23 Eylül 2017 Cumartesi

Katalonya ve İspanya’nın ‘devlet krizi’ - Nilgün Cerrahoğlu

İspanya, iç savaştan bu yana en büyük “devlet krizi”ni yaşıyor. İspanya’nın ulusal gelirinin beşte birini üreten Katalonya; ülkenin anayasa mahkemesinin engellemelerini hiçe sayarak 1 Ekim’de “bağımsızlık referandumu” düzenlemek üzerindeki ısrarını sürdürüyor.
Madrid’in uyarılarına rağmen inatla planlaması sürdürülen oylamanın gerçekleşmesi halinde… Katalanlara “Katalonya’nın (parlamenter monarşi ile yönetilen İspanya’nın aksine!) bağımsız cumhuriyet olmasını ister misiniz” sorusu sorulacak.
Meydan okumaya OHAL çareleriyle yanıt veren Madrid ise, “barışçı diyaloğu” düstur alan Avrupa demokrasilerinde rastlanmayan yöntemlerle yerel liderleri ve yöneticileri gözaltına alıyor, evlerine baskın düzenliyor, referandumda kullanılacak oy pusulaları ve sandıklara el koyarak tozu dumana katıyor.

 İki milliyetçilik karşı karşıya 
 Katalan milliyetçiliğine karşı İspanyol milliyetçiliği tam gaz, diğer deyişle karşı karşıya geliyor. İki taraf da birbirini “darbe” yapmakla suçluyor.
Katalanlar, Madrid hükümetini “zora başvurmak suretiyle” darbe yapmakla suçluyorlar, “demokratik ve de barışçı bir referandum sürecinde”, “güvenlik güçlerini” devreye sokmakla itham ediyorlar.
Madrid de Katalan yöneticilerine “Anayasa mahkemesi kararlarını” ve “bölünmez bütünlüğü esas alan demokratik 1978 anayasasını” ihlal etmek hasebiyle “darbe” suçlaması yöneltiyor.
Kılıçlar karşılıklı olarak çekiliyor.
İspanya Başbakanı Mariano Rajoy, “cesedimi çiğnersiniz!” tadında bir ültimatomla “1 Ekim’de hiçbir referandum yok, olmayacak!” diyor: “Bizi yapmak istemediğimiz şeyleri yapmaya zorlamayın!
Buna yerel Katalonya özerk yönetim başkanı Carles Puigdemont, “İspanya hükümeti her türlü kırmızı çizgiyi aştı!” diyerek yanıt veriyor:
Yaşanılan durum, bir demokrasi için utanç verici. Katalan kurumları, özerk hükümeti ve Katalan halkının onuru saldırı altında. Totaliter ve antidemokratik ülkelerde görülebilecek OHAL tatbikatı ile Katalonya’nın özerkliği fiilen askıya alındı!
Siyasi, hukuki, kurumsal düzeyde Franco faşizminden bu yana görülmemiş bir şiddette karşı karşıya gelen Katalonya ve İspanya merkezi hükümeti arasındaki bu çatışmanın sonu nereye varacak?
Katalanlar, azimli olduklarını iddia ettikleri referandumu gerçekten yapacaklar mı? İspanyollar, engellemeye ölümüne kararlı oldukları oylamayı engelleyebilecekler mi?
 
Tek çıkış: Federalizm
Bu soruya net yanıt vermek zor.
İki görüş var. Bunlardan biri, Madrid de Cumhuriyet için bir süre önce görüştüğümüz ünlü İspanyol düşünürü Fernando Savater’in “Bu, gün yüzü görmeyecek bir referandumdur!” şeklindeki bakışı örneğin.
Savater çizgisindekilere göre, Katalanlar “tüccar zihniyetli bir halk olduklarından eninde sonunda makul olacak ve bir ittifak yapacaklar. O ittifak da, İspanya’daki mevcut özerklik sisteminin federalizme evrilmesi olacak”…
İspanya’nın etkili kamuoyu önderleri epeydir çarenin “federalizm” olduğuna işaret ediyor. “Devlet krizi” üzerinde kafa yoran tanınmış entelektüellerden Jose Luis Cebrian ısrarla misal, “Demokratik angajmanlar güçlendirilmezse, bu kriz, yolsuzluk ve vizyonsuzluğun tehdidi altında olan tüm sisteme yayılır” uyarısı yapıyor.
Ana muhalefette sosyalistler can havliyle şimdi bu yüzden federal yöndeki bir anayasa reformu için bir meclis çalışması başlatıyorlar.
Ne var ki okun yaydan çıktığına inanan, bundan sonra atılacak her adımın artık çok geç ve yetersiz kaldığını düşünenler de var. Deneyimli gazeteci Pablo Sebastian’ın dün köşesinde yazdıkları buna tipik bir örnek:
İspanyol politikasının temel aktörlerinin rollerini ve repliklerini hatırlamadıkları, sahnede kayboldukları bir bulut ya da kâbusun içinde yaşıyoruz. On gün sonra perde açılıp bu bulut dağıldığında… çatışma dozu artacak ve biz kaçınılmaz gerçeklerin, telafisi mümkün olmayan katı yüzüyle karşılaşacağız.

Nilgün Cerrahoğlu / CUMHURİYET

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder