Latin ozan Horatius bir dizesinde şöyle der:
“Nunc vino pellite curas”;
Yani “Şimdi dertlerden şarapla kurtulun”.
İnsanlığın dertlerden şarapla kurtulduğu zamanlardan, şarap yüzünden dert sahibi olduğu zamanlara nasıl geldiği ayrı konu...
Bu ülkenin içki içmeyi hem ahlaksızlık hem de hukuksuzluk sayan bir ülke haline nasıl geldiği ayrı konu.
Ama asıl konu korku.
Halkların korkusu anlaşılabilir ama muhalefet korkaklığı kaldırmaz.
Adalet kurultayındaki içki tartışmalarının kurultayda ele alınan asıl mühim meselelerin önüne geçmesini yanlış bulursanız yanılırsınız.
Bir şeyi nasıl tartıştığınız çoğu zaman tartıştığınız şey kadar önemlidir.
Tartışma üslubunuz tartışmanın sonuçlarını haklılığınızdan ya da haksızlığınızdan daha güçlü bir şekilde etkiler.
O kurultayda İslami referanslarla başa gelen ve hukuk devletini hiçe sayıp anayasaya aykırı kararnameleri kanun hükmünde diye dayatarak resmen laik cumhuriyeti yıkmaya soyunan bir iktidarın tehdidi altındaki bir ülkenin geleceği masaya yatırılıyor.
İktidarda adaleti kendi kafasına göre uygulayabileceğini sanan bir zihniyet varken;
Onun bu sanrısını yıkmak için toplanan bir kurultayda birtakım korkularla bu sanrıyı güçlendirirseniz, işe bir sıfır yenik başlamış olursunuz.
Yasaklar ve tehditlerle biçimlendirilebilen insanlar özgürlük ve bağımsızlık adına hiçbir iş yapamazlar.
Onlar anca iktidarlara biat ederler ve gerekirse tüm haklarını iktidara kanıp kaybederler.
Mevcut iktidarın başarısı nasıl hedef kitlesine göre bir dil oluşturmasıysa, mevcut muhalefetin sorunu da kendi kitlesinin değil iktidarın hedef kitlesinin hassasiyetlerine oynayan bir dilin esiri olmaya meylidir.
Şu anda bu ülkede iktidar partisinin isminin içindeki adalet kelimesi biliyoruz ki evrensel adaleti işaret etmiyor.
İktidardakiler şahsi adaletlerinin egemenliğinin peşindeler.
O yüzden hukuk devletini gözlerini kırpmadan yıkıyorlar ve bunu yaparken de cesaretlerini halkın cehaletinden ve muhaliflerin korkaklığından alıyorlar.
Korkusuz bir muhalefeti kışkırtıcı ve düzen bozucu ve yıkıcı bir muhalefet olarak kodlayanın iktidar olduğunu unutmayın.
İyimserler her çağda muhalefetin dilinin politik ayarlar ve inceliklerle kurulmasının faydalı olduğunu, uzlaşmacı yaklaşımın uzun vadede bir kazanım sağlayacağını düşünebilirler.
Gerçekçiler bu dilin ülkenin başını nasıl büyük bir belaya soktuğunu ve iktidarın işini kolaylaştırmaktan, yolunu açmaktan başka bir işe yaramadığını çok net görürler.
Karamsarlarsa bu dil değişmediği, sertleşmediği ve cesaretlenmediği sürece felaketten kurtulmanın mümkün olmayacağından emindirler.
Bu cumhuriyeti iki ayyaş kurmadı.
İçmesini ve yaşamasını bilen çağdaş, zeki ve cesur insanlar kurdu.
Onların kurduğu bu düzeni yıkmaya ne içki düşmanlarının ne de yaşamasını bilmeyen çağdışı zihinlerin gücü yeter.
Bu ülke...
Biz korkuların esiri olduğumuz, hassasiyetler adına içki içmekten, istediğimiz gibi giyinip, kızlı- erkekli gezmekten, sokaklarda öpüşmekten, sahip olduğumuz özgürlüklerimize inatla sahip çıkmaktan vazgeçtiğimiz gün biter.
O yüzden...
Şerefine Tayyip ve şerefine Kemal!
Mine Söğüt / CUMHURİYET
“Nunc vino pellite curas”;
Yani “Şimdi dertlerden şarapla kurtulun”.
İnsanlığın dertlerden şarapla kurtulduğu zamanlardan, şarap yüzünden dert sahibi olduğu zamanlara nasıl geldiği ayrı konu...
Bu ülkenin içki içmeyi hem ahlaksızlık hem de hukuksuzluk sayan bir ülke haline nasıl geldiği ayrı konu.
Ama asıl konu korku.
Halkların korkusu anlaşılabilir ama muhalefet korkaklığı kaldırmaz.
Adalet kurultayındaki içki tartışmalarının kurultayda ele alınan asıl mühim meselelerin önüne geçmesini yanlış bulursanız yanılırsınız.
Bir şeyi nasıl tartıştığınız çoğu zaman tartıştığınız şey kadar önemlidir.
Tartışma üslubunuz tartışmanın sonuçlarını haklılığınızdan ya da haksızlığınızdan daha güçlü bir şekilde etkiler.
O kurultayda İslami referanslarla başa gelen ve hukuk devletini hiçe sayıp anayasaya aykırı kararnameleri kanun hükmünde diye dayatarak resmen laik cumhuriyeti yıkmaya soyunan bir iktidarın tehdidi altındaki bir ülkenin geleceği masaya yatırılıyor.
İktidarda adaleti kendi kafasına göre uygulayabileceğini sanan bir zihniyet varken;
Onun bu sanrısını yıkmak için toplanan bir kurultayda birtakım korkularla bu sanrıyı güçlendirirseniz, işe bir sıfır yenik başlamış olursunuz.
Yasaklar ve tehditlerle biçimlendirilebilen insanlar özgürlük ve bağımsızlık adına hiçbir iş yapamazlar.
Onlar anca iktidarlara biat ederler ve gerekirse tüm haklarını iktidara kanıp kaybederler.
Mevcut iktidarın başarısı nasıl hedef kitlesine göre bir dil oluşturmasıysa, mevcut muhalefetin sorunu da kendi kitlesinin değil iktidarın hedef kitlesinin hassasiyetlerine oynayan bir dilin esiri olmaya meylidir.
Şu anda bu ülkede iktidar partisinin isminin içindeki adalet kelimesi biliyoruz ki evrensel adaleti işaret etmiyor.
İktidardakiler şahsi adaletlerinin egemenliğinin peşindeler.
O yüzden hukuk devletini gözlerini kırpmadan yıkıyorlar ve bunu yaparken de cesaretlerini halkın cehaletinden ve muhaliflerin korkaklığından alıyorlar.
Korkusuz bir muhalefeti kışkırtıcı ve düzen bozucu ve yıkıcı bir muhalefet olarak kodlayanın iktidar olduğunu unutmayın.
İyimserler her çağda muhalefetin dilinin politik ayarlar ve inceliklerle kurulmasının faydalı olduğunu, uzlaşmacı yaklaşımın uzun vadede bir kazanım sağlayacağını düşünebilirler.
Gerçekçiler bu dilin ülkenin başını nasıl büyük bir belaya soktuğunu ve iktidarın işini kolaylaştırmaktan, yolunu açmaktan başka bir işe yaramadığını çok net görürler.
Karamsarlarsa bu dil değişmediği, sertleşmediği ve cesaretlenmediği sürece felaketten kurtulmanın mümkün olmayacağından emindirler.
Bu cumhuriyeti iki ayyaş kurmadı.
İçmesini ve yaşamasını bilen çağdaş, zeki ve cesur insanlar kurdu.
Onların kurduğu bu düzeni yıkmaya ne içki düşmanlarının ne de yaşamasını bilmeyen çağdışı zihinlerin gücü yeter.
Bu ülke...
Biz korkuların esiri olduğumuz, hassasiyetler adına içki içmekten, istediğimiz gibi giyinip, kızlı- erkekli gezmekten, sokaklarda öpüşmekten, sahip olduğumuz özgürlüklerimize inatla sahip çıkmaktan vazgeçtiğimiz gün biter.
O yüzden...
Şerefine Tayyip ve şerefine Kemal!
Mine Söğüt / CUMHURİYET
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder