26 Eylül 2017 Salı

Cemaat ve tarikatların nesi ‘sivil toplum’?! Bırakın palavrayı! - ORHAN BURSALI

Uzun zamandır yazmak istediğim bir konu... dini cemaatler, tarikatlar ve benzerleri... Şüphesiz ki yurttaşların çok çok azınlığını kendi ağlarının içine düşürebilmiş durumdalar, ama mali kaynakları muazzam... Şüphesiz içinde din felsefesi olarak tanrıyı ve ona varış yolunu ciddi olarak tartışan, anlamaya çalışan, fikir yürüten pek çok insan var.
Mesela, “taksi şoförlüğü” yapan, beni gördükçe hemen arabasına alan Rizeli “medrese tahsili” görmüş dostum onlardan biri. Bilgili, fanatik değil, görmüş geçirmiş, “el almış”, mantık üzerinden düşüncelerini kurgulama ustası. Birbirimize hep saygılı kaldık.
Sözüm onlara değil. Bu azınlığın da azınlığı insanlar, varlığın nedenini anlamak için çaba sarf ediyorlar ve kendi yollarından gidiyorlar: Mesela şoförlük yaparak... 


Cemaat: Para, iktidar ve insanları ötekileştirme
Cemaat tipi dini örgütlenmelerin bence hiçbiri bir sivil toplum örgütü değildir. Hiçbir zaman da olmadılar.
Hemen hepsinde, en azından üyeleri ve önde gelenleri arasında, güçlü bir “kadın düşmanlığı” vardır. Bu düşmanlık, kadını bizlerle eşit bir varlık olarak görmez: Kadın baştan sona cinsel bir objedir... Varlıkları adeta bu histeri üzerinde şekillenir. Cinsellik “ayıp”tır, “günah”tır. Kadın bir günah işleme aracıdır... Kadın tamamen örtünmelidir. Ama bunu savunan “kültür birikiminden” nasibi almamış ilkel yaratıklar, gece “günah aracı” karısıyla yan yana yatar.
Baktığınızda cemaatçi bu köktendinci fanatiklerin (IŞİD kafasıyla hemen ilişki kurmanızda hiç sakınca yok), iktidarlarını esas kadın üzerinden toplumsal olarak inşa etmeye çalışırlar. Kadını yok sayarak, bastırarak, aşağılayarak ve bir köle statüsüne sokarak yükseleceklerdir.
Sadece “sivil alanda” olsa... 

Güçleri devlet ve siyasetten...
En büyük gücü de etekleri altına sığındıkları devletten, siyasetten alırlar. Korurlar, beslenirler, devlet memuru yapılırlar, Cemaatlerine milletin kamusal zenginliklerinden mal ve para devşirirler. Ürettikleri bir şey yoktur, ama yedikleri çok şey vardır. Şimdi en şaşaalı günlerini yaşıyorlar.
Bunlardan biri, politik araçlarla, devlet, toplum, iş dünyası ve asker içinde darbe yapacak ve her yeri kapsayacak duruma bile geldi ve darbe girişiminde bulundu. Kimler sayesinde? Baktığınızda, tüm siyasi iktidar ve partilere şirin görünmüş, ama bu iktidar zamanında ise en büyük güce erişti. Yıllarca “Çak ortak...” havası içinde yaşadılar.
Bir diğeri, İbni Sina, İbni Rüşt gibi İslam kültüründe, bilim ve felsefesinde yüz akı insanları, “sapkın, yüz karası” diye nitelendirecek kadar düşünce çamuru içine batmıştır. Bunları büyüten bir de, durmadan ekranlara çıkartan programlardır.
Ensar Vakfı’na bakın. İktidar elinden gelse neredeyse tüm Türkiye’ye peş-keş çekecektir. Üstelik çalıştırdıkları insanlar arasından bol miktarda cinsel tacizcilerle kız ve erkek çocuklara cinsel tacizci çıkıyor.
Yumurtladıkları, nasıl bir ülke istediklerine ele veriyor: En son biri “kızlarla arkadaşlık yaparsanız kötü yola düşersiniz”, diyor.
Son bir ayda topluma verdikleri mesajlara bakın:
Gölcük Müftüsü olacak bir kişi, kendini türbanlamayan kadınlar için “Mağazalarda ambalajı açık teşhir ürünleri hep yarı fiyatına satılır, anlayana” diyecek kadar sapkınlık gösterebilmiş ve topluma hakaret edebilmiştir. 

‘Domates gibi soyulmuş’ deme utanmazlığı
Kadını türbana sokan erken köktendincilerin yarattıkları efsunlu dünyanın etkisinde kalıp “Müslüman kadının da bir tesettürü olmalıdır. Başları biraz açılmış, kabuğu soyulmuş domatesi kimse almak istemez. İşte bu anlamda tesettür de kadını mahfezin içine alır onun manasını ve suretini korur” diyen kadınlar bile çıkabilmektedir.
Artık kadınlar da kendilerini tıpkı erkek yobazlar gibi cinsel bakışla değerlendiriyorlarsa, tüm bunların “sivil toplum” ile ne ilişkisi olabilir?
Tersine, sivil toplumu, özgürlüğü ortadan kaldırmayı amaçlayan girişimlerin odaklarına dönüşmüştür bu kurum ve kuruluşlar.
Yaşadıkları şaşaa, tüm bunların nasıl parasal çamur içinde yüzdüklerinin de kanıtları. Büyük ve kirli paralar üzerinde kurulan saltanatlar... İktidarlar... Topluma hakaretler ve düşmanlıklar...
Bunlar “sivil toplum” kuruluşları öyle mi?
Sivil toplum düşmanları demek daha doğru bir tanımlama...

Orhan Bursalı / CUMHURİYET

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder