ÇKP’nin 19. Ulusal Kongresi
Çin Komünist Partisi’nin (ÇKP’nin) 19’uncu Ulusal Kongresi 24 Ekim’de son buldu.
Kongre, ÇKP Genel Sekreteri Şi Jinping’in, 2012-2017 döneminin bilançosunu çıkaran ve ileriki yıllara ilişkin tasarımları, önerileri içeren konuşması ile açılmıştı.
Kongre’de ÇKP Anayasası (Parti Programı) bu öneriler doğrultusunda değiştirildi. Bir önceki Merkez Komitesi’nin ve Disiplin Kurulu’nun raporları onaylandı. Yeni Merkez Komitesi’nin 205 üyesi seçildi.
Merkez Komitesi ilk toplantısını 25 Ekim’de yaptı ve 2022’ye kadar görev yapacak olan 25 kişilik Politbüro’yu, bunun yedi kişilik “Üst Komite”sini seçti ve Şi Jinping’i ÇKP Genel Sekreteri olarak belirledi.
2002’de benimsenen bir ilkeye göre üst düzey Parti ve devlet görevlerine atanmak, seçilmek için 68 yaş sınırı uygulanmaktadır. Bu Kongre’de de bu ilke korundu ve bir önceki Üst Kurul’da yer alan beş üye, yaş sınırı nedeniyle emekliliğe ayrıldı. Görevleri beş yıl daha uzayan iki kişi, Başbakan Li Keqiang ve (1953 doğumlu) Şi Jinping’dir. Üst Komite’nin yeni beş üyesi, bir önceki Politbüro’da yer almıştı. Bu kişilere ilişkin bir değerlendirme yapmam imkânsız ve gereksiz.
Devlet organlarının, hükümetin yenilenmesi, 2018 başlarında toplanacak olan Ulusal Halk Kongresi tarafından belirlenecektir. Şi’nin yeni dönemdeki Cumhurbaşkanlığı da kesindir.
Şi’nin Konuşması
Şi Jinping’in, Kongre’yi açış konuşması üç buçuk saat sürdü. Konuşma, delegelere Çin Halk Cumhuriyeti için bu yüzyılın ortalarına uzanan kapsamlı bir perspektif sunuyordu. Bu belgenin bazı öğelerini tartışmak istiyorum.
Konuşmanın seçilmiş kesimlerini, Çin devlet haber ajansı Şinhua ile ÇKP organı Renmin Ribao’nun İngilizcesi olan Global Times yayımlamaktadır. Ben, Şinhua’nın “geçici” bir çevirisine ulaşan Berk Demir’in (sağ olsun) bana ilettiği metni kullanıyorum.
Şi’nin konuşmasının uzun bir başlığı var: Orta Halli Müreffeh Bir Toplumun Her Yönden Kesin Zaferi ve Yeni Bir Çağda Çin’e Özgü Sosyalizmin Büyük Başarımı İçin…
Bu başlık, üç ayrı kavram veya hedef içeriyor.
Birincisi “Çin’e özgü sosyalizm”dir. Bu terim yeni değildir. 1979’da “reformlar ve açılma” dönemini başlatan Deng Şiaoping, Parti’nin liderliği ilkesinin ve sosyalizm kavramının ÇKP anayasası içinde korunmasında ısrarcı olmuştu. Reformlar zamanla kapitalistleşmeye yol açınca, geleneksel sosyalizm anlayışından uzaklaşmanın ideolojik kılıfını, Çin’e özgü sosyalizm kavramı oluşturdu.
İkincisi, “orta halli müreffeh bir toplumun inşası” hedefidir ve Şi’nin Genel Sekreterlik dönemine aittir. ÇKP’nin yüzüncü yıldönümü (2021) için öngörülen bu hedefin ayrıntıları Kongre konuşmasında yer alıyor.
Üçüncüsü, Kongre konuşmasının özgün öğesidir: Yeni Bir Çağ… Bu terim ile Şi Jinping, ülkenin geleceğine ilişkin tasarımını, Çin Halk Cumhuriyeti’nin yüzüncü yıldönümüne (2049’a) kadar uzatmaktadır. O tarihe ulaşıldığında Çin’de, Şi’nin ifadesiyle, “müreffeh, güçlü, demokratik, kültürel olarak ilerlemiş, ahenkli (veya “uyumlu”) bir modern sosyalist toplum inşa edilmiş olacaktır.”
Şi, bu yüzyıl için, iki tasarımı (“orta halli müreffeh” ve “modern sosyalist” toplum hedeflerini), “Yeni Bir Çağ” başlığı içinde birleştiriyor.
19. Kongre, bu tasarımı, “Şi Jinping’in Yeni bir Çağ için Çin’e Özgü Sosyalizm Düşüncesi’ni, Parti’nin yeni bir eylem rehberi olarak” ÇKP Anayasası’na ekledi. Şi, bu eklenti ile, Parti Anayasası’nda adlarıyla anılan (Mao ve Deng’le birlikte) üçüncü Genel Sekreter oldu. “Şi Jinping düşüncesi” ifadesi ile, Mao ile aynı mertebeye yükseltildi.
Dahası, Şi’nin Kongre konuşmasında özellikle vurgulanan “yolsuzlukla mücadele ve Kemer ve Yol girişiminin sürdürülme öncelikleri” de ÇKP Anayasası’na eklendi.
“Çin Rüyası” mı? Komünizm mi?
Beş yıllık Genel Sekreterlik süresi içinde ve Kongre konuşmasında, Şi Jinping, bir “Çin Rüyası” kavramını ısrarla kullanmıştır. Bu “rüya” ÇKP Anayasası’na eklenen bir modern sosyalist toplum ve Yeni Çağ fikirlerinden biraz farklıdır.
Konuşmada “Çin Rüyası”, ÇKP’nin Tarihsel Misyonu başlığı altında açıklanıyor. Bu açıklama, “Çin’i dünyanın en büyük uluslarından biri mertebesine çıkaran şahane uygarlığına ve insanlığa fevkalâde katkılar yaptığı 5000 yıllık tarihine” referans verilerek başlıyor. Bu şanlı geçmiş, 19’uncu yüzyılda dış saldırılar sonunda yok edilmiş; Çin halkı kargaşa, yoksulluk, umutsuzluk, yıkımlara mahkûm kılınmıştır.
Sonrasında, Şi’ye göre “Çin halkının en büyük rüyası yeniden gençleşme (“rejuvenation” veya “zindeleşme”) olmuştur. Kuruluşu ile birlikte ÇKP, en üst ülkü ve nihaî hedef olarak Komünizmin gerçekleşmesini belirlemiş ve ulusal yeniden gençleşmeyi tarihsel misyon olarak üstlenmiştir.”
Bu ifadedeki “ÇKP’nin tarihsel misyonu”, Parti’nin 1921’deki kurucularınca benimsenebilir miydi? Bilemem. Ancak, Şi’ye göre komünizm ideali, Çin’i azgelişmişlikten, yoksulluktan, bağımlılıktan kurtaran; ülkeyi tekrar dünya uluslarının zirvesine, öncü konumuna taşıyan bir yeniden gençleşme dönüşümü ile tutarlıdır.
Belki de aynı şeydir.
Böylece, 21’nci yüzyılın ortalarına gelindiğinde Çin, “müreffeh, güçlü, demokratik, kültürel olarak ilerlemiş, ahenkli” sıfatlarıyla betimlenen “modern bir sosyalist toplum” olduğunda, sözü geçen “ulusal yeniden gençleşme” de gerçekleşecektir. Şi’nin sözleriyle Çin, “ulusal güç ve uluslararası etki bakımından küresel liderliğe ulaşmış” olacaktır.
Bu, belki, “ulusal yeniden gençleşme” anlamına gelir; ancak, 1921’de Mao ve arkadaşlarının ÇKP’nin nihaî hedefi olarak belirlediği “Komünizm”, bu gelişim sürecinin neresindedir?
Kapitalizme Ne Oluyor?
Kapitalizmle iç içe geçmiş olduğu bilinen “Çin’e özgü sosyalizm”den, Şi’nin 2049 için hedeflediği “modern bir sosyalist toplum”a geçiş nasıl oluyor?
İki soru önem taşıyor:
(1) Kapitalist üretim (mülkiyet) ve bölüşüm ilişkilerinin gerilemesi, giderek tasfiyesi önerilmekte midir?
(2) Çin devletinin burjuvazi, yani yükselen kapitalizm tarafından fethedilmesine karşı güvenceler var mıdır?
Bence, ilk soruyu “hayır”, ikincisini ise (biraz ihtiyatla da olsa) “evet” diye yanıtlayabiliyoruz. Önce, kapitalizme bakalım.
Kapitalizmi besleyen genel çerçeveyi Deng’in “reformları” başlatmış ve beslemiştir. Şi, “reformların kapsamlı boyutta derinleştirilmesini, hem Çin’in, hem sosyalizmin, hem de Marksizmin gelişmesi için” yararlı görüyor.
Çin reformlarının, üretim ve bölüşüm ilişkilerini doğrudan doğruya etkilemeyen öğeleri vardır. Örneğin, devlet mülkiyetinde astronomik rezervler var oldukça, “döviz fiyatlarını piyasa mekanizmasına bağlamak”, bu anlamda “tarafsız” bir reform olarak görülebilir.
Biz de Şi’nin konuşmasındaki “reform” önerilerine takılmayalım ve doğrudan bölüşüm ilişkileriyle bağlantılı öğelerine göz atalım: “Bir yandan emeğe göre bölüşüm ilkesini sürdüreceğiz; bir yandan da üretim faktörlerine (herhalde “özel sermaye” kastediliyor) göre bölüşümün kurumlarını ve mekanizmalarını düzelteceğiz… Üretim faktörlerinin piyasaya dayalı fiyatlanmasını hızlandıracağız… Ücret artışlarının emek verimini izlemesini sağlayacağız… İnsanların emeğe bağlı kazançlarını ve mülkiyet gelirlerini besleyen kanalları genişleteceğiz.”
Bu ifadeler, “modern bir sosyalist topluma geçiş” süreci içinde kapitalist bölüşüm ilişkilerinin sürdürüleceği anlamındadır.
Şi Jinping, gelir eşitsizliklerini azaltmaya önem verileceğini ifade ediyor. Ama, bu hedefin boyutlarını, Şinhua’nın resmî bir yorumcusu (Global Times, 20 Ekim) betimliyor: “Ülkenin en zengin üç kişisinin serveti 30’ar milyar doları aşmaktadır; buna karşılık hâlâ milyonlarca insan yoksullukla savaşmaktadır. Şi açık konuşuyor: Çin, daha uzun bir süre boyunca sosyalizmin ilk aşamasında kalacaktır.”
Bu boyutta bölüşüm karşıtlıklarını içeren “sosyalizmin ilk aşaması”, yüzyılın ortasında “modern bir sosyalist toplum”a ulaşıldığında tarihe karışacak mıdır?
Nasıl?
İp ucu yoktur.
Mülkiyet ilişkileri de olduğu gibi sürdürülmektedir: “Devlet sermayesinin güçlenmesini, iyileşmesini, büyümesini destekleyeceğiz. Karma mülkiyetli işletmeleri geliştireceğiz… Özel girişimlerin gelişimini de destekleyeceğiz.”
Emeğin metalaşma sürecinin bileşkelerini oluşturan paralı sağlık ve eğitim hizmetleri sürdürülecek; finansman Batı-türü sağlık sigortaları ile karşılanacak; dışlanan gruplara dönük sosyal transferler oluşturulacaktır.
İktidar Sorunu Ne Oluyor?
Çin Anayasası, siyasî rejimi, hâlâ, devrimci dönüşümün (Leninist / Mao’cu) formülü ile tanımlamaktadır: “İşçi sınıfının önderliğinde bir halkın demokratik diktatörlüğü…”
Özgün biçiminde bu formüldeki “diktatörlük”, sömürücü sınıfları hedef alır. Çin’e özgü sosyalizm gerçeği içinde kapitalistleşme, Anayasa’nın bu öğesini ihlal etmektedir.
Buna karşılık, aynı bileşke içinde burjuva partilerine izin verilmemekte; ÇKP, devlet yönetimini üstlenmektedir.
Üretim ilişkileri (ekonomi) ile üstyapı (devlet) arasındaki bu uyumsuzluk nasıl sürdürülüyor?
Şi Jinping 2013’te reel sosyalizmlerin çöküşü üzerinde aşağıdaki teşhisi yapmıştı: “Sovyetler Birliği ve Sovyet Komünist partisi niçin çöktü? Bu büyük parti nasıl olup da sessizce, direnmeden dağıldı? Üyelerinin idealleri, inançları zayıfladığı için; siyasette çürüme, ideolojide sapkınlık nedeniyle…”
ÇKP’nin aynı akıbete sürüklenmemesi için Parti’yi ve devleti alt-üst eden yolsuzlukla mücadele kampanyasını Şi Jinping bu teşhise dayanarak başlattı; kesintisiz sürdürdü. ÇKP’nin ekonomiye egemen olan çevreler tarafından fethedilmesini önlemek önceliği Kongre konuşmasına da damgasını vuruyor. Parti’nin devlet ve toplum üzerindeki liderliğini korumak, bu nedenle, ısrarla vurgulanıyor.
Kongre konuşması bu doğrultudaki önerilerle doludur: “Parti’nin devlet ve toplum üzerindeki mutlak liderliğinin titizlikle korunması… Marksizmi, diyalektik ve tarihsel materyalizmi çalışmak, geliştirmek, komünizm idealini daha da yükseltmek… İdeolojik çalışmanın öncü rolünü titizlikle korumak… Çalışmalarımızda öz sosyalist değerleri korumak ve yüceltmek…” Ve en önemlisi, “Parti’nin istikrarı için büyük önem taşıyan tarihsel yükseliş ve iniş aşamalarından, yolsuzlukla ödünsüz bir mücadele sayesinde kaçınmak…”
“Kendiliğinden Sosyalizm” mi?
Şi Jinping, sosyalizmin değerlerini benimsemiş, Marksizmi özümsemiş, yerli ve enternasyonal burjuvazinin telkinlerine karşı ideolojik mücadele sürdüren bir ÇKP istiyor. Bu Parti, yolsuzluk eğilimlerine karşı da ödünsüz direnecektir. Temel soru şudur: Bu olumlu koşullara rağmen, ülke-içi kapitalizm açıkça tasfiye edilmeden sosyalizm gerçekleşebilir mi?
Bilgilerimiz, üretim ilişkilerinin “son tahlilde” üstyapıya (devlete) baskın çıkacağını öğretiyor. Yani, Şi, yenilgiye mahkûm bir çaba üstleniyor. “Üstyapı”, yani ÇKP iktidarı ile uyumsuz kapitalist bir ekonomi…
Daha “hayırhah” bir yorum da mümkün. Şi, Kongre konuşmasının bir yerinde, “üretim güçlerini geliştirmek, sosyalizmin temel bir görevidir” diyor. Belki de, Marksizmin daha da “öncül” olan önermesine güvenmektedir: Üretim güçlerindeki gelişmelerin “son tahlilde” üretim ilişkilerine baskın çıkacağını ummaktadır.
ÇKP Genel Sekreteri, “modern bir sosyalizme geçiş” programında ihtiraslı, iddialı iktisadî ve teknolojik hedefler önermektedir.
Bunların sonucu olarak sosyalizme “kendiliğinden bir geçiş” mi ummaktadır? Öyle ya, Marx’a göre de üretim güçlerindeki gelişim, var olan üretim ilişkileriyle uyumsuz hale geldiği zaman toplumsal bir devrim gündeme gelmeyecek midir?
Belki de Şi, 21’nci yüzyılın ortalarında ÇKP liderliğinde üretim güçlerinin gelişim düzeyinin, temposunun kapitalizmin sürdürülmesini imkânsız kılacağını öngörmektedir ve (Lenin ve Mao’nun öğretilerine sırt çevirerek) sosyalizmin de, sırası geldiği için ve ilave bir sınıfsal müdahale gerektirmeden kendiliğinden gerçekleşeceğini düşünmektedir.
Korkut Boratav / SOL
Çin Komünist Partisi’nin (ÇKP’nin) 19’uncu Ulusal Kongresi 24 Ekim’de son buldu.
Kongre, ÇKP Genel Sekreteri Şi Jinping’in, 2012-2017 döneminin bilançosunu çıkaran ve ileriki yıllara ilişkin tasarımları, önerileri içeren konuşması ile açılmıştı.
Kongre’de ÇKP Anayasası (Parti Programı) bu öneriler doğrultusunda değiştirildi. Bir önceki Merkez Komitesi’nin ve Disiplin Kurulu’nun raporları onaylandı. Yeni Merkez Komitesi’nin 205 üyesi seçildi.
Merkez Komitesi ilk toplantısını 25 Ekim’de yaptı ve 2022’ye kadar görev yapacak olan 25 kişilik Politbüro’yu, bunun yedi kişilik “Üst Komite”sini seçti ve Şi Jinping’i ÇKP Genel Sekreteri olarak belirledi.
2002’de benimsenen bir ilkeye göre üst düzey Parti ve devlet görevlerine atanmak, seçilmek için 68 yaş sınırı uygulanmaktadır. Bu Kongre’de de bu ilke korundu ve bir önceki Üst Kurul’da yer alan beş üye, yaş sınırı nedeniyle emekliliğe ayrıldı. Görevleri beş yıl daha uzayan iki kişi, Başbakan Li Keqiang ve (1953 doğumlu) Şi Jinping’dir. Üst Komite’nin yeni beş üyesi, bir önceki Politbüro’da yer almıştı. Bu kişilere ilişkin bir değerlendirme yapmam imkânsız ve gereksiz.
Devlet organlarının, hükümetin yenilenmesi, 2018 başlarında toplanacak olan Ulusal Halk Kongresi tarafından belirlenecektir. Şi’nin yeni dönemdeki Cumhurbaşkanlığı da kesindir.
Şi’nin Konuşması
Şi Jinping’in, Kongre’yi açış konuşması üç buçuk saat sürdü. Konuşma, delegelere Çin Halk Cumhuriyeti için bu yüzyılın ortalarına uzanan kapsamlı bir perspektif sunuyordu. Bu belgenin bazı öğelerini tartışmak istiyorum.
Konuşmanın seçilmiş kesimlerini, Çin devlet haber ajansı Şinhua ile ÇKP organı Renmin Ribao’nun İngilizcesi olan Global Times yayımlamaktadır. Ben, Şinhua’nın “geçici” bir çevirisine ulaşan Berk Demir’in (sağ olsun) bana ilettiği metni kullanıyorum.
Şi’nin konuşmasının uzun bir başlığı var: Orta Halli Müreffeh Bir Toplumun Her Yönden Kesin Zaferi ve Yeni Bir Çağda Çin’e Özgü Sosyalizmin Büyük Başarımı İçin…
Bu başlık, üç ayrı kavram veya hedef içeriyor.
Birincisi “Çin’e özgü sosyalizm”dir. Bu terim yeni değildir. 1979’da “reformlar ve açılma” dönemini başlatan Deng Şiaoping, Parti’nin liderliği ilkesinin ve sosyalizm kavramının ÇKP anayasası içinde korunmasında ısrarcı olmuştu. Reformlar zamanla kapitalistleşmeye yol açınca, geleneksel sosyalizm anlayışından uzaklaşmanın ideolojik kılıfını, Çin’e özgü sosyalizm kavramı oluşturdu.
İkincisi, “orta halli müreffeh bir toplumun inşası” hedefidir ve Şi’nin Genel Sekreterlik dönemine aittir. ÇKP’nin yüzüncü yıldönümü (2021) için öngörülen bu hedefin ayrıntıları Kongre konuşmasında yer alıyor.
Üçüncüsü, Kongre konuşmasının özgün öğesidir: Yeni Bir Çağ… Bu terim ile Şi Jinping, ülkenin geleceğine ilişkin tasarımını, Çin Halk Cumhuriyeti’nin yüzüncü yıldönümüne (2049’a) kadar uzatmaktadır. O tarihe ulaşıldığında Çin’de, Şi’nin ifadesiyle, “müreffeh, güçlü, demokratik, kültürel olarak ilerlemiş, ahenkli (veya “uyumlu”) bir modern sosyalist toplum inşa edilmiş olacaktır.”
Şi, bu yüzyıl için, iki tasarımı (“orta halli müreffeh” ve “modern sosyalist” toplum hedeflerini), “Yeni Bir Çağ” başlığı içinde birleştiriyor.
19. Kongre, bu tasarımı, “Şi Jinping’in Yeni bir Çağ için Çin’e Özgü Sosyalizm Düşüncesi’ni, Parti’nin yeni bir eylem rehberi olarak” ÇKP Anayasası’na ekledi. Şi, bu eklenti ile, Parti Anayasası’nda adlarıyla anılan (Mao ve Deng’le birlikte) üçüncü Genel Sekreter oldu. “Şi Jinping düşüncesi” ifadesi ile, Mao ile aynı mertebeye yükseltildi.
Dahası, Şi’nin Kongre konuşmasında özellikle vurgulanan “yolsuzlukla mücadele ve Kemer ve Yol girişiminin sürdürülme öncelikleri” de ÇKP Anayasası’na eklendi.
“Çin Rüyası” mı? Komünizm mi?
Beş yıllık Genel Sekreterlik süresi içinde ve Kongre konuşmasında, Şi Jinping, bir “Çin Rüyası” kavramını ısrarla kullanmıştır. Bu “rüya” ÇKP Anayasası’na eklenen bir modern sosyalist toplum ve Yeni Çağ fikirlerinden biraz farklıdır.
Konuşmada “Çin Rüyası”, ÇKP’nin Tarihsel Misyonu başlığı altında açıklanıyor. Bu açıklama, “Çin’i dünyanın en büyük uluslarından biri mertebesine çıkaran şahane uygarlığına ve insanlığa fevkalâde katkılar yaptığı 5000 yıllık tarihine” referans verilerek başlıyor. Bu şanlı geçmiş, 19’uncu yüzyılda dış saldırılar sonunda yok edilmiş; Çin halkı kargaşa, yoksulluk, umutsuzluk, yıkımlara mahkûm kılınmıştır.
Sonrasında, Şi’ye göre “Çin halkının en büyük rüyası yeniden gençleşme (“rejuvenation” veya “zindeleşme”) olmuştur. Kuruluşu ile birlikte ÇKP, en üst ülkü ve nihaî hedef olarak Komünizmin gerçekleşmesini belirlemiş ve ulusal yeniden gençleşmeyi tarihsel misyon olarak üstlenmiştir.”
Bu ifadedeki “ÇKP’nin tarihsel misyonu”, Parti’nin 1921’deki kurucularınca benimsenebilir miydi? Bilemem. Ancak, Şi’ye göre komünizm ideali, Çin’i azgelişmişlikten, yoksulluktan, bağımlılıktan kurtaran; ülkeyi tekrar dünya uluslarının zirvesine, öncü konumuna taşıyan bir yeniden gençleşme dönüşümü ile tutarlıdır.
Belki de aynı şeydir.
Böylece, 21’nci yüzyılın ortalarına gelindiğinde Çin, “müreffeh, güçlü, demokratik, kültürel olarak ilerlemiş, ahenkli” sıfatlarıyla betimlenen “modern bir sosyalist toplum” olduğunda, sözü geçen “ulusal yeniden gençleşme” de gerçekleşecektir. Şi’nin sözleriyle Çin, “ulusal güç ve uluslararası etki bakımından küresel liderliğe ulaşmış” olacaktır.
Bu, belki, “ulusal yeniden gençleşme” anlamına gelir; ancak, 1921’de Mao ve arkadaşlarının ÇKP’nin nihaî hedefi olarak belirlediği “Komünizm”, bu gelişim sürecinin neresindedir?
Kapitalizme Ne Oluyor?
Kapitalizmle iç içe geçmiş olduğu bilinen “Çin’e özgü sosyalizm”den, Şi’nin 2049 için hedeflediği “modern bir sosyalist toplum”a geçiş nasıl oluyor?
İki soru önem taşıyor:
(1) Kapitalist üretim (mülkiyet) ve bölüşüm ilişkilerinin gerilemesi, giderek tasfiyesi önerilmekte midir?
(2) Çin devletinin burjuvazi, yani yükselen kapitalizm tarafından fethedilmesine karşı güvenceler var mıdır?
Bence, ilk soruyu “hayır”, ikincisini ise (biraz ihtiyatla da olsa) “evet” diye yanıtlayabiliyoruz. Önce, kapitalizme bakalım.
Kapitalizmi besleyen genel çerçeveyi Deng’in “reformları” başlatmış ve beslemiştir. Şi, “reformların kapsamlı boyutta derinleştirilmesini, hem Çin’in, hem sosyalizmin, hem de Marksizmin gelişmesi için” yararlı görüyor.
Çin reformlarının, üretim ve bölüşüm ilişkilerini doğrudan doğruya etkilemeyen öğeleri vardır. Örneğin, devlet mülkiyetinde astronomik rezervler var oldukça, “döviz fiyatlarını piyasa mekanizmasına bağlamak”, bu anlamda “tarafsız” bir reform olarak görülebilir.
Biz de Şi’nin konuşmasındaki “reform” önerilerine takılmayalım ve doğrudan bölüşüm ilişkileriyle bağlantılı öğelerine göz atalım: “Bir yandan emeğe göre bölüşüm ilkesini sürdüreceğiz; bir yandan da üretim faktörlerine (herhalde “özel sermaye” kastediliyor) göre bölüşümün kurumlarını ve mekanizmalarını düzelteceğiz… Üretim faktörlerinin piyasaya dayalı fiyatlanmasını hızlandıracağız… Ücret artışlarının emek verimini izlemesini sağlayacağız… İnsanların emeğe bağlı kazançlarını ve mülkiyet gelirlerini besleyen kanalları genişleteceğiz.”
Bu ifadeler, “modern bir sosyalist topluma geçiş” süreci içinde kapitalist bölüşüm ilişkilerinin sürdürüleceği anlamındadır.
Şi Jinping, gelir eşitsizliklerini azaltmaya önem verileceğini ifade ediyor. Ama, bu hedefin boyutlarını, Şinhua’nın resmî bir yorumcusu (Global Times, 20 Ekim) betimliyor: “Ülkenin en zengin üç kişisinin serveti 30’ar milyar doları aşmaktadır; buna karşılık hâlâ milyonlarca insan yoksullukla savaşmaktadır. Şi açık konuşuyor: Çin, daha uzun bir süre boyunca sosyalizmin ilk aşamasında kalacaktır.”
Bu boyutta bölüşüm karşıtlıklarını içeren “sosyalizmin ilk aşaması”, yüzyılın ortasında “modern bir sosyalist toplum”a ulaşıldığında tarihe karışacak mıdır?
Nasıl?
İp ucu yoktur.
Mülkiyet ilişkileri de olduğu gibi sürdürülmektedir: “Devlet sermayesinin güçlenmesini, iyileşmesini, büyümesini destekleyeceğiz. Karma mülkiyetli işletmeleri geliştireceğiz… Özel girişimlerin gelişimini de destekleyeceğiz.”
Emeğin metalaşma sürecinin bileşkelerini oluşturan paralı sağlık ve eğitim hizmetleri sürdürülecek; finansman Batı-türü sağlık sigortaları ile karşılanacak; dışlanan gruplara dönük sosyal transferler oluşturulacaktır.
İktidar Sorunu Ne Oluyor?
Çin Anayasası, siyasî rejimi, hâlâ, devrimci dönüşümün (Leninist / Mao’cu) formülü ile tanımlamaktadır: “İşçi sınıfının önderliğinde bir halkın demokratik diktatörlüğü…”
Özgün biçiminde bu formüldeki “diktatörlük”, sömürücü sınıfları hedef alır. Çin’e özgü sosyalizm gerçeği içinde kapitalistleşme, Anayasa’nın bu öğesini ihlal etmektedir.
Buna karşılık, aynı bileşke içinde burjuva partilerine izin verilmemekte; ÇKP, devlet yönetimini üstlenmektedir.
Üretim ilişkileri (ekonomi) ile üstyapı (devlet) arasındaki bu uyumsuzluk nasıl sürdürülüyor?
Şi Jinping 2013’te reel sosyalizmlerin çöküşü üzerinde aşağıdaki teşhisi yapmıştı: “Sovyetler Birliği ve Sovyet Komünist partisi niçin çöktü? Bu büyük parti nasıl olup da sessizce, direnmeden dağıldı? Üyelerinin idealleri, inançları zayıfladığı için; siyasette çürüme, ideolojide sapkınlık nedeniyle…”
ÇKP’nin aynı akıbete sürüklenmemesi için Parti’yi ve devleti alt-üst eden yolsuzlukla mücadele kampanyasını Şi Jinping bu teşhise dayanarak başlattı; kesintisiz sürdürdü. ÇKP’nin ekonomiye egemen olan çevreler tarafından fethedilmesini önlemek önceliği Kongre konuşmasına da damgasını vuruyor. Parti’nin devlet ve toplum üzerindeki liderliğini korumak, bu nedenle, ısrarla vurgulanıyor.
Kongre konuşması bu doğrultudaki önerilerle doludur: “Parti’nin devlet ve toplum üzerindeki mutlak liderliğinin titizlikle korunması… Marksizmi, diyalektik ve tarihsel materyalizmi çalışmak, geliştirmek, komünizm idealini daha da yükseltmek… İdeolojik çalışmanın öncü rolünü titizlikle korumak… Çalışmalarımızda öz sosyalist değerleri korumak ve yüceltmek…” Ve en önemlisi, “Parti’nin istikrarı için büyük önem taşıyan tarihsel yükseliş ve iniş aşamalarından, yolsuzlukla ödünsüz bir mücadele sayesinde kaçınmak…”
“Kendiliğinden Sosyalizm” mi?
Şi Jinping, sosyalizmin değerlerini benimsemiş, Marksizmi özümsemiş, yerli ve enternasyonal burjuvazinin telkinlerine karşı ideolojik mücadele sürdüren bir ÇKP istiyor. Bu Parti, yolsuzluk eğilimlerine karşı da ödünsüz direnecektir. Temel soru şudur: Bu olumlu koşullara rağmen, ülke-içi kapitalizm açıkça tasfiye edilmeden sosyalizm gerçekleşebilir mi?
Bilgilerimiz, üretim ilişkilerinin “son tahlilde” üstyapıya (devlete) baskın çıkacağını öğretiyor. Yani, Şi, yenilgiye mahkûm bir çaba üstleniyor. “Üstyapı”, yani ÇKP iktidarı ile uyumsuz kapitalist bir ekonomi…
Daha “hayırhah” bir yorum da mümkün. Şi, Kongre konuşmasının bir yerinde, “üretim güçlerini geliştirmek, sosyalizmin temel bir görevidir” diyor. Belki de, Marksizmin daha da “öncül” olan önermesine güvenmektedir: Üretim güçlerindeki gelişmelerin “son tahlilde” üretim ilişkilerine baskın çıkacağını ummaktadır.
ÇKP Genel Sekreteri, “modern bir sosyalizme geçiş” programında ihtiraslı, iddialı iktisadî ve teknolojik hedefler önermektedir.
Bunların sonucu olarak sosyalizme “kendiliğinden bir geçiş” mi ummaktadır? Öyle ya, Marx’a göre de üretim güçlerindeki gelişim, var olan üretim ilişkileriyle uyumsuz hale geldiği zaman toplumsal bir devrim gündeme gelmeyecek midir?
Belki de Şi, 21’nci yüzyılın ortalarında ÇKP liderliğinde üretim güçlerinin gelişim düzeyinin, temposunun kapitalizmin sürdürülmesini imkânsız kılacağını öngörmektedir ve (Lenin ve Mao’nun öğretilerine sırt çevirerek) sosyalizmin de, sırası geldiği için ve ilave bir sınıfsal müdahale gerektirmeden kendiliğinden gerçekleşeceğini düşünmektedir.
Korkut Boratav / SOL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder