Türkiye Varlık Fonu, 26 Ağustos 2016’da yürürlüğe giren 6441 sayılı
yasayla kuruldu. AKP’liler, Yasayı bir an önce çıkartabilmek için
Mecliste terör estirmişlerdi. Çok şey beklediklerini söyleyip
duruyorlardı. Dinamik ve krizler karşısında daha dirençli bir ekonomimiz
olacaktı. On yılda 1 trilyon liralık yatırım yapılacaktı. Büyümemize
yılda fazladan %1,5 katkı verecekti. Ülkenin boş duran kaynakları
ekonomiye kazandırılacak; elde edilen paralarla büyük projeler finanse
edilecekti. Büyük ihalelerde müteahhitlerin teminat sorunu çözümlenecek;
havuzda toplanacak paralar sayesinde defanstan çıkıp hücum
oynayabilecektik.
O günlerde bunlara benzer çok sayıda uçuk laf ediliyordu.
Kurulalı bir yılı geçti. Bugüne değin 50 milyar lira değerinde varlığın devredilmiş olmasına karşın, kuruluş amacına yönelik hiçbir etkinlik yapılmadı. Basında yalnızca skandallarla gündeme gelebildiler. Beş yıldızlı oteller; yönetim kurulu üyelerine ödenen paralar ve onlardan birine alınan 850 bin liralık araba; Ak Merkeze taşınmaları, dudak uçuklatan kiralar… Son olarak da Tayyip Erdoğan’ın hiç yol alınamadığı doğrultusundaki yakınması ve başkanının görevden alınmasıyla haber oldular.
Düşünebiliyor musunuz?
Fonda 50 milyar lira var ama kullanılmıyor, öylece duruyor. Bu durum, birilerinin tembelliği ile açıklanamaz. AKP’ye ise hiç yakışmaz. Başka nedenleri olmalı.
Basında, Tayyip Erdoğan ile Binali Yıldırım ekipleri arasında rant paylaşımından doğan bir çekişmeye işaret ediliyor. Deniyor ki; Yıldırım, Fonun büyük çaplı altyapı projeleri için; Erdoğan ise borsa ve döviz piyasasına müdahaleyi de içeren daha kısa erimli hedefler için kullanılmasını istiyor.
Bu görüş, Binali Yıldırım’ın, AKP’nin doğal liderinin karşısına bir güç odağı olarak çıkabileceği varsayımına dayanıyor. Binali Yıldırım, arkasında birkaç partili milletvekili görüp bayrak açamaz. Eğer kendisinde bayrak açacak güç görüyorsa; patronların, Yasadaki biçimiyle bir varlık fonu istemediği anlaşılır.
Aslında patronlar daha ilk günden karşı çıkmışlardı: TÜSİAD Başkanı, tereddütlerini dile getirmiş ve “keşke bize de sorsaydınız” diye yakınmıştı.
İstemiyorlar ve haklılar!
Yasayla öngörülen Fon, kapitalist sistemle çelişiyor. Çünkü devlet, malını mülkünü masaya sürüp ucuz faizlerle piyasada ne kadar para varsa toplayabileceği yasal ortamı hazırladı. Patronlara para kalmayacak. Ya avuçlarını yalayacaklar ya da yüksek faizlerle para bulabilecekler.
Devletin, özel sektöre rakip olduğu bir kapitalist sistem gösteremezsiniz.
Bir de Tayyip Erdoğan’ın güvenilirliğinin zedelenmiş olması gerçeği var. Kamu varlıklarının dağıtımında tek yetkili olmasını riskli görüyorlar.
Varlık Fonunun şöyle bir kurgusu var: anonim şirket benzeri bir fon kuruluyor ve bakanlar kuruluna, dilediği kamu varlığını aktarma yetkisi tanınıyor. Fon yönetim kurulu, Başbakanın atadığı 5 kişiden oluşuyor. Bunlardan, Stratejik plan yapmaları ve bakanlar kurulunun onayına sunmaları bekleniyor.
Görevleri arasında, satmak, menkul değere dönüştürüp borsada oynamak, rehin ve ipotek karşılığında borç almak, borsada oynamak gibi işler var.
Ama denetim yok. Yapılanları, yapanların seçtiği üç kişiden oluşan “bağımsız denetçilerin” denetleyip, raporlarını başbakana sunmaları öngörülüyor. Turizm işletmelerinden, bankacılığa; borsadan, enerjiye değin çok geniş bir yelpazeden oluşan amorf yapının denetlenebilmesine olanak da yok zaten. Üstelik, her şeyi batırsalar bile hesap sorabilmek olanaksız; “kriz çıktı, öngörülerim tutmadı” deseler kurtulurlar. Haksız da değiller: Ülkenin yarınını kim görebiliyor ki?
Yasada yetkiler Başbakan ile Bakanlar Kurulu arasında dağıtılmış gibi görünüyor. Bu ayrım 2019’a gelindiğinde anlamsızlaşacak. Çünkü Başbakanlık kalkıyor, Bakanlar kurulu ise meclisten güvenoyu almış bakanlardan değil; Cumhurbaşkanının memurlarından oluşuyor. Üstelik Meclisin bu memurları sorgulama yetkisi bile yok.
Yasadaki biçimiyle Varlık Fonunun Kapitalizme aykırı bir yapı olduğunu söyledim. Ancak AKP’nin ne yaptığını, kimlerle ittifaklar kurduğunu, kimlere ne tür sözler verdiğini bilmek olanaksız. İktidarını yitirmemek için her şey yapabilir.
Bir bilgi verip bitireyim:
Mecliste görüşülen 130 maddelik torba yasa tasarısında Varlık Fonuyla ilgi kurulabilecek bir düzenlemeye de yer veriliyor. Geçtiğimiz yıl, turizm işletmelerine 49 yıllığına tahsisli, toplamı 2 milyon 300 bin M² büyüklüğünde çok sayıda kamu kamu taşınmazı varlık fonuna devredilmişti. Üzerlerinde işletmecilerinin yaptığı tesisler bulunuyordu. Torba yasayla, işletmecilerine satın alabilmeleri için fırsat yaratılıyor. Satın almak istemeyenler için de çözüm getirilmiş: 49 yıllık tahsisin diyelim 40 yılı bitti, süre başa sarılıyor.
Kadir Sev / SOL
Kurulalı bir yılı geçti. Bugüne değin 50 milyar lira değerinde varlığın devredilmiş olmasına karşın, kuruluş amacına yönelik hiçbir etkinlik yapılmadı. Basında yalnızca skandallarla gündeme gelebildiler. Beş yıldızlı oteller; yönetim kurulu üyelerine ödenen paralar ve onlardan birine alınan 850 bin liralık araba; Ak Merkeze taşınmaları, dudak uçuklatan kiralar… Son olarak da Tayyip Erdoğan’ın hiç yol alınamadığı doğrultusundaki yakınması ve başkanının görevden alınmasıyla haber oldular.
Düşünebiliyor musunuz?
Fonda 50 milyar lira var ama kullanılmıyor, öylece duruyor. Bu durum, birilerinin tembelliği ile açıklanamaz. AKP’ye ise hiç yakışmaz. Başka nedenleri olmalı.
Basında, Tayyip Erdoğan ile Binali Yıldırım ekipleri arasında rant paylaşımından doğan bir çekişmeye işaret ediliyor. Deniyor ki; Yıldırım, Fonun büyük çaplı altyapı projeleri için; Erdoğan ise borsa ve döviz piyasasına müdahaleyi de içeren daha kısa erimli hedefler için kullanılmasını istiyor.
Bu görüş, Binali Yıldırım’ın, AKP’nin doğal liderinin karşısına bir güç odağı olarak çıkabileceği varsayımına dayanıyor. Binali Yıldırım, arkasında birkaç partili milletvekili görüp bayrak açamaz. Eğer kendisinde bayrak açacak güç görüyorsa; patronların, Yasadaki biçimiyle bir varlık fonu istemediği anlaşılır.
Aslında patronlar daha ilk günden karşı çıkmışlardı: TÜSİAD Başkanı, tereddütlerini dile getirmiş ve “keşke bize de sorsaydınız” diye yakınmıştı.
İstemiyorlar ve haklılar!
Yasayla öngörülen Fon, kapitalist sistemle çelişiyor. Çünkü devlet, malını mülkünü masaya sürüp ucuz faizlerle piyasada ne kadar para varsa toplayabileceği yasal ortamı hazırladı. Patronlara para kalmayacak. Ya avuçlarını yalayacaklar ya da yüksek faizlerle para bulabilecekler.
Devletin, özel sektöre rakip olduğu bir kapitalist sistem gösteremezsiniz.
Bir de Tayyip Erdoğan’ın güvenilirliğinin zedelenmiş olması gerçeği var. Kamu varlıklarının dağıtımında tek yetkili olmasını riskli görüyorlar.
Varlık Fonunun şöyle bir kurgusu var: anonim şirket benzeri bir fon kuruluyor ve bakanlar kuruluna, dilediği kamu varlığını aktarma yetkisi tanınıyor. Fon yönetim kurulu, Başbakanın atadığı 5 kişiden oluşuyor. Bunlardan, Stratejik plan yapmaları ve bakanlar kurulunun onayına sunmaları bekleniyor.
Görevleri arasında, satmak, menkul değere dönüştürüp borsada oynamak, rehin ve ipotek karşılığında borç almak, borsada oynamak gibi işler var.
Ama denetim yok. Yapılanları, yapanların seçtiği üç kişiden oluşan “bağımsız denetçilerin” denetleyip, raporlarını başbakana sunmaları öngörülüyor. Turizm işletmelerinden, bankacılığa; borsadan, enerjiye değin çok geniş bir yelpazeden oluşan amorf yapının denetlenebilmesine olanak da yok zaten. Üstelik, her şeyi batırsalar bile hesap sorabilmek olanaksız; “kriz çıktı, öngörülerim tutmadı” deseler kurtulurlar. Haksız da değiller: Ülkenin yarınını kim görebiliyor ki?
Yasada yetkiler Başbakan ile Bakanlar Kurulu arasında dağıtılmış gibi görünüyor. Bu ayrım 2019’a gelindiğinde anlamsızlaşacak. Çünkü Başbakanlık kalkıyor, Bakanlar kurulu ise meclisten güvenoyu almış bakanlardan değil; Cumhurbaşkanının memurlarından oluşuyor. Üstelik Meclisin bu memurları sorgulama yetkisi bile yok.
Yasadaki biçimiyle Varlık Fonunun Kapitalizme aykırı bir yapı olduğunu söyledim. Ancak AKP’nin ne yaptığını, kimlerle ittifaklar kurduğunu, kimlere ne tür sözler verdiğini bilmek olanaksız. İktidarını yitirmemek için her şey yapabilir.
Bir bilgi verip bitireyim:
Mecliste görüşülen 130 maddelik torba yasa tasarısında Varlık Fonuyla ilgi kurulabilecek bir düzenlemeye de yer veriliyor. Geçtiğimiz yıl, turizm işletmelerine 49 yıllığına tahsisli, toplamı 2 milyon 300 bin M² büyüklüğünde çok sayıda kamu kamu taşınmazı varlık fonuna devredilmişti. Üzerlerinde işletmecilerinin yaptığı tesisler bulunuyordu. Torba yasayla, işletmecilerine satın alabilmeleri için fırsat yaratılıyor. Satın almak istemeyenler için de çözüm getirilmiş: 49 yıllık tahsisin diyelim 40 yılı bitti, süre başa sarılıyor.
Kadir Sev / SOL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder