Milli Görüş eğitiminden gelseler dahi bugünkü AKP kadrosu, Erbakan’ın
da ötesinde “emperyalist güçler” adına hareket etme kararı nedeniyle
“din siyaseti” güden geleneksel partilerinin dışında bir parti
kurguladı… Ana ekseni oluşturan Gülencilerin yanı sıra, çeşitli
tarikatların desteğiyle 2002 yılında bir “cemaatler koalisyonu” hükümeti
oluşturuldu!..
•••
1. AKP hükümetinin başı Abdullah Gül’dü. Ancak Gül yerine o günkü Genel Başkan, asıl başbakan olarak dünyanın sayılı ülkelerinin siyasal yönetimleriyle görüştürüldü. Bizim Dışişleri Bakanlığı aylarca uğraşsa dahi organize edemeyeceği bir turne yapıldı. ABD Başkanı’ndan İngiltere Kraliçesi’ne, Fransa Başkanı’ndan Almanya Şansölyesi’ne varıncaya kadar ekonomi ve siyasetin en üst noktalarına Erdoğan tanıştırıldı. Bu gizemli ve bir o kadar da etkili turneyi düzenleyenin kimliği çok belliydi!..
•••
BOP Eş Başkanı olduğunu övünerek açıklayan anlayış, doğal olarak Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan yurttaşlarına hizmet etmek yerine, daha ilk andan itibaren işbirliğinde bulunduğu dış güçler adına ülke kaynaklarını kullanacağı açıktı!.. Oluşan bu yapı bir taraftan enerji savaşlarında, “Türkiye’nin jeopolitik” konumu nedeniyle taraf olduğu ülkelere çıkar sağladı, devletin gücünü onlar adına kullandı. Diğer yandan da bu hizmetinin karşılığında Ortadoğu coğrafyasında yaşayanların lideri olma talebini dillendirmeye çalıştı…
•••
Giderek hırs arttı… Hedef şaştı!.. “Mağdur” edebiyatıyla oluşturulan sempati, “mağruru” oynarken kaybolup gitti!..
Demokrasiyi sandığa indiren düzen muhalefetten yoksun bırakılınca, insan hakları, eşitlik ve özgürlük kavramları da yok sayıldı… İçeride uygulanan din tacirliği, insanları birbirlerine düşürme manevraları, inanan inanmayan ayırımları toplumu kutuplaştırdı, böldü ve iç barışı yok etti…
Bu, baskıcı yönetimlerin her zaman başvurduğu kalleş bir yoldu.
İçeride böyle bir tehlikeli durum yaşanırken Suriye, Irak başta olmak üzere Ortadoğu kaosu gelişti. Yaratılan yeni terör örgütü IŞİD ve diğer İslami terör örgütleri, yönetimlerin müsamahası nedeniyle Türkiye’yi merkez üs haline getirdiler. Ülke mevcut siyasal yönetimin uyguladığı bu tehlikeli durumla mücadele ederken, Doğu Akdeniz’in altında bulunan petrol ve doğalgaz kaynakları bugünkü yönetimin arkasındaki güçler tarafından paylaşıldı. Bize de sadece boş boş bakmak kaldı!..
•••
Bilinen o ki; kaprisler, kinler ve bunlara uygun sürdürülen kasıtlı politikalar cumhuriyeti müthiş zorluklarla karşı karşıya bıraktı... Geçmişle ilgili yalanlar, inanılmaz çarpıtmalar, aleniyet kazanan nefretlerle 90 yıllık cumhuriyetin temel değerleri yok edilmek istendi... Çağdaşlık, modernite, yaşam standardının yükseltilmesi, üretken bir ekonomi, adil bölüşüm, adalet gibi kavramlar dışlandı… Milli bayram kaldırılmaya çalışıldı. Laik Demokratik Cumhuriyetin kuruluş öyküsü aşağılandı!..
•••
Bu gelişmeler sırasında Türkiye, ekonomik ve siyasal anlamda iflasın eşiğine gelmişken 15 Temmuz hain FETÖ kalkışması yaşandı!.. AKP iktidarı, ilk günden beri birlikte yürüdüğü Gülen Cemaati’nin bilinçli olarak TSK’ya girmelerine müsaade ettiği, ama sonrasında devleti tek başına yönetme kavgasına tutuştuğu FETÖ’cülerin kalkıştığı hain darbe girişimini “Allah’ın lütfu” olarak değerlendirerek bir zamanlar birlikte olduğu yol arkadaşlarını temizlemeye başladı...
Bu vesile hukuk devleti olmaktan vazgeçildi. Ülkede OHAL ilan edildi... İstediği yönetim tarzını oluşturmak adına tarumar ettiği “laik, demokratik “ rejimi yok sayan bir Anayasa değişikliği yaptı!.. Tüm yetkiler “tek adama” verilerek, bir yandan tüm sektörlerde yaşanan kaostan kurtulmaya çalışıldı, diğer yandan da karşısında hiçbir konuda muhalif güç bırakmayan bir düzen kurması tasarlandı…
•••
Henüz Anayasa değişikliklerinin büyük bir kısmı yürürlüğe girmedi. Ancak iki önemli adım atılarak rejim değişikliği fiilen başlatıldı. Cumhurbaşkanı partili oldu. HSK atamaları gerçekleşti.
•••
Partili Cumhurbaşkanı şu anda hem valiyi atıyor. Hem de metal yorgunu dediği partisinin il başkanını… Hangisi o ili yönetecek!.. Devlet yurttaşına nasıl tarafsız hizmet verecek?.. Bırakın zavallı sade yurttaşı!.. Devlet kimin adına işleyecek?.. Asıl mesele de bu!.. Devlet bir partinin malı oldu!.. Ordu’da Bakan Kurtulmuş önünde gerçekleşen olayı anımsayın!.. AKP’li Büyükşehir Belediye Başkanı’nın zabıtaları, Ordu Emniyet Müdürü’nün korumalarını koltuk yüzünden dövdü… O polisler artık Ordu’nun sade vatandaşını koruyabilir mi?.. Ordu’da hırsızı tutuklar, katili bulabilir mi?..
•••
AKP iktidarı işbaşına getirildiği günden itibaren, gizli hedefine ulaşmak adına, “Laik, Demokratik Cumhuriyetin” temel ilkelerinden ikisini değiştirme çalışmasını başlattı... Bunlar “Evrensel hukuk ve bilime dayalı çağdaş eğitim!..” 15 yıldır hukuk devleti olmaktan çıkarıldık!.. Dünyadaki bütün kurum ve kuruluşlar Türkiye’de; evrensel hukuk ilkelerine uyulmadığını, adil yargılamanın olmadığını, insan haklarına riayet edilmediğini, haksız tutuklama yapıldığını, masumiyet karinesine uyulmadığını ve delillerin sanık lehine kullanılmadığını raporlarında dile getirdiler!.. Şeriat yasalarına atıfta bulunan bir adalet anlayışı öne çıkarılmaya çalışıldı.
Eğitimde ise büyük bir gerileme var!. Hedef kindar ve dindar nesil yetiştirmek!.. 5 yaşından başlayan ve bilimden uzak, dine dayalı bir eğitim sistemi oluşturuldu. Fen ve felsefe dersleri yok edildi. Başta Mustafa Kemal Atatürk, Kurtuluş Savaşı ve kuruluş ilkeleri ile ülkenin en önemli değerleri ders programlarından çıkarıldı. Sosyal ve kültürel aktiviteler dışlandı. Kızlı, erkekli eğitim kaldırılmaya çalışıldı. Böylece en önemli yatırımımız olan insan gelişimini yok sayan bir model uygulanmaya çalışıldı…
•••
Amaç belli; “Laik Demokrasiden” uzaklaşmak!.. AKP, laiklikten hiç haz etmiyor!. Çünkü biliyor ki “laik düzen” klasik anlamda sadece din ile devlet işlerinin birbirinden ayrıldığı bir düzen değil!. Laiklik; insanın saygın olduğu, haklarının kabul gördüğü, düşünce ve ifade özgürlüğüne ulaştığı, kimseye biat etmediği, kadın ile erkeğin eşitliğine inanıldığı, çağın gelişiminin takip edildiği bir düzen. Kısaca laiklik; insan ve toplumun tüm değerlerinin kabul gördüğü, inanç ve ibadetin özgürce yapılabilmesinin güvencesi olmasıdır!.. Bu kavramlar AKP’nin işine gelmez!.. Aslında AKP, Türkiye Cumhuriyeti’nin laik olmasına karşıdır!.. Bunu saklamıyor da!.. TBMM Başkanı “Laiklik Anayasa’dan çıksın” diyor. Müftülere, imamlara nikâh kıyma yetkisine veriliyor. Türbanlı hâkimler, savcılar, subaylar, polisler ve de memurlar kamuda çalışıyor. Devlette hizmet verenle hizmet alan yurttaş arasında güven yok edildi. Kimsenin umrunda değil!.. Şimdi bir İslam ülkelerine benzer türbanlı büyükelçilerimiz de oldu!.
Laiklik olmadan demokrasi ve insan hakları oluşamaz!. Çağdaşlık, özgürlük ve eşitlik laik ülkelerin en önemli değerleridir!.. Evrensel hukuk ilkeleri ve adalet kavramı laiklikle eşdeğerdir. Dincilik emperyalizmle iç içedir!.. Neoliberelizm siyasal dincilerle yürür!.. Dincilik biat ettirir. Biat edilen yerde sömürü, hırsızlık, yolsuzluk ve baskı vardır!.. Tek adamın hükmü biatin olduğu yerde kalıcıdır!.. Laiklik, diktatörün en güçlü düşmanıdır!..
•••
İddiaya göre AKP’nin ütopyası; 2019 ‘da ki seçimlerde “Anadolu İslam Devletinin” temellerini atmakmış!.. Bu kabul edilecek bir şey değil. Laik demokratik hukuk devletini kurmak, emperyalizm, neo-liberalizm ve sömürü düzenine karşı çıkmak için SOLA büyük bir görev düşüyor… Tıpkı 19 Mayıs 1919’da olduğu gibi yüz yıl sonra 2019 da yeniden tam demokrasiye ulaşmak için tekrar Samsun’dan yola çıkmak gerekiyor…
Fikri Sağlar / BİRGÜN
•••
1. AKP hükümetinin başı Abdullah Gül’dü. Ancak Gül yerine o günkü Genel Başkan, asıl başbakan olarak dünyanın sayılı ülkelerinin siyasal yönetimleriyle görüştürüldü. Bizim Dışişleri Bakanlığı aylarca uğraşsa dahi organize edemeyeceği bir turne yapıldı. ABD Başkanı’ndan İngiltere Kraliçesi’ne, Fransa Başkanı’ndan Almanya Şansölyesi’ne varıncaya kadar ekonomi ve siyasetin en üst noktalarına Erdoğan tanıştırıldı. Bu gizemli ve bir o kadar da etkili turneyi düzenleyenin kimliği çok belliydi!..
•••
BOP Eş Başkanı olduğunu övünerek açıklayan anlayış, doğal olarak Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan yurttaşlarına hizmet etmek yerine, daha ilk andan itibaren işbirliğinde bulunduğu dış güçler adına ülke kaynaklarını kullanacağı açıktı!.. Oluşan bu yapı bir taraftan enerji savaşlarında, “Türkiye’nin jeopolitik” konumu nedeniyle taraf olduğu ülkelere çıkar sağladı, devletin gücünü onlar adına kullandı. Diğer yandan da bu hizmetinin karşılığında Ortadoğu coğrafyasında yaşayanların lideri olma talebini dillendirmeye çalıştı…
•••
Giderek hırs arttı… Hedef şaştı!.. “Mağdur” edebiyatıyla oluşturulan sempati, “mağruru” oynarken kaybolup gitti!..
Demokrasiyi sandığa indiren düzen muhalefetten yoksun bırakılınca, insan hakları, eşitlik ve özgürlük kavramları da yok sayıldı… İçeride uygulanan din tacirliği, insanları birbirlerine düşürme manevraları, inanan inanmayan ayırımları toplumu kutuplaştırdı, böldü ve iç barışı yok etti…
Bu, baskıcı yönetimlerin her zaman başvurduğu kalleş bir yoldu.
İçeride böyle bir tehlikeli durum yaşanırken Suriye, Irak başta olmak üzere Ortadoğu kaosu gelişti. Yaratılan yeni terör örgütü IŞİD ve diğer İslami terör örgütleri, yönetimlerin müsamahası nedeniyle Türkiye’yi merkez üs haline getirdiler. Ülke mevcut siyasal yönetimin uyguladığı bu tehlikeli durumla mücadele ederken, Doğu Akdeniz’in altında bulunan petrol ve doğalgaz kaynakları bugünkü yönetimin arkasındaki güçler tarafından paylaşıldı. Bize de sadece boş boş bakmak kaldı!..
•••
Bilinen o ki; kaprisler, kinler ve bunlara uygun sürdürülen kasıtlı politikalar cumhuriyeti müthiş zorluklarla karşı karşıya bıraktı... Geçmişle ilgili yalanlar, inanılmaz çarpıtmalar, aleniyet kazanan nefretlerle 90 yıllık cumhuriyetin temel değerleri yok edilmek istendi... Çağdaşlık, modernite, yaşam standardının yükseltilmesi, üretken bir ekonomi, adil bölüşüm, adalet gibi kavramlar dışlandı… Milli bayram kaldırılmaya çalışıldı. Laik Demokratik Cumhuriyetin kuruluş öyküsü aşağılandı!..
•••
Bu gelişmeler sırasında Türkiye, ekonomik ve siyasal anlamda iflasın eşiğine gelmişken 15 Temmuz hain FETÖ kalkışması yaşandı!.. AKP iktidarı, ilk günden beri birlikte yürüdüğü Gülen Cemaati’nin bilinçli olarak TSK’ya girmelerine müsaade ettiği, ama sonrasında devleti tek başına yönetme kavgasına tutuştuğu FETÖ’cülerin kalkıştığı hain darbe girişimini “Allah’ın lütfu” olarak değerlendirerek bir zamanlar birlikte olduğu yol arkadaşlarını temizlemeye başladı...
Bu vesile hukuk devleti olmaktan vazgeçildi. Ülkede OHAL ilan edildi... İstediği yönetim tarzını oluşturmak adına tarumar ettiği “laik, demokratik “ rejimi yok sayan bir Anayasa değişikliği yaptı!.. Tüm yetkiler “tek adama” verilerek, bir yandan tüm sektörlerde yaşanan kaostan kurtulmaya çalışıldı, diğer yandan da karşısında hiçbir konuda muhalif güç bırakmayan bir düzen kurması tasarlandı…
•••
Henüz Anayasa değişikliklerinin büyük bir kısmı yürürlüğe girmedi. Ancak iki önemli adım atılarak rejim değişikliği fiilen başlatıldı. Cumhurbaşkanı partili oldu. HSK atamaları gerçekleşti.
•••
Partili Cumhurbaşkanı şu anda hem valiyi atıyor. Hem de metal yorgunu dediği partisinin il başkanını… Hangisi o ili yönetecek!.. Devlet yurttaşına nasıl tarafsız hizmet verecek?.. Bırakın zavallı sade yurttaşı!.. Devlet kimin adına işleyecek?.. Asıl mesele de bu!.. Devlet bir partinin malı oldu!.. Ordu’da Bakan Kurtulmuş önünde gerçekleşen olayı anımsayın!.. AKP’li Büyükşehir Belediye Başkanı’nın zabıtaları, Ordu Emniyet Müdürü’nün korumalarını koltuk yüzünden dövdü… O polisler artık Ordu’nun sade vatandaşını koruyabilir mi?.. Ordu’da hırsızı tutuklar, katili bulabilir mi?..
•••
AKP iktidarı işbaşına getirildiği günden itibaren, gizli hedefine ulaşmak adına, “Laik, Demokratik Cumhuriyetin” temel ilkelerinden ikisini değiştirme çalışmasını başlattı... Bunlar “Evrensel hukuk ve bilime dayalı çağdaş eğitim!..” 15 yıldır hukuk devleti olmaktan çıkarıldık!.. Dünyadaki bütün kurum ve kuruluşlar Türkiye’de; evrensel hukuk ilkelerine uyulmadığını, adil yargılamanın olmadığını, insan haklarına riayet edilmediğini, haksız tutuklama yapıldığını, masumiyet karinesine uyulmadığını ve delillerin sanık lehine kullanılmadığını raporlarında dile getirdiler!.. Şeriat yasalarına atıfta bulunan bir adalet anlayışı öne çıkarılmaya çalışıldı.
Eğitimde ise büyük bir gerileme var!. Hedef kindar ve dindar nesil yetiştirmek!.. 5 yaşından başlayan ve bilimden uzak, dine dayalı bir eğitim sistemi oluşturuldu. Fen ve felsefe dersleri yok edildi. Başta Mustafa Kemal Atatürk, Kurtuluş Savaşı ve kuruluş ilkeleri ile ülkenin en önemli değerleri ders programlarından çıkarıldı. Sosyal ve kültürel aktiviteler dışlandı. Kızlı, erkekli eğitim kaldırılmaya çalışıldı. Böylece en önemli yatırımımız olan insan gelişimini yok sayan bir model uygulanmaya çalışıldı…
•••
Amaç belli; “Laik Demokrasiden” uzaklaşmak!.. AKP, laiklikten hiç haz etmiyor!. Çünkü biliyor ki “laik düzen” klasik anlamda sadece din ile devlet işlerinin birbirinden ayrıldığı bir düzen değil!. Laiklik; insanın saygın olduğu, haklarının kabul gördüğü, düşünce ve ifade özgürlüğüne ulaştığı, kimseye biat etmediği, kadın ile erkeğin eşitliğine inanıldığı, çağın gelişiminin takip edildiği bir düzen. Kısaca laiklik; insan ve toplumun tüm değerlerinin kabul gördüğü, inanç ve ibadetin özgürce yapılabilmesinin güvencesi olmasıdır!.. Bu kavramlar AKP’nin işine gelmez!.. Aslında AKP, Türkiye Cumhuriyeti’nin laik olmasına karşıdır!.. Bunu saklamıyor da!.. TBMM Başkanı “Laiklik Anayasa’dan çıksın” diyor. Müftülere, imamlara nikâh kıyma yetkisine veriliyor. Türbanlı hâkimler, savcılar, subaylar, polisler ve de memurlar kamuda çalışıyor. Devlette hizmet verenle hizmet alan yurttaş arasında güven yok edildi. Kimsenin umrunda değil!.. Şimdi bir İslam ülkelerine benzer türbanlı büyükelçilerimiz de oldu!.
Laiklik olmadan demokrasi ve insan hakları oluşamaz!. Çağdaşlık, özgürlük ve eşitlik laik ülkelerin en önemli değerleridir!.. Evrensel hukuk ilkeleri ve adalet kavramı laiklikle eşdeğerdir. Dincilik emperyalizmle iç içedir!.. Neoliberelizm siyasal dincilerle yürür!.. Dincilik biat ettirir. Biat edilen yerde sömürü, hırsızlık, yolsuzluk ve baskı vardır!.. Tek adamın hükmü biatin olduğu yerde kalıcıdır!.. Laiklik, diktatörün en güçlü düşmanıdır!..
•••
İddiaya göre AKP’nin ütopyası; 2019 ‘da ki seçimlerde “Anadolu İslam Devletinin” temellerini atmakmış!.. Bu kabul edilecek bir şey değil. Laik demokratik hukuk devletini kurmak, emperyalizm, neo-liberalizm ve sömürü düzenine karşı çıkmak için SOLA büyük bir görev düşüyor… Tıpkı 19 Mayıs 1919’da olduğu gibi yüz yıl sonra 2019 da yeniden tam demokrasiye ulaşmak için tekrar Samsun’dan yola çıkmak gerekiyor…
Fikri Sağlar / BİRGÜN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder