2 Temmuz 2017 Pazar

Bihter, Fatmagül, Ece, Nuriye - TAYFUN ATAY

Sosyal medyada Cuma sabahlarına “CumanızMübarekOlsun”, “HayırlıCumalar”, vb. etiketler altında akan mesajların hâkim olduğu mâlum. Bu gayet anlaşılır, çünkü Türkiye’de dinsel hassasiyetin kendisini en yoğun dışa vurduğu ibadet pratiği, Cuma namazı... 

Gel gelelim geçtiğimiz Cuma bu “kural” bozuldu. 


Tam 10 yıl önce yayımlanmaya başlamış, 7 yıl önce de final yapmış “Aşkı Memnu” dizisi, sabah kuşağında haftalardır süren tekrar yayınının finaliyle sosyal medyaya damga vurdu ve Twitter “TT” (gündem konusu) listesinde birinci sırayı aldı. 



“Bihter”in (Beren Saat) yasak aşkına kendisine kıyarak acı şekilde son verişi karşısındaki duyarlılık, (7 yıl sonra bile) Cuma namazı muhabbetinden daha fazla dile dolandı!.. 


Müminleri Cuma namazında saf tutmaya davet tweet’lerinden daha fazlası, bir başka namazın saf tutulmuş görüntüleri için atıldı. 


“Bihter”in cenaze namazının!.. 


***

Önceki hafta sürdürdüğümüz bir tartışmayla aynı paralelde bir durum söz konusu gibi: Nasıl Kadir Gecesi’nde dinî programlar ve Kur’ân okuma yarışmasının finali değil de Survivor izlendiyse, bu Cuma da sosyal medya reytinglerinde “Aşkı Memnu”, “Hayırlı Cumalar”ı ekarte etti.
Dünyevi ilgi, uhrevi yönelimin önüne geçti. 


Belki kimileri için “acı ama gerçek”tir de bizce bu daha ziyade “eşyanın tabiatı”: Dinsel duyu, “dünyevi” sınırlılıklara ister istemez uğruyor. 


Din, elbette hayatın bir parçası, ama hayatın dinden bağımsız bir yanı, işleyişi, devinimi, tercihi de var. 


Survivor’dan “Aşkı Memnu”ya kadar açılan yelpazede bir dolu “veri”, bunu işaret ediyor.


***

Öte yandan “Aşkı Memnu”nun 7 yıl sonra bile böyle muazzam bir ilgiye mazhar oluşuyla eşzamanlı bir başka “veri” de beni farklı bir “efkâr”ın içine çekti. 

Bir dizi olarak “Aşkı Memnu”nun kalitesinde de, başarısında da en büyük pay sahibi olanlardan biri, Ece Yörenç


Yörenç, Melek Gençoğlu ile birlikte dizi film tarihimizde iz bırakmış yapıtlara can suyu veren, edebiyatın dizilerde akmasının, hatta dizilere devrinin önünü açmış bir senarist. “Yaprak Dökümü”, “Aşkı Memnu”, “Fatmagül’ün Suçu Ne?” bana göre bu bakımdan ilk elde sıralanabilecek yapıtlar. 


Elbette ötesi de var. 

Ece, şimdi de Sabahattin Ali’nin büyük eseri “Kürk Mantolu Madonna”nın sinema filmi uyarlamasına imza atmak üzere kalemini konuşturuyor. 


Ama o kalem, şu ara aynı zamanda insanlık adına bir onur ve namus imzası için de konuşturuldu.
Ece Yörenç, geçen hafta “Nuriye Gülmen ve Semih Özakça ölmesin” isteğiyle kamuoyunun dikkatine sunulan ilanın altında imzası olan, aralarında sanat, edebiyat, müzik, film ve dizi dünyasından başka tanıdıklarımızın da bulunduğu 111 isimden biri. 


***

Popüler kültür alanı, politik mücadele alanından ne bağımsızdır, ne bu mücadele alanına kayıtsızdır, ne de onun baskısından azadedir.

Bu yüzdendir ki birileri referandumda “Evet” kampanyasına destek yolunda yüz görümlüğüne çıkarlar bu dünyanın içinden... Veya Hülya Koçyiğit gibi iktidardan yana ses verirler. 


Ama işte kimileri de iktidarca mağdur edilenlerin arkasında durma ve onların hak arama mücadelesine destek çabasıyla karşımıza çıkarlar yine aynı dünyanın içinden... 


***

Bir röportajında Ece, Vedat Türkali’nin büyük eseri “Fatmagül’ün Suçu Ne?” uyarlaması dizinin senaryosunu yazarken kurgu gereği “Fatmagül”ün (yine Beren Saat) tecavüzcüsü ile mahkemede karşılaşacağı sahne için bütün kadın derneklerine mesaj attığını belirtmişti. 

Kendi pankartlarıyla o sahnede yer almalarını teklif etmiş onlara... 


Ve “Fatmagül”le, sadece Türkiye’de değil (dizinin yayımlandığı pek çok ülke düşünüldüğünde) dünyanın her tarafında kadınlara “Susma” dedirttiğini de gururla eklemiş. 


Ece, şimdi de açlık grevinde korkunç bir “son”a gözlerimizin önünde adım adım yaklaşan “Nuriye” için herkese “Susma” diyor!.. 


***

Biz de ona diyoruz ki:“Kurban olam kalem tutan ellere!..”
 
Eminim o eller, şimdi imza attığı Nuriye ve Semih için de gün gelecek, büyük bir yapıta kalem tutacaktır! 


Görürüz o günleri!..


Tayfun Atay / CUMHURİYET

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder