İslam dünyasının büyük bir özlemle beklediği ramazan ayı Türkiye’de
de giderek artan bir coşkuyla yaşanıyor. Özellikle AKP’li belediyelerin
bulunduğu illerde ve ilçelerde açık hava iftarları, sonrasında sahne
gösterileri düzenleniyor. Diğer belediyeler de bütün ramazanı iktidara
kaptırmamak için onların peşinden kaptırıp gidiyor.
Siyasi partililerin de ramazan etkinlikleri belediyelerden geri kalmıyor. Çağrılı gazetecilerden öğrendiğimize göre yabancı temsilcilikler de (Büyükelçilik ve Başkonsolosluklar) iftar davetleri yapıyorlar. Gösterişli iftar düzenlemeleri gövde gösterisi şeklinde yaşanıyor.
Ancak ramazan ayı ile ilgili olarak en büyük yarış, televizyonlar arasında ve de Ramazan Özel programcıları, televizyon hocaları içinde yaşanıyor.
Bu yarışın temeli de program içeriğinden ziyade, bütçeleri bakımından değerlendiriliyor.
Hangi hoca, hangi kanaldan kaç bin lira alıyor?
•••
Ya da ramazan aylarında halka açık iftar programlarında sahne alan hocaların vaazlarının pop şarkıcılarıyla yarışır hale gelmesi hatta onları geride bırakmaları da kamuoyu açısından ayrı merak konusu oluyor.
Ramazan ayının iftarları ikiye ayrılıyor.
Birincisi halka açık iftarlar. Yerleşim merkezlerinde büyük çadırlar ya da açık hava düzeneği içinde, plastik tepsiler içinde verilen üç ya da dört çeşit yemek ile masalara serpme olarak konulan iftarlıklardan oluşuyor.
İftar vaktinden önce sıraya girilen bu organizasyonlarda zaman zaman izdihamlar yaşanabiliyor. En dikkat çekici yanı kitleselliği oluyor. Buradaki en önemli kıstas, “hangi partinin ya da belediyenin iftarı daha kalabalıktı?” sorusuna verilen yanıt üzerinden yapılıyor.
İkinci grup ise büyük beş yıldızlı otellerde ünlü kişilerin katılımlarıyla yapılan görkemli iftarlardan oluşuyor. Böylesi iftarların yemek düzeni ve mönüsü hiç tartışılmıyor. Çünkü hepsi kişi başı dolar ya da avro üzerinden hesaplandığından herkesin içi rahat oluyor.
İkinci grup iftarların odağında katılanların kimlikleri öne çıkıyor. İftarı veren işadamları, vakıflar, dernekler ile bu iftara icabet eden iktidar çevrelerinin mevkileri önem arz ediyor.Kaç milletvekili katıldı? İktidar partisinin katılımcı düzeyi hangi seviyede?
Bir de eskiden yıldız olup da şimdilerde adı üzerinde tartışmalı pozisyonların olduğu kişilerin bulunmamasına özen gösteriliyor.
Her şey “gösteriş” üzerinden yapılıyor.
•••
İki ayrı toplum kesimine hitap eden iki ayrı iftar programlarının ortak yanları büyük bütçeleri olarak gösteriliyor. Birincide ucuz ama kitlesel olduğundan toplam bütçenin yüksekliği dikkate değer oluyor. İkincisi ise az sayıda seçkinin pahalı mönü ile ağırlanması yine aynı kapıya çıkıyor.
Ramazan aylarının VIP yıldızları ise televizyonlar da dini konular üzerine esaslı şovlar yapanlar arasında çıkıyor.
Ramazan programlarında en fazla “Öbür Dünya” üzerine vaazlar veriliyor. Esas yaşamın bu dünyada değil, öldükten sonra öbür dünyada olacağı anlatılıyor. Televizyon hocaları örnekler verirken “di”li geçmiş zaman kullanıyorlar. Hocalar sanki anlattıklarını bizzat görüp, yaşamış gibi konuşuyorlar:
-Ya rabbim dedi bana bir yol göster. O sırada bir bulut peydah oldu…
Televizyon hocaları, kitlesel canlı yayınlara da çıkıyorlar. Bölüm başı esasıyla çalıştıklarından programlar bittiğinde ödemeler de banka hesaplarına geçmiş oluyor!
Bütün vaazlarında öbür dünyayı önerenler, bu dünyada ne var ne yok hepsini alıyorlar.
Her ramazanda servetlerini geometrik olarak arttıran televizyon hocaları, bu mal mülk edinme iştahları konusunda herhangi bir izahatı gerekli görmüyorlar. Kendilerine “Allah daha fazlasını versin” denilmesini arzuluyorlar.
Organize ettikleri kutsal toplantılar (iftar sohbetleri) gibi kendileri de her yıl giderek daha fazla “pop” hale geliyorlar. Zaten söylemlerini de modernleştiriyorlar:
»Ramazan forever!
Nazım ALPMAN / BİRGÜN
Siyasi partililerin de ramazan etkinlikleri belediyelerden geri kalmıyor. Çağrılı gazetecilerden öğrendiğimize göre yabancı temsilcilikler de (Büyükelçilik ve Başkonsolosluklar) iftar davetleri yapıyorlar. Gösterişli iftar düzenlemeleri gövde gösterisi şeklinde yaşanıyor.
Ancak ramazan ayı ile ilgili olarak en büyük yarış, televizyonlar arasında ve de Ramazan Özel programcıları, televizyon hocaları içinde yaşanıyor.
Bu yarışın temeli de program içeriğinden ziyade, bütçeleri bakımından değerlendiriliyor.
Hangi hoca, hangi kanaldan kaç bin lira alıyor?
•••
Ya da ramazan aylarında halka açık iftar programlarında sahne alan hocaların vaazlarının pop şarkıcılarıyla yarışır hale gelmesi hatta onları geride bırakmaları da kamuoyu açısından ayrı merak konusu oluyor.
Birincisi halka açık iftarlar. Yerleşim merkezlerinde büyük çadırlar ya da açık hava düzeneği içinde, plastik tepsiler içinde verilen üç ya da dört çeşit yemek ile masalara serpme olarak konulan iftarlıklardan oluşuyor.
İftar vaktinden önce sıraya girilen bu organizasyonlarda zaman zaman izdihamlar yaşanabiliyor. En dikkat çekici yanı kitleselliği oluyor. Buradaki en önemli kıstas, “hangi partinin ya da belediyenin iftarı daha kalabalıktı?” sorusuna verilen yanıt üzerinden yapılıyor.
İkinci grup ise büyük beş yıldızlı otellerde ünlü kişilerin katılımlarıyla yapılan görkemli iftarlardan oluşuyor. Böylesi iftarların yemek düzeni ve mönüsü hiç tartışılmıyor. Çünkü hepsi kişi başı dolar ya da avro üzerinden hesaplandığından herkesin içi rahat oluyor.
İkinci grup iftarların odağında katılanların kimlikleri öne çıkıyor. İftarı veren işadamları, vakıflar, dernekler ile bu iftara icabet eden iktidar çevrelerinin mevkileri önem arz ediyor.Kaç milletvekili katıldı? İktidar partisinin katılımcı düzeyi hangi seviyede?
Bir de eskiden yıldız olup da şimdilerde adı üzerinde tartışmalı pozisyonların olduğu kişilerin bulunmamasına özen gösteriliyor.
Her şey “gösteriş” üzerinden yapılıyor.
•••
İki ayrı toplum kesimine hitap eden iki ayrı iftar programlarının ortak yanları büyük bütçeleri olarak gösteriliyor. Birincide ucuz ama kitlesel olduğundan toplam bütçenin yüksekliği dikkate değer oluyor. İkincisi ise az sayıda seçkinin pahalı mönü ile ağırlanması yine aynı kapıya çıkıyor.
Ramazan aylarının VIP yıldızları ise televizyonlar da dini konular üzerine esaslı şovlar yapanlar arasında çıkıyor.
Ramazan programlarında en fazla “Öbür Dünya” üzerine vaazlar veriliyor. Esas yaşamın bu dünyada değil, öldükten sonra öbür dünyada olacağı anlatılıyor. Televizyon hocaları örnekler verirken “di”li geçmiş zaman kullanıyorlar. Hocalar sanki anlattıklarını bizzat görüp, yaşamış gibi konuşuyorlar:
-Ya rabbim dedi bana bir yol göster. O sırada bir bulut peydah oldu…
Televizyon hocaları, kitlesel canlı yayınlara da çıkıyorlar. Bölüm başı esasıyla çalıştıklarından programlar bittiğinde ödemeler de banka hesaplarına geçmiş oluyor!
Bütün vaazlarında öbür dünyayı önerenler, bu dünyada ne var ne yok hepsini alıyorlar.
Her ramazanda servetlerini geometrik olarak arttıran televizyon hocaları, bu mal mülk edinme iştahları konusunda herhangi bir izahatı gerekli görmüyorlar. Kendilerine “Allah daha fazlasını versin” denilmesini arzuluyorlar.
Organize ettikleri kutsal toplantılar (iftar sohbetleri) gibi kendileri de her yıl giderek daha fazla “pop” hale geliyorlar. Zaten söylemlerini de modernleştiriyorlar:
»Ramazan forever!
Nazım ALPMAN / BİRGÜN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder