“Buraya bakın, burada, bu kara mermerin altında
Bir teneffüs daha yaşasaydı
Tabiattan tahtaya kalkacak bir çocuk gömülüdür
Devlet dersinde öldürülmüştür”
Ece Ayhan
Çocuklarımızın geleceğini dini cemaat adı altında örgütlenmiş, holdingleşmiş, vakıflaşmış, siyasallaşmış din tüccarları yazarken, “ben ne yazayım” sorusu tuhaf olabilir.
Cemaatçiler, eğitim ve bilim emekçilerinin yerine geçerken, okullar medreseleşirken, devlet dersinde cinci hocalar, kefenli, şeytanlı, ölümlü “değerler hurafesiyle” çocuklarımızı “çarparken”, “ben ne yazmalıyım” diye düşünecek vaktim de yok!
Elbette eğitimde süregelen dinci ve gerici tahribatları yazacağım.
Tüm çocuklarının haklarını savunmak, doğruları yazmak tarihsel bir sorumluluğumuz var. Elimizi taşın değil, koca bir kayanın altına koymak zorunda olduğumuzun farkındayım. Çünkü ben bir veliyim.
Eğitimdeki tehlikeli gidiş karşısında doğru olanı yazmak, laik ve bilimsel eğitimi savunmak için, ulaşabildiğimiz her insanı uyarmak, uyandırmak ve toplumsal farkındalık yaratma zamanı. Zira her sessizlik ve tepkisizlik kaybetmeye ve zayıflamaya sürükler. Seyrederek ve geç kalarak, hep birlikte ve çocuklarımızla acı çekebiliriz.
Çünkü AKP, en tehlikeli oyunu, okul bahçesine kurdu. Hem de çocuklarımızın oyunlarını bozarak. Diyanet baskısıyla İzmir, Bursa ve İstanbul’da bazı okulların kütüphaneleri mescide çevrildi. Sınıflar cemaatlerin propaganda mekânlarına dönüştürüldü.
Kefenli değerler
AKP-Milli Eğitim Bakanlığı cemaat vakıfları ile “Değerler Eğitimi” verilmesine dair imzaladığı “İşbirliği Protokolü” kapsamında kullandığı kitapçıkta “çocuklarını dini ölçülere uygun evlendirmek”, “ölüm ve ötesi”, “dua ve ibadetin hayatımızdaki yeri” ve “oruç”, gibi kavramlar bir dinin mezhepçi “değerleri” üzerinden anlatılıyor.
Soyut kavramları algılamada ve somutlaştırmada sorun yaşayacak çocuk zihinlere neler anlatıyorlar, neler aşılıyorlar diye merak edip detaylı bakınca, karşınıza; “tövbe etmek, “şeytan”, “ahiret”, “iman etmek”, “teenni”, “ebediyet”, “günah”, “nefs” ve “tevekkül” gibi soyut ve dinci hurafeler çıkıyor. İrrasyonel, akıl ve bilim dışı anlatımlarla çocukları zihin dünyası karıştırılıyor.
Çocukların bilinçaltı dünyasına, dünyevi ve insani bilgiler değil, dogmatik, hurafe ve uhrevi bilgiler şırıngalanıyor. Yaşamın güzelliği, yaşam hakkı yerine, en çok da, “ölüm”, “kefen” ve “ahiret” gibi soğuk kavramlarla çocuklarımızın ruhlarını üşütüyorlar ve körpecik zihinlerini donduruyorlar. “Ölüm nimet”, “ölüm uyku ile aynı şey” “ölüm hayatın yüklerinde kurtulmak” ve “hastalık Allahlın hediyesi” olarak anlatılıyor.
Oysa pedagojik ve çocukların yüksek çıkarları açısından değerlendirdiğimizde, okul öncesi ve ilköğretim öğrencilerine, bir dinin aşılanması, çocuk yastaki körpecik zihinlere dini olan bu soyut kavramları ve konuları algılamalarını dayatmak arızalı, asimilasyoncu ve çocuk haklarını hukuksal olarak çiğneyen bir yaklaşımdır.
Çocukların bu soyut anlatımları, zihinlerinde somutlaştırmaları sorunlu olabileceğinden, farklı düşüncelerin etkisi altına girebilirler. Üstelik bu anlatımları, “cin” ve “şeytan” dogmalar ve hurafelerle desteklenmesi, çocukların psikolojisi açısından daha da tehlikeli sonuçlar doğurabilir.
Bu dinci ve cemaatçi vakıflar, öğrencilerin ve velilerin dini inançlarının çeşitliğine ya da inanmama haklarına bakmaksızın, hatta çocukların velilerinden izin dahi almadan, okulda ve devlet dersinde tarikat mensuplarınca çocuklara dini seminerler düzenliyorlar. Seminer konularının da evrensel değerlerle, uzaktan ve yakından hiç bir alakası ve ilgisi yok!
Özetle; MEB ve cemaatlerin işbirliğine dayalı “Değerler Eğitimi” bir mezhebin körpecik beyinleri yıkayan dinci ve ideolojik eğitimdir.
Oysa evrensel insani değerler bir mezhebin, bir dinin ya da bir ideolojinin dayatmalarına göre belirlenemez.
Evrensel değerler eğitimi mümkün
Siyasal İslamcılar, evrensel değerleri kapalıdır. Hatta laikliği bile, “din düşmanı” olarak anlatırlar.
Evrensel değerler, farklı ama bir arada yaşayarak, eşitlik temelinde toplumsal birliğin ve düzenin işleyişini sağlamaya yarar.
Cemaatlere teslim edilen “Değerler Eğitimi”, yurttaşlık bilinci ve yurttaşlık hakkı, sosyal, özgür ve özgüven sahibi bireyin varlığını içermiyor. Temel insan, çocuk ve doğa haklarına saygılı olmak dillerinde yok. Olursa kulluk rejimi inşası sekteye uğrayacak.
Demokrasi, laiklik, eşitlik, özgürlük, barış ve emeğin hakkı gibi evrensel değerlere, devlet ve cemaat ulemasının dersinde yer verilmiyor. Çünkü özlemleri teokrasi ve tek adamlık rejim!
MEB’in “Değerler Eğitimi” ayrımcılık, nefret söylemi ve şiddetten uzak durmak, bilimsel eğitim ile eleştirel düşünme, düşüncenin ifade edilmesi ve düşünce özgürlüğüne saygı duymak gibi, bilimsel ve evrensel değerler eğitimine mesafelidirler.
Evrensel değerleri ve laikliği savunmak, bir din ya da inanca mensup olanların, kendi dini değerlerini öğrenmelerine karşı değildir.
Her din ve inanç mensupları dini değerlerini öğrenme ve öğretme hakkına sahiptir. Kişisel tercih ve özel yaşam alanına ait olan dini “değerlerin” öğrenileceği yer ise okul dışı alandır. Bu bir devlet dersi ve kamusal din hizmeti olamaz. Bu ailenin kendi çocuklarına vermesi gereken özel dini alandır.
19. Milli Eğitim Şûrası ve “tek din, tek mezhep” üzerinden tüm topluma dayatılan zorunlu ya da seçmesi zorunlu din dersleri referans alınarak, “kindar ve dindar nesiller” yetiştirmek için, dinselleştirilmiş “Değerler Eğitimi” verildiğini biliyoruz.
AKP’nin, toplumsal fay hatlarını, etnik, dinsel, cinsiyet ve sınıfsal temelde tetikleyen kutuplaştırma stratejisini, okul bahçesine taşıması endişe vericidir. Okulda çocukların arasına ayrımcılık tohumu eken bu uygulama herkesi rahatsız ediyor.
Okul bahçesine kurulan bu dinci ve gerici oyunu, ancak öğretmenler, veliler ve öğrenciler birlikte bozabilir.
Çünkü çocuklarımızın ile ülkenin geleceği, laiklik, demokrasi, adalet ve parasız, kamucu ve bilimsel eğitim talebi, hepimizi ortaklaştıracak ve kucaklaştıracak tek zemindir.
Turan Eser / BİRGÜN
Bir teneffüs daha yaşasaydı
Tabiattan tahtaya kalkacak bir çocuk gömülüdür
Devlet dersinde öldürülmüştür”
Ece Ayhan
Çocuklarımızın geleceğini dini cemaat adı altında örgütlenmiş, holdingleşmiş, vakıflaşmış, siyasallaşmış din tüccarları yazarken, “ben ne yazayım” sorusu tuhaf olabilir.
Cemaatçiler, eğitim ve bilim emekçilerinin yerine geçerken, okullar medreseleşirken, devlet dersinde cinci hocalar, kefenli, şeytanlı, ölümlü “değerler hurafesiyle” çocuklarımızı “çarparken”, “ben ne yazmalıyım” diye düşünecek vaktim de yok!
Elbette eğitimde süregelen dinci ve gerici tahribatları yazacağım.
Tüm çocuklarının haklarını savunmak, doğruları yazmak tarihsel bir sorumluluğumuz var. Elimizi taşın değil, koca bir kayanın altına koymak zorunda olduğumuzun farkındayım. Çünkü ben bir veliyim.
Eğitimdeki tehlikeli gidiş karşısında doğru olanı yazmak, laik ve bilimsel eğitimi savunmak için, ulaşabildiğimiz her insanı uyarmak, uyandırmak ve toplumsal farkındalık yaratma zamanı. Zira her sessizlik ve tepkisizlik kaybetmeye ve zayıflamaya sürükler. Seyrederek ve geç kalarak, hep birlikte ve çocuklarımızla acı çekebiliriz.
Çünkü AKP, en tehlikeli oyunu, okul bahçesine kurdu. Hem de çocuklarımızın oyunlarını bozarak. Diyanet baskısıyla İzmir, Bursa ve İstanbul’da bazı okulların kütüphaneleri mescide çevrildi. Sınıflar cemaatlerin propaganda mekânlarına dönüştürüldü.
Kefenli değerler
AKP-Milli Eğitim Bakanlığı cemaat vakıfları ile “Değerler Eğitimi” verilmesine dair imzaladığı “İşbirliği Protokolü” kapsamında kullandığı kitapçıkta “çocuklarını dini ölçülere uygun evlendirmek”, “ölüm ve ötesi”, “dua ve ibadetin hayatımızdaki yeri” ve “oruç”, gibi kavramlar bir dinin mezhepçi “değerleri” üzerinden anlatılıyor.
Soyut kavramları algılamada ve somutlaştırmada sorun yaşayacak çocuk zihinlere neler anlatıyorlar, neler aşılıyorlar diye merak edip detaylı bakınca, karşınıza; “tövbe etmek, “şeytan”, “ahiret”, “iman etmek”, “teenni”, “ebediyet”, “günah”, “nefs” ve “tevekkül” gibi soyut ve dinci hurafeler çıkıyor. İrrasyonel, akıl ve bilim dışı anlatımlarla çocukları zihin dünyası karıştırılıyor.
Çocukların bilinçaltı dünyasına, dünyevi ve insani bilgiler değil, dogmatik, hurafe ve uhrevi bilgiler şırıngalanıyor. Yaşamın güzelliği, yaşam hakkı yerine, en çok da, “ölüm”, “kefen” ve “ahiret” gibi soğuk kavramlarla çocuklarımızın ruhlarını üşütüyorlar ve körpecik zihinlerini donduruyorlar. “Ölüm nimet”, “ölüm uyku ile aynı şey” “ölüm hayatın yüklerinde kurtulmak” ve “hastalık Allahlın hediyesi” olarak anlatılıyor.
Oysa pedagojik ve çocukların yüksek çıkarları açısından değerlendirdiğimizde, okul öncesi ve ilköğretim öğrencilerine, bir dinin aşılanması, çocuk yastaki körpecik zihinlere dini olan bu soyut kavramları ve konuları algılamalarını dayatmak arızalı, asimilasyoncu ve çocuk haklarını hukuksal olarak çiğneyen bir yaklaşımdır.
Çocukların bu soyut anlatımları, zihinlerinde somutlaştırmaları sorunlu olabileceğinden, farklı düşüncelerin etkisi altına girebilirler. Üstelik bu anlatımları, “cin” ve “şeytan” dogmalar ve hurafelerle desteklenmesi, çocukların psikolojisi açısından daha da tehlikeli sonuçlar doğurabilir.
Bu dinci ve cemaatçi vakıflar, öğrencilerin ve velilerin dini inançlarının çeşitliğine ya da inanmama haklarına bakmaksızın, hatta çocukların velilerinden izin dahi almadan, okulda ve devlet dersinde tarikat mensuplarınca çocuklara dini seminerler düzenliyorlar. Seminer konularının da evrensel değerlerle, uzaktan ve yakından hiç bir alakası ve ilgisi yok!
Özetle; MEB ve cemaatlerin işbirliğine dayalı “Değerler Eğitimi” bir mezhebin körpecik beyinleri yıkayan dinci ve ideolojik eğitimdir.
Oysa evrensel insani değerler bir mezhebin, bir dinin ya da bir ideolojinin dayatmalarına göre belirlenemez.
Evrensel değerler eğitimi mümkün
Siyasal İslamcılar, evrensel değerleri kapalıdır. Hatta laikliği bile, “din düşmanı” olarak anlatırlar.
Evrensel değerler, farklı ama bir arada yaşayarak, eşitlik temelinde toplumsal birliğin ve düzenin işleyişini sağlamaya yarar.
Cemaatlere teslim edilen “Değerler Eğitimi”, yurttaşlık bilinci ve yurttaşlık hakkı, sosyal, özgür ve özgüven sahibi bireyin varlığını içermiyor. Temel insan, çocuk ve doğa haklarına saygılı olmak dillerinde yok. Olursa kulluk rejimi inşası sekteye uğrayacak.
Demokrasi, laiklik, eşitlik, özgürlük, barış ve emeğin hakkı gibi evrensel değerlere, devlet ve cemaat ulemasının dersinde yer verilmiyor. Çünkü özlemleri teokrasi ve tek adamlık rejim!
MEB’in “Değerler Eğitimi” ayrımcılık, nefret söylemi ve şiddetten uzak durmak, bilimsel eğitim ile eleştirel düşünme, düşüncenin ifade edilmesi ve düşünce özgürlüğüne saygı duymak gibi, bilimsel ve evrensel değerler eğitimine mesafelidirler.
Evrensel değerleri ve laikliği savunmak, bir din ya da inanca mensup olanların, kendi dini değerlerini öğrenmelerine karşı değildir.
Her din ve inanç mensupları dini değerlerini öğrenme ve öğretme hakkına sahiptir. Kişisel tercih ve özel yaşam alanına ait olan dini “değerlerin” öğrenileceği yer ise okul dışı alandır. Bu bir devlet dersi ve kamusal din hizmeti olamaz. Bu ailenin kendi çocuklarına vermesi gereken özel dini alandır.
19. Milli Eğitim Şûrası ve “tek din, tek mezhep” üzerinden tüm topluma dayatılan zorunlu ya da seçmesi zorunlu din dersleri referans alınarak, “kindar ve dindar nesiller” yetiştirmek için, dinselleştirilmiş “Değerler Eğitimi” verildiğini biliyoruz.
AKP’nin, toplumsal fay hatlarını, etnik, dinsel, cinsiyet ve sınıfsal temelde tetikleyen kutuplaştırma stratejisini, okul bahçesine taşıması endişe vericidir. Okulda çocukların arasına ayrımcılık tohumu eken bu uygulama herkesi rahatsız ediyor.
Okul bahçesine kurulan bu dinci ve gerici oyunu, ancak öğretmenler, veliler ve öğrenciler birlikte bozabilir.
Çünkü çocuklarımızın ile ülkenin geleceği, laiklik, demokrasi, adalet ve parasız, kamucu ve bilimsel eğitim talebi, hepimizi ortaklaştıracak ve kucaklaştıracak tek zemindir.
Turan Eser / BİRGÜN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder