençler ne demişti; “Korkma la biziz, halk!” İşte o Gezi’de öldürülen gençlerin aileleri de “Adalet” yürüyüşündeydi. Önceki gün...
Onları yürüyüşte görünce insanın aklına ister istemez bu slogan geliyordu. Dün çocukları söylüyordu o sözü, bugün anne babaları da milyonlarla birlikte haykırıyordu sanki:
“Korkma la biziz, halk!”
Ayşe Yıldırım /CUMHURİYET
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder