1 Haziran 2017 Perşembe

Sıra kültürün işgalinde... - ALİ SİRMEN

Bir iktidar düşünün yüzde elli oy almanızı, kuvvetler ayrılığını çiğneyerek, yasamanın, yürütmenin, yargının tümünü denetlemenizi sağlıyor, ama şöyle korkmadan, gönül huzuruyla, ağız tadıyla bir maça, sinemaya, tiyatroya, konsere gitmenizi temin edemiyor.
AKP ve lideri işte böyle bir iktidarı sürdürmektedirler.
Parti, yasama, yürütme, yargının alanları hep onların hegemonyasında, ama sosyal, kültürel, sanatsal alanlar onları içine kabul etmiyor.
Düşünen, çizen, üreten, yaratan, yazan, besteleyen, düşleyen, onları izleyen kim varsa bu “sandık aslanlarını” hazmedemeyip dışlıyor, reddediyor.
Okuyan, yazan, üreten, gelişen Türkiye’nin kapladığı yer, AKP’nin yabancısı olduğu alandır.
Ensar Vakfı’nın 38. genel kurulunda konuşan AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan şu sözleriyle bu durumdan yakınıyordu:
- 14 yıllık kesintisiz iktidarız, ama hâlâ sosyal ve kültürel iktidarımız konusunda sıkıntılarımız var.
AKP’nin sosyal ve kültürel yaşamı baskı altına alıp gerileten tutumunun ona bu alanlarda sıkıntı yaratmasından daha doğal hiçbir şey olamaz. Demokrasi ve özgürlüklerin amansız karşıtı AKP’nin, gelişmesi için bunlara ihtiyaç duyan, sosyal ve kültürel alanda yadırganması kaçınılmazdır. 


***

Ama beşikten mezara, hatta mezar ötesine kadar yaşamın her anını, her alanını denetim altında tutmayı amaçlayan Reis sisteminin kendi etkisinin dışında bir karışlık tek parsele bile tahammülü yoktur.
Reis sisteminin dışlandığı sosyal ve kültürel alana entegre olmak için, o alanda özgürlük ve çeşitlilik çiçeklerinin açacağı ortamı yaratma yolunu tutmasını beklemek onu hiç tanımamış ve anlamamış olmak demektir.
Yasama, yürütme ve yargıyı tam denetimine almış olmasının yanı sıra, ihaleler yoluyla ve çeşitli yöntemlerle ekonomik yaşamı da çelik cendere içine almış olan, totaliter Reis düzeni artık sıranın, sosyal kültürel ve sanatsal alanın işgaline geldiğine karar vermiş görünüyor.
Bu anın geleceği daha başından belliydi. Totaliter rejimler, otoriter rejimler gibi yalnızca görünüşte siyasal alanı ve onun yanında ekonomik yaşamı denetlemekle yetinip, bunların dışında bir nötr alanı da bireyin kendi tasarrufuna bırakmaz. O yaşamın her anını ve her alanını demir pençesinin içinde tutar.
Totaliter rejimler, kişinin kendi tasarrufuna bırakılmış en ufak bir alanı bile, gittikçe yaygınlaşabilecek bir otorite boşluğu olarak görür ve onu doldurmaya çalışır.

***

Totaliter yönetimlerde, sosyal alanın sanat ve kültür yaşamının, tek ses, tek düşünce, tek görüş, tek form, tek renk, çizgisi içerisinde tek tipleştirilmesiyle denetlenmesi esastır.
Buna uygun kuşakların yetiştirilmesi, sorgucu eğitimin yerine dogmacı eğitimi ikame etmiş olan Milli Eğitim örgütünün görevidir.
Ama tek başına bu da yetmez. Devletin ve onun egemeni partinin demir yumruğuyla yönlendirdiği sanat ve kültür politikalarına, artık örgütlenmiş bir baskı ve denetim öğesi olan muhtarların katılımıyla desteklenmiş, totaliter propagandanın emrindeki “mahalle baskısı” kurumu harekete geçirilir.
Cumhurbaşkanı, Ensar Vakfı Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, bu mekanizmanın harekete geçirileceğinin haberini veriyordu.
Bu yolla, tek millet, (aslında ümmet okunur) tek bayrak, tek vatan, tek lider, tek mürşit, tek ses, tek renk,tek form, tek kılıklı, tek tip toplum oluşturularak totalitarizmin amaçladığı yapıya ulaşılmış olunur.
İstenen bu.
Ne var ki bugüne kadar, harcanan bütün çaba, dökülen bütün para, yapılan tüm baskıya karşın bu amaca ulaşmak mümkün olmadı. Bugünden sonra da olmayacak. Ama bu arada toplumu sıkan cendere daha da daralacak, daha da güç günler yaşanacak.
O kadar da olacak artık. Sıkıntı çekilmeden selamete ulaşıldığı nerede görülmüş?

Ali Sirmen / CUMHURİYET

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder