19. Kongre’ye Doğru
Çin Komünist Partisi’nin (ÇKP’nin) 19’ncu Ulusal Kongresi’nin tarihi 19 Ekim 2017 olarak belirlendi.
Batı toplumlarındaki parlamento ve/veya Başkanlık seçimlerinin Çin’deki paraleli, beş yılda bir toplanan ÇKP Kongreleri’dir.
2002’den beri uygulanan bir ilkeye göre üst düzey Parti ve devlet görevlerine atanmak, seçilmek için 68 yaş sınırı uygulanmaktadır. ÇKP Politbürosu’nun yedi kişilik üst-komitesinde de bu ilke titizlikle uygulanıyor.
Bir önceki Kongre’de belirlenen üst-komitenin beş üyesi, yaş sınırı nedeniyle 19 Ekim Kongresi’nde emekliliğe ayrılacak. Görevleri beş yıl daha uzayabilecek iki kişi, Başbakan Li Keqiang ve (1953 doğumlu) Genel Sekreter Şi Jinping’tir.
Şi’nin beş yıllık Genel Sekreterliği’nin başarılı, etkili bilançosu, onu, Çin halkı nezdinde sevilen, sayılan bir lider yaptı.. Bu kısa dönemde, Çin Halk Cumhuriyeti’nin dünya çapındaki saygınlığı, önemi, etkileri zirveye çıktı. Büyüme, refah artışları istikrarlı bir tempoda sürdürüldü. Aşağıda değineceğim yolsuzlukla mücadele kampanyası büyük destek gördü; ÇKP’nin prestijini yükseltti.
Sağ / Sol Kanatlar ve Merkez
Şi Jinping, Parti içindeki reformist/sağ, gelenekçi/sol kanatlar arasındaki gerilimleri hafifletti; Parti çizgisini istikrarlı bir konuma oturttu.
ÇKP içindeki sağ / sol ayrımının simge isimleri, elbette, Deng Şiaoping ile Mao Zedong’dur.
Şi Jinping, Genel Sekreterliğe, gelenekçi/sol akımın Mao’cu ucunda yer alan Çongking Parti Sekreteri Bo Şilai tasfiye edildikten sonra geldi.
Batı kamuoyunda, “hızlı bir reformcu” olacağı beklentileri vardı. Şi, reformlara bağlılığını teyit ettikten sonra beklenmedik bir hamle yaptı; “SSCB Komünist Partisi niçin çökmüştü?” sorusunu Parti kadrolarında tartışmaya açtı.
Tartışma gündemi, SSCB’de sosyalizmin değil, Parti’nin niçin çöktüğü sorusuna odaklandı. Dolayısıyla öncelik, ÇKP’nin ülke yönetimi üzerindeki hegemonyasını, otoritesini korumaktır; sosyalizmi değil… Sonuçta, SSCB-KP’nin çöküntüsü, yolsuzluk teşhisine bağlandı. Sonraki beş yıl boyunca ÇKP, merkezî devlet ve eyalet yönetimleri içinde başlatılan yaygın ve etkili yolsuzlukla mücadele kampanyası bu teşhisin sonucudur.
Kampanya sıradan kadroları (“sinekler”) ve üst düzey yöneticileri (“kaplanları”) hedefledi. Son yılların en kapsamlı tasfiye, temizlenme uygulamalarına dönüştü. Parti saflarında, iş çevreleriyle oluşan içli-dışlı çıkar bağlantılarını tamamen yok ettiği söylenemez; ama, anlaşılan, ciddi boyutlarda frenleyici oldu.
Dolayısıyla, Şi Jinping, Mao’cu kanat gibi kapitalistleşmeyi frenlemeyi hedeflemiyordu. Kapitalizmin Parti’yi teslim almasını; yozlaştırmasını önlemeye öncelik veriyordu.
Şi, böylece, ÇKP’yi, sağ ve sol çizgiler arasında dengeli bir “merkezî” konuma taşıdı.
Batı’nın Kapitalistleşme Tasarımı
Batı burjuvazisinin ideologları, ÇKP’nin “merkezî” konuma oturmasından hoşnut kalmadı. Öteden beri dıştan destekledikleri “reformları” Şi’nin hızlandıracağı beklentisi gerçekleşmedi. Reform süreci, ÇKP’nin artan gözetimi içinde sürdürüldü.
Burjuva ideologları için, ÇKP denetimindeki kapitalistleşme yeterli değildir; kapitalizmin dönüşü olmayan bir güzergâha girmesi önemlidir. Bunun güvencesi, ÇKP’nin iktidardan uzaklaştırılmasıdır. Piyasaya tam açılmanın sonunda, Çin burjuvazisinin ekonomik gücünü siyasete taşıması; ÇKP’yi teslim alması ve giderek çok partili bir rejime kapı aralaması umulmaktaydı.
Saflarında çok varlıklı patronları da barındıran Çin burjuvazisi ise, ÇKP üyesi ve Ulusal Meclis’te milletvekili olabilmektedir; ama o kadar… Hükümet, ÇKP Merkez Komitesi ve Politbüro kapıları henüz bunlara açılmamıştır. Üstelik Şi’nin yolsuzluk karşıtı kampanyası içinde Çin burjuvazisinin yöneticilerle kurdukları çıkar bağlantıları gevşemiş, zayıflamıştır. Daha da önemlisi, büyük özel şirketlerin yönetiminde, ÇKP de söz hakkı talep etmeye başlamıştır.
Peki, sosyalizm, stratejik sektörlerde varlığını sürdüren devlet işletmeleri bünyesinde devam etmekte midir? Bana göre hayır! Devlet işletmeleri şirketleşmiş; azınlık hisse senetleri özel mülkiyete açılmıştır; kâr için üretim esastır; yöneticiler istihdam ve ücret düzeyleri üzerinde etkilidir ve maaşları, kâra bağlı primlerle desteklenir. Bu, çıplak devlet mülkiyeti içinde emeğin metalaşması; kapitalist ilişkilerin üretim düzlemine sızması anlamına gelir.
Öte yandan, Şi Jinping yönetiminde ÇKP, devlet işletmelerinin tasfiye telkinlerine ısrarla karşı çıktı. Uzun vadeli, stratejik hedeflerinin gerçekleştirilmesinde kamu sektörüne büyük önem verdi.
Şi, byandan Trump’ın uyumsuz söylemlerine karşı uluslararası platformlarda küreselleşmeyi sahiplendi ve uluslararası sermayeyi sevindirdi. Öte yandan, Çin devletin şirketlerinin öncülüğünde ihtiraslı bir İpek Yolu projesini, piyasacı değil, planlamacı bir perspektifle başlattı; altyapı finansmanına ve kalkınma projelerine öncelik veren uluslararası bankaların kuruluşuna öncelik etti.
Çin’deki sisteme ad koymakta ısrarlıysanız, bence en uygunu, devlet kapitalizmidir. Batılı ideologlar için ise, Çin’e dolambaçlı yolla giren “devletçi bir kapitalizm”, derde deva olamaz. Dahası, ÇKP Programı hâlâ “Çin’e özgü sosyalizm” hedefini korumaktadır ve Genel Sekreter, Parti-içi çalışmalarda bu hedefin canlı tutulmasında ısrarcı olmaktadır.
Kongre’nin İdeolojik Söylemi
Politbüro’nun yayımladığı 19. Kongre’nin duyuru metni, ÇKP ideolojisinin ana öğelerini içeriyor: “Çin’e özgü sosyalizm bayrağı dalgalanacak; Parti’ye Marksizm-Leninizm, Mao Zedong düşüncesi, Deng Şiaoping teorisi, önem taşıyan Üç Temsiliyet ve Kalkınmada Bilimsel Bakış rehberlik edecek ve Şi Jinping’in önemli görüşlerinin özü eksiksiz uygulanacaktır.”
Bu ifade, ÇKP’nin ideolojik çizgisini ana öğelerini Marx → Lenin → Mao → Deng olarak belirliyor. Bunları izleyen “Üç Temsiliyet” ve “Bilimsel Bakış” terimleri, Şi’den önceki iki Genel Sekreter’in (Jiang ve Hu’nun) Parti programına eklenmiş tezlerine verilen referanslardır.
Şi Jinping için, bir süre önce bazı Parti metinleri “Odak Lider” ifadesini kullanılmaya başladılar. Politbüro metninde yer alan “Şi’nin önemli görüşleri”, Parti programına Genel Sekreter’in görüşlerinin de eklenebileceğini ima ediyor.
Hangi görüşler? Metnin sonraki kesiminde “Parti’nin ve ulusun sahiplenmesi gereken dört özgüven” ifadesi var. Bunlar, Şi’nin son beş yılda geliştirdiği, “Çin’e özgü sosyalizme özgüven, teorik özgüven, Çin’in sistemine özgüven, kültürel özgüven”den oluşuyor. Bu dört öğenin, Batı’dan Çin’e “ihraç edilen” ideolojik etkilerden uzak durma çağrısı olduğu ifade ediliyor.
Şi Jinping’in geçmiş yıllarda geliştirdiği “Kapsamlı Dört Hedef”ten de söz edilebilir: Makul ölçülerde müreffeh bir toplumu gerçekleştirmek, reformu derinleştirmek, kanun hâkimiyetini geliştirmek, Parti yönetimini güçlendirmek… “Makul ölçüde müreffeh toplum” hedefi, ÇKP’nin yüzüncü kuruluş yıldönümü olan 2021 için öngörülmüştür.
Çin Halk Cumhuriyeti’nin yüzüncü yıldönümü (2049) ise, yine Şi tarafından “Çin ulusunun büyük yeniden gençleşmesi ve Çin Rüyası’nın gerçekleşme tarihi” olarak belirlendi.
Resmî metinlerde bir ip ucu henüz yok; ama, kim bilir, 2049’da, “Çin’e özgü sosyalizm”in de gerçekleşmiş olduğu ilan edilebilir.
Bu ideolojik söylem, deneyimli Çin uzmanları tarafından “geleneksel Çin siyasetinin ritüellerinden biridir” diye geçiştirilir. Batı’nın burjuva ideologları ise elbette tedirgin olmakta; ÇKP’nin tarihe karışacağı çok partili rejim senaryolarını sürdürmektedir...
Bizlere de ÇKP’nin 19. Kongresi’ni izlemek, tartışmak düşüyor.
Korkut Boratav / SOL
Çin Komünist Partisi’nin (ÇKP’nin) 19’ncu Ulusal Kongresi’nin tarihi 19 Ekim 2017 olarak belirlendi.
Batı toplumlarındaki parlamento ve/veya Başkanlık seçimlerinin Çin’deki paraleli, beş yılda bir toplanan ÇKP Kongreleri’dir.
2002’den beri uygulanan bir ilkeye göre üst düzey Parti ve devlet görevlerine atanmak, seçilmek için 68 yaş sınırı uygulanmaktadır. ÇKP Politbürosu’nun yedi kişilik üst-komitesinde de bu ilke titizlikle uygulanıyor.
Bir önceki Kongre’de belirlenen üst-komitenin beş üyesi, yaş sınırı nedeniyle 19 Ekim Kongresi’nde emekliliğe ayrılacak. Görevleri beş yıl daha uzayabilecek iki kişi, Başbakan Li Keqiang ve (1953 doğumlu) Genel Sekreter Şi Jinping’tir.
Şi’nin beş yıllık Genel Sekreterliği’nin başarılı, etkili bilançosu, onu, Çin halkı nezdinde sevilen, sayılan bir lider yaptı.. Bu kısa dönemde, Çin Halk Cumhuriyeti’nin dünya çapındaki saygınlığı, önemi, etkileri zirveye çıktı. Büyüme, refah artışları istikrarlı bir tempoda sürdürüldü. Aşağıda değineceğim yolsuzlukla mücadele kampanyası büyük destek gördü; ÇKP’nin prestijini yükseltti.
Sağ / Sol Kanatlar ve Merkez
Şi Jinping, Parti içindeki reformist/sağ, gelenekçi/sol kanatlar arasındaki gerilimleri hafifletti; Parti çizgisini istikrarlı bir konuma oturttu.
ÇKP içindeki sağ / sol ayrımının simge isimleri, elbette, Deng Şiaoping ile Mao Zedong’dur.
Şi Jinping, Genel Sekreterliğe, gelenekçi/sol akımın Mao’cu ucunda yer alan Çongking Parti Sekreteri Bo Şilai tasfiye edildikten sonra geldi.
Batı kamuoyunda, “hızlı bir reformcu” olacağı beklentileri vardı. Şi, reformlara bağlılığını teyit ettikten sonra beklenmedik bir hamle yaptı; “SSCB Komünist Partisi niçin çökmüştü?” sorusunu Parti kadrolarında tartışmaya açtı.
Tartışma gündemi, SSCB’de sosyalizmin değil, Parti’nin niçin çöktüğü sorusuna odaklandı. Dolayısıyla öncelik, ÇKP’nin ülke yönetimi üzerindeki hegemonyasını, otoritesini korumaktır; sosyalizmi değil… Sonuçta, SSCB-KP’nin çöküntüsü, yolsuzluk teşhisine bağlandı. Sonraki beş yıl boyunca ÇKP, merkezî devlet ve eyalet yönetimleri içinde başlatılan yaygın ve etkili yolsuzlukla mücadele kampanyası bu teşhisin sonucudur.
Kampanya sıradan kadroları (“sinekler”) ve üst düzey yöneticileri (“kaplanları”) hedefledi. Son yılların en kapsamlı tasfiye, temizlenme uygulamalarına dönüştü. Parti saflarında, iş çevreleriyle oluşan içli-dışlı çıkar bağlantılarını tamamen yok ettiği söylenemez; ama, anlaşılan, ciddi boyutlarda frenleyici oldu.
Dolayısıyla, Şi Jinping, Mao’cu kanat gibi kapitalistleşmeyi frenlemeyi hedeflemiyordu. Kapitalizmin Parti’yi teslim almasını; yozlaştırmasını önlemeye öncelik veriyordu.
Şi, böylece, ÇKP’yi, sağ ve sol çizgiler arasında dengeli bir “merkezî” konuma taşıdı.
Batı’nın Kapitalistleşme Tasarımı
Batı burjuvazisinin ideologları, ÇKP’nin “merkezî” konuma oturmasından hoşnut kalmadı. Öteden beri dıştan destekledikleri “reformları” Şi’nin hızlandıracağı beklentisi gerçekleşmedi. Reform süreci, ÇKP’nin artan gözetimi içinde sürdürüldü.
Burjuva ideologları için, ÇKP denetimindeki kapitalistleşme yeterli değildir; kapitalizmin dönüşü olmayan bir güzergâha girmesi önemlidir. Bunun güvencesi, ÇKP’nin iktidardan uzaklaştırılmasıdır. Piyasaya tam açılmanın sonunda, Çin burjuvazisinin ekonomik gücünü siyasete taşıması; ÇKP’yi teslim alması ve giderek çok partili bir rejime kapı aralaması umulmaktaydı.
Saflarında çok varlıklı patronları da barındıran Çin burjuvazisi ise, ÇKP üyesi ve Ulusal Meclis’te milletvekili olabilmektedir; ama o kadar… Hükümet, ÇKP Merkez Komitesi ve Politbüro kapıları henüz bunlara açılmamıştır. Üstelik Şi’nin yolsuzluk karşıtı kampanyası içinde Çin burjuvazisinin yöneticilerle kurdukları çıkar bağlantıları gevşemiş, zayıflamıştır. Daha da önemlisi, büyük özel şirketlerin yönetiminde, ÇKP de söz hakkı talep etmeye başlamıştır.
Peki, sosyalizm, stratejik sektörlerde varlığını sürdüren devlet işletmeleri bünyesinde devam etmekte midir? Bana göre hayır! Devlet işletmeleri şirketleşmiş; azınlık hisse senetleri özel mülkiyete açılmıştır; kâr için üretim esastır; yöneticiler istihdam ve ücret düzeyleri üzerinde etkilidir ve maaşları, kâra bağlı primlerle desteklenir. Bu, çıplak devlet mülkiyeti içinde emeğin metalaşması; kapitalist ilişkilerin üretim düzlemine sızması anlamına gelir.
Öte yandan, Şi Jinping yönetiminde ÇKP, devlet işletmelerinin tasfiye telkinlerine ısrarla karşı çıktı. Uzun vadeli, stratejik hedeflerinin gerçekleştirilmesinde kamu sektörüne büyük önem verdi.
Şi, byandan Trump’ın uyumsuz söylemlerine karşı uluslararası platformlarda küreselleşmeyi sahiplendi ve uluslararası sermayeyi sevindirdi. Öte yandan, Çin devletin şirketlerinin öncülüğünde ihtiraslı bir İpek Yolu projesini, piyasacı değil, planlamacı bir perspektifle başlattı; altyapı finansmanına ve kalkınma projelerine öncelik veren uluslararası bankaların kuruluşuna öncelik etti.
Çin’deki sisteme ad koymakta ısrarlıysanız, bence en uygunu, devlet kapitalizmidir. Batılı ideologlar için ise, Çin’e dolambaçlı yolla giren “devletçi bir kapitalizm”, derde deva olamaz. Dahası, ÇKP Programı hâlâ “Çin’e özgü sosyalizm” hedefini korumaktadır ve Genel Sekreter, Parti-içi çalışmalarda bu hedefin canlı tutulmasında ısrarcı olmaktadır.
Kongre’nin İdeolojik Söylemi
Politbüro’nun yayımladığı 19. Kongre’nin duyuru metni, ÇKP ideolojisinin ana öğelerini içeriyor: “Çin’e özgü sosyalizm bayrağı dalgalanacak; Parti’ye Marksizm-Leninizm, Mao Zedong düşüncesi, Deng Şiaoping teorisi, önem taşıyan Üç Temsiliyet ve Kalkınmada Bilimsel Bakış rehberlik edecek ve Şi Jinping’in önemli görüşlerinin özü eksiksiz uygulanacaktır.”
Bu ifade, ÇKP’nin ideolojik çizgisini ana öğelerini Marx → Lenin → Mao → Deng olarak belirliyor. Bunları izleyen “Üç Temsiliyet” ve “Bilimsel Bakış” terimleri, Şi’den önceki iki Genel Sekreter’in (Jiang ve Hu’nun) Parti programına eklenmiş tezlerine verilen referanslardır.
Şi Jinping için, bir süre önce bazı Parti metinleri “Odak Lider” ifadesini kullanılmaya başladılar. Politbüro metninde yer alan “Şi’nin önemli görüşleri”, Parti programına Genel Sekreter’in görüşlerinin de eklenebileceğini ima ediyor.
Hangi görüşler? Metnin sonraki kesiminde “Parti’nin ve ulusun sahiplenmesi gereken dört özgüven” ifadesi var. Bunlar, Şi’nin son beş yılda geliştirdiği, “Çin’e özgü sosyalizme özgüven, teorik özgüven, Çin’in sistemine özgüven, kültürel özgüven”den oluşuyor. Bu dört öğenin, Batı’dan Çin’e “ihraç edilen” ideolojik etkilerden uzak durma çağrısı olduğu ifade ediliyor.
Şi Jinping’in geçmiş yıllarda geliştirdiği “Kapsamlı Dört Hedef”ten de söz edilebilir: Makul ölçülerde müreffeh bir toplumu gerçekleştirmek, reformu derinleştirmek, kanun hâkimiyetini geliştirmek, Parti yönetimini güçlendirmek… “Makul ölçüde müreffeh toplum” hedefi, ÇKP’nin yüzüncü kuruluş yıldönümü olan 2021 için öngörülmüştür.
Çin Halk Cumhuriyeti’nin yüzüncü yıldönümü (2049) ise, yine Şi tarafından “Çin ulusunun büyük yeniden gençleşmesi ve Çin Rüyası’nın gerçekleşme tarihi” olarak belirlendi.
Resmî metinlerde bir ip ucu henüz yok; ama, kim bilir, 2049’da, “Çin’e özgü sosyalizm”in de gerçekleşmiş olduğu ilan edilebilir.
Bu ideolojik söylem, deneyimli Çin uzmanları tarafından “geleneksel Çin siyasetinin ritüellerinden biridir” diye geçiştirilir. Batı’nın burjuva ideologları ise elbette tedirgin olmakta; ÇKP’nin tarihe karışacağı çok partili rejim senaryolarını sürdürmektedir...
Bizlere de ÇKP’nin 19. Kongresi’ni izlemek, tartışmak düşüyor.
Korkut Boratav / SOL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder