23 Temmuz 2017 Pazar

Ortadoğu’da patronluk...- ÖZLEM YÜZAK

5 Haziran’da Suudi Arabistan’ın, yanına Bahreyn, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri’ni de alarak “asi çocuk” Katar’a had bildirme girişimi ile başlayan süreç Ortadoğu’da çok oyunculu jeopolitik denklemi de yeniden kurguluyor. Arap ülkelerinin yanı sıra, İran ve Türkiye’nin ve tabii ABD’nin ve tabii Rusya’nın da dahil olduğu, Avrupa ülkelerinin her zamanki gibi derinden ve sessizce oyuna süzülmeye çalıştığı bu kurgunun gerçek nedenleri üzerine varsayımlar çeşitli. Şimdilik görünen büyük aktör Suudi Arabistan ve yola çıkış noktası “Patronun kim olduğunu bölgedeki diğer monarşilere bir kez daha hatırlatmak”... Ama bu şimdilik büyük resmin sadece küçük bir parçası. Dillendirilmeye başlanan bir diğer konu daha var. O da Trump’ın iktidara gelmesi ile “ABD’nin Suudi Arabistan’da İran ve IŞİD’e karşı bir Arap NATO’su oluşturmanın adımlarını atmaya başlaması.
 
Seçim döneminde Suudi Arabistan’ı düşman ilan eden ve bunu her fırsatta tekrarlayan Donald Trump, başkanlığa seçildikten kısa süre sonra çark etti. İlk sinyal, ilk yurtdışı ziyaretini Suudi Arabistan’a gerçekleştirmesiydi ve tabii bu, imzalanan 110 milyar dolarlık silah anlaşması ile de taçlanmıştı. 
 
Riyad-Washington hattının siyasi ve ekonomik boyutunu biraz hatırlatırsak:
- ABD’nin her ne kadar kaya gazı olsa da, hâlâ Suudi petrolüne ihtiyacı var. Üstelik günde 1 milyon varil kadar.
- Suudi Arabistan Amerikan silah sanayiinin ve savunma şirketlerini bir numaralı müşterisi Patriot füzelerinin ve Blackhawk helikopterleri satışlarının azalmasını göz ardı edemez. Küçük bir örnek verecek olursak; ABD’li silah şirketlerinin 2011 yılında sattıkları 78 milyar dolarlık silahların 34 milyar dolarlık bölümü Arabistan’ın silah alımından oluşuyor.
- İkilinin ortak düşmanı İran.

Le Monde Diplomatique dergisi bir diğer önemli unsuru daha ekliyor buna. O da Suudilerin yıllar içinde sabırla ördükleri ilişkiler ağı ve bunun için ödedikleri onlarca petro-dolarlar.. Danışmanlar, think tank kuruluşları, lobiciler vs...
Le Monde Diplomatique’e göre, 2015 yılından beri Riyad’dan bunlara akan para 18 milyar doların üzerinde. Dergi örnekler de veriyor.
Atlantik Konseyi’ne 2015 yılında BAE ve Riyad’dan 2 milyon dolar akmış.
CSIS’e (Uluslararası Stratejik Araştırmalar Merkezi) 600 bin dolar, Abu Dabi ve yine Riyad tarafından
CAP’yi (Amerikan Kalkınma Merkezi) fonlayan 1 milyon dolar ile BAE. Ve Hillary Clinton’nun seçim kampanyasının eski direktörü John Podesta.
Brooking Institution’a 2011’den beri 21.6 milyon dolar hibe ve 2014 ortasından beri de BAE’den 3 milyar dolar. 
 
Tüm bunlarda başı İran ve Suriye’ye karşı kampanyaların finansmanı çekiyor.
Dünyada bilinen 1 trilyon 333 milyar varillik petrol rezervinin yüzde 19.8’ine yani 267 milyar variline sahip. 
 
Gelirleri ağırlıkla petrole dayanan Körfez ülkeleri, son yıllarda dibe vuran petrol fiyatları ile birlikte döviz fazlası olan ülke niteliklerinden çok şey yitirdiler ve cari açık vermeye başladılar. Örneğin Suudi Arabistan’ın 2015’te 32 milyar doları bulan cari açığı, yani döviz açığı, 2016’da da 42 milyar dolara ulaştı. Buna karşın askeri harcamalarından kısmadı. Milli gelirinin yüzde 10-13’ünü buna ayırıyor. Dünya ortalaması yüzde 2.
Bu arada 28 milyon nüfuslu ülkede halkın yüzde 30’unun gecekondularda oturduğunu ve yoksulluk sınırında yaşadığını da söyleyelim. 
 
Türkiye bu yeni kurguda şimdilik tercihini Katar’dan yana yaptı. Biraz da bu tercihin ekonomik verilerine göz atalım: Suudi Arabistan yurtdışına yaptığı 43 milyar dolarlık yatırımdan sadece 2 milyar dolarını Türkiye’ye yöneltmiş. Katar’ın ise 52 milyar dolarlık yatırımının 1.2 milyar doları Türkiye’de. Ekonomi Bakanlığı verilerine göre ise 2016 sonunda Türk müteahhitleri yurtdışında 12.7 milyar dolarlık proje bedelli inşaat sürdürürken bunun 2.4 milyar doları Katar’da, 2.4 milyar dolarlık projeler de Suudi Arabistan, BAE ve Kuveyt’te. 
 
Başta da dediğimiz gibi Ortadoğu’daki oyun çok bileşenli. Süreç ilerledikçe ve oyun şekillendikçe “şimdilik” politikalar da haliyle değişecektir. Oyunun kaybedeni ise her zamanki gibi halk ve özellikle de yoksullar olacaktır.

ÖZLEM YÜZAK / CUMHURİYET

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder