İşler şirazesinden öylesine çıktı ki; ülkede neler olduğunu umursayan
bile kalmadı. Sanki herkes, eylem birliği etmişçesine, olayların
farkında olmamaya çalışıyor. Hani insan karşılaştığı felaketleri üstüne
konduramaz, yok sayar ya! Tam da öyle bir durumdayız.
“Türkiye Cumhuriyeti’nin adından başka neyi kaldı?” sorusunu sormaya cesaret edebilsek, çok şeyi değiştirebileceğiz.
Çünkü hemen ardından “ne yapmalı?” sorusu gelecek.
Ülke, emperyalist güçlerin av sahasında. Yağmalanmadık yeri kalmadı. Üstelik sürekli de borçlandırılıyoruz. Tükettikçe, her şeyin düzgün olduğunu ve giderek daha iyiye gittiğini düşünmeye başlıyoruz. Ve avlanıyoruz.
Şunu bilelim: hesabın ödeneceği günler yaklaşıyor.
Her şey o denli açık ki; ülkenin iyiye gittiğine inanabilmek için, inanmayı şiddetle istemek dışında çareniz yok.
Dinsel inançları siyaset pazarına sürerek; ulufeler dağıtarak; yağmadan pay vererek, bu tür insan yetiştirmeyi başardılar.
Bu, AKP İktidarlarının başarısı mı? Elbette öyle! Ancak, önceki iktidarların hakkını yemeyelim: her şey AKP döneminde başlamadı. Ayrıca, sermayenin uluslararası dayanışmasının katkılarını aklımızdan çıkarmamalıyız.
“İslam Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları Birliği” (İDSB) sermayenin uluslararası dayanışmasına iyi bir örnek oluşturuyor. Kısaca söz etmekte yarar var.
Ülkede ne kadar “hayır için çalışan” ENSAR, TÜRGEV, TÜGVA, gibi vakıf, dernek varsa hepsi bu örgütün üyesi. İnternet sitesindeki ilk sayfasında; “6 Kıta, 63 Ülke, Tek Millet ilkesiyle çalışmalarına devam eden….” sözleriyle karşılaşılıyor.
Söz konusu olan 63 ülkeden 312 STK olduğu için, Tek Millet sözü, biraz kafa karıştırıyor.
Misyon ve vizyon bildirimlerinde, Birlik üyesi STK’ların yöneticilerini eğitmek; kapasitelerini güçlendirmek; aralarında birlik ve dayanışma sağlamak; deneyimleri paylaşmak; ortak refleksler geliştirmek, gibi hedefler sıralanıyor.
Birliğin, Kültür ve Eğitim; Kadın, Aile ve Gençlik; İnsan Hak ve Hürriyetleri; Sosyal ve İnsani İşler ve Dayanışma gibi Komisyonları var. Görevlerini bu komisyonlar aracılığıyla gerçekleştiriyor.
Sitelerine; “Neden İDSB?” başlıklı bir bölüm yerleştirmişler. Yeryüzündeki bütün Müslümanları üye olmaya çağırıyorlar; “Allah’ın ipine sıkıca sarılın ve parçalanmayın” emrini gerçekleştirmek; “fiilî bir ümmet şuuru oluşturmak” istiyorsanız örgütümüzün üyesi olun diyorlar.
Kısacası hakkımızda pek hayırlı şeyler düşünmedikleri açıkça görülebiliyor.
İDSB, Tayyip Erdoğan’ın girişimleriyle 2005 Yılında kurulmuştu. Artık meyve veriyor.
Meyvelerinin özelliklerine bir bakalım:
25-27 Eylül 2015’de BM Genel Kurulu Özel Bölümünde görüşülmek üzere hazırlanan sonuç dokümanlarına karşı “BM Ajansını Reddediyoruz!” başlığı altında bir bildiri yayımlamışlar.
Bildiriyi, İDSB’nın “Alimler Teşekkülü ile İslami Organizasyonları” adındaki iki kurul ortaklaşa hazırlamış.
BM tasarısında yapılan bütün eleştiriler cinsellik; kadın-erkek eşitliği ve miras gibi konularla ilgili.
Cinsel ve üreme sağlığı merkezlerinden, evli olmayanlar ile çocukların yararlanmasının yasaklanması isteniyor. Eşcinsel hakları gibi söylemlerin asla kabul edilemeyeceği vurgulanıyor. Zinanın ve eşcinselliğin önünü kapatmak gibi hedefler sıralamışlar.
Özellikle mirasın paylaştırılmasındaki eşitliğe takmış durumdalar. Bildirinin Dördüncü maddesi, şu tanıdık sözlerle başlıyor; “İslam, kadın ve erkek arasında eşitlik vermiştir ama fıtrat ve sorumluluklar açısından aralarında ayırım vardır.” Bildiride Eşitliğin, aile bağını zayıflayacağı savunuluyor ve; “aile bağlarını tehdit eden ve İslam Tüzüğüne aykırı olan hiçbir istek” kabul edilemez deniliyor.
İslam tüzüğüne aykırı olan şeyleri tek tek saymışlar. Birkaçını sıralayım: “evlilik ve boşanma yasalarında tam eşitlik”, “aile içinde tam ortaklık ve sorumlulukları eşit paylaşmak”, “Mirasta eşitlik”
Uluslararası Aile Enstitüsü İstanbul’da 24-25 Ocak 2015 tarihleri arasında II. Uluslararası Aile Konferansı düzenledi. Benzer sözlere orada da rastlıyorsunuz.
Enstitü, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile Esenler Belediyesinin katkılarıyla, İstanbul’da 13 Mayıs 2017 tarihinde 2. Yüksek İstişare Kurulu Toplantısı yaptı. Amaçlarının açıklandığı maddelerden biri şöyle; “uluslararası sözleşmelerle lugatimize sokulmaya çalışılan toplumsal cinsiyet (gender, sexuality) ve eşcinsellik gibi aile yapımızı ve dini değerlerimizi tehdit eden kavramlar hakkında önlemler almak,”
İDSB’nin, FETÖ konusunda gereğini yaptı: 1 Ağustos 2016’da MÜSİAD Merkezinde “İslam dünyası Türkiye’nin Yanında” başlıklı bir basın toplantısı düzenleyip, darbe girişimini şiddetle kınadılar. Halkımızı da; “canını hiçe sayarak muhteşem bir direniş gösterdiği ve sadece bir gecede, evet bir gecede, sabaha kadar binlerce destan yazdığını” söyleyip göklere çıkardılar.
Örgütün adı STK’lar birliği ama düzenlediği toplantılara kamu kurumlarından çok sayıda katılım oluyor. Başı, Diyanet İşleri Başkanlığı çekiyor. Milli Eğitim Bakanlığından, ders kitaplarını inceleme ve önerme yetkisi kullanan Talim ve Terbiye Kurulu başkanı da bu toplantıların kimilerine katılıyor. Gedikliler arasında Aile Sosyal Politikalar Bakanlığı da bulunuyor.
İstanbul’da Nisan 2016 tarihinde Uluslararası İmam ve Hatipler toplantısı düzenlendi. AKP İktidarı burada alınan kararları hemen gerçekleştirdi. Karar; “camiler ile etrafındaki müştemilat asr-ı saadetten bu yana birer nebevi medrese ve eğitim kurulu olarak kullanılmıştı” sözleriyle başlıyor ve aslına uygun olarak kullanılması önerisiyle son buluyordu.
Birliğe üye sendikaların Anayasa referandumunda “EVET” için çalıştıklarını bilmem söylemeye gerek var mı?
Ülkede işler giderek sarpa sarıyor. Daha gecikmeden; “ne yapmalı” sorusunu sorsak iyi olacak.
Kadir Sev /SOL
“Türkiye Cumhuriyeti’nin adından başka neyi kaldı?” sorusunu sormaya cesaret edebilsek, çok şeyi değiştirebileceğiz.
Çünkü hemen ardından “ne yapmalı?” sorusu gelecek.
Ülke, emperyalist güçlerin av sahasında. Yağmalanmadık yeri kalmadı. Üstelik sürekli de borçlandırılıyoruz. Tükettikçe, her şeyin düzgün olduğunu ve giderek daha iyiye gittiğini düşünmeye başlıyoruz. Ve avlanıyoruz.
Şunu bilelim: hesabın ödeneceği günler yaklaşıyor.
Her şey o denli açık ki; ülkenin iyiye gittiğine inanabilmek için, inanmayı şiddetle istemek dışında çareniz yok.
Dinsel inançları siyaset pazarına sürerek; ulufeler dağıtarak; yağmadan pay vererek, bu tür insan yetiştirmeyi başardılar.
Bu, AKP İktidarlarının başarısı mı? Elbette öyle! Ancak, önceki iktidarların hakkını yemeyelim: her şey AKP döneminde başlamadı. Ayrıca, sermayenin uluslararası dayanışmasının katkılarını aklımızdan çıkarmamalıyız.
“İslam Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları Birliği” (İDSB) sermayenin uluslararası dayanışmasına iyi bir örnek oluşturuyor. Kısaca söz etmekte yarar var.
Ülkede ne kadar “hayır için çalışan” ENSAR, TÜRGEV, TÜGVA, gibi vakıf, dernek varsa hepsi bu örgütün üyesi. İnternet sitesindeki ilk sayfasında; “6 Kıta, 63 Ülke, Tek Millet ilkesiyle çalışmalarına devam eden….” sözleriyle karşılaşılıyor.
Söz konusu olan 63 ülkeden 312 STK olduğu için, Tek Millet sözü, biraz kafa karıştırıyor.
Misyon ve vizyon bildirimlerinde, Birlik üyesi STK’ların yöneticilerini eğitmek; kapasitelerini güçlendirmek; aralarında birlik ve dayanışma sağlamak; deneyimleri paylaşmak; ortak refleksler geliştirmek, gibi hedefler sıralanıyor.
Birliğin, Kültür ve Eğitim; Kadın, Aile ve Gençlik; İnsan Hak ve Hürriyetleri; Sosyal ve İnsani İşler ve Dayanışma gibi Komisyonları var. Görevlerini bu komisyonlar aracılığıyla gerçekleştiriyor.
Sitelerine; “Neden İDSB?” başlıklı bir bölüm yerleştirmişler. Yeryüzündeki bütün Müslümanları üye olmaya çağırıyorlar; “Allah’ın ipine sıkıca sarılın ve parçalanmayın” emrini gerçekleştirmek; “fiilî bir ümmet şuuru oluşturmak” istiyorsanız örgütümüzün üyesi olun diyorlar.
Kısacası hakkımızda pek hayırlı şeyler düşünmedikleri açıkça görülebiliyor.
İDSB, Tayyip Erdoğan’ın girişimleriyle 2005 Yılında kurulmuştu. Artık meyve veriyor.
Meyvelerinin özelliklerine bir bakalım:
25-27 Eylül 2015’de BM Genel Kurulu Özel Bölümünde görüşülmek üzere hazırlanan sonuç dokümanlarına karşı “BM Ajansını Reddediyoruz!” başlığı altında bir bildiri yayımlamışlar.
Bildiriyi, İDSB’nın “Alimler Teşekkülü ile İslami Organizasyonları” adındaki iki kurul ortaklaşa hazırlamış.
BM tasarısında yapılan bütün eleştiriler cinsellik; kadın-erkek eşitliği ve miras gibi konularla ilgili.
Cinsel ve üreme sağlığı merkezlerinden, evli olmayanlar ile çocukların yararlanmasının yasaklanması isteniyor. Eşcinsel hakları gibi söylemlerin asla kabul edilemeyeceği vurgulanıyor. Zinanın ve eşcinselliğin önünü kapatmak gibi hedefler sıralamışlar.
Özellikle mirasın paylaştırılmasındaki eşitliğe takmış durumdalar. Bildirinin Dördüncü maddesi, şu tanıdık sözlerle başlıyor; “İslam, kadın ve erkek arasında eşitlik vermiştir ama fıtrat ve sorumluluklar açısından aralarında ayırım vardır.” Bildiride Eşitliğin, aile bağını zayıflayacağı savunuluyor ve; “aile bağlarını tehdit eden ve İslam Tüzüğüne aykırı olan hiçbir istek” kabul edilemez deniliyor.
İslam tüzüğüne aykırı olan şeyleri tek tek saymışlar. Birkaçını sıralayım: “evlilik ve boşanma yasalarında tam eşitlik”, “aile içinde tam ortaklık ve sorumlulukları eşit paylaşmak”, “Mirasta eşitlik”
Uluslararası Aile Enstitüsü İstanbul’da 24-25 Ocak 2015 tarihleri arasında II. Uluslararası Aile Konferansı düzenledi. Benzer sözlere orada da rastlıyorsunuz.
Enstitü, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile Esenler Belediyesinin katkılarıyla, İstanbul’da 13 Mayıs 2017 tarihinde 2. Yüksek İstişare Kurulu Toplantısı yaptı. Amaçlarının açıklandığı maddelerden biri şöyle; “uluslararası sözleşmelerle lugatimize sokulmaya çalışılan toplumsal cinsiyet (gender, sexuality) ve eşcinsellik gibi aile yapımızı ve dini değerlerimizi tehdit eden kavramlar hakkında önlemler almak,”
İDSB’nin, FETÖ konusunda gereğini yaptı: 1 Ağustos 2016’da MÜSİAD Merkezinde “İslam dünyası Türkiye’nin Yanında” başlıklı bir basın toplantısı düzenleyip, darbe girişimini şiddetle kınadılar. Halkımızı da; “canını hiçe sayarak muhteşem bir direniş gösterdiği ve sadece bir gecede, evet bir gecede, sabaha kadar binlerce destan yazdığını” söyleyip göklere çıkardılar.
Örgütün adı STK’lar birliği ama düzenlediği toplantılara kamu kurumlarından çok sayıda katılım oluyor. Başı, Diyanet İşleri Başkanlığı çekiyor. Milli Eğitim Bakanlığından, ders kitaplarını inceleme ve önerme yetkisi kullanan Talim ve Terbiye Kurulu başkanı da bu toplantıların kimilerine katılıyor. Gedikliler arasında Aile Sosyal Politikalar Bakanlığı da bulunuyor.
İstanbul’da Nisan 2016 tarihinde Uluslararası İmam ve Hatipler toplantısı düzenlendi. AKP İktidarı burada alınan kararları hemen gerçekleştirdi. Karar; “camiler ile etrafındaki müştemilat asr-ı saadetten bu yana birer nebevi medrese ve eğitim kurulu olarak kullanılmıştı” sözleriyle başlıyor ve aslına uygun olarak kullanılması önerisiyle son buluyordu.
Birliğe üye sendikaların Anayasa referandumunda “EVET” için çalıştıklarını bilmem söylemeye gerek var mı?
Ülkede işler giderek sarpa sarıyor. Daha gecikmeden; “ne yapmalı” sorusunu sorsak iyi olacak.
Kadir Sev /SOL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder