Kurtuluş Savaşı’ndan sonraki ‘en yerli ve milli mücadele’ tarihi
yaklaşıyor(!) Hem Amerika’ya verilen ayar hem de içerideki kamuoyunu
‘türlü aldatmacalarla’ ikna ve bütünleştirme çabası sürüyor.
Bu arada, Türk bayrağıyla şık bir görüntü sergileyen ‘cari açık kapatma şampiyonumuz’, ‘ekonomi kahramanımız’ Rıza Sarraf başlı başına bir ‘ihanet şebekesi’ne dönüşecek gibi görünüyor.
Sarraf, Atilla, Flynn
AKP ve Erdoğan’ın talihsizliği işte! Dönem çok fazla itirafçı yaptı!
Rıza Sarraf gibi tutuklu bulunan ve ABD ambargosunu delmekle suçlanan Halkbank eski Genel Müdür Yardımcısı Hakan Atilla’nın da savcılıkla işbirliği yaptığına kesin gözüyle bakılıyor.
Hükümetin başını ağrıtması öngörülen konulardan biri de görevden alınan ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Michael Flynn hakkındaki iddialar.
Fethullah Gülen’i kaçırmak için Türkiye hükümetinden para aldığı ileri sürülen Flynn’ın özel yetkili savcıyla işbirliği yapmayı kabul etmiş olabileceği yönündeki haberler fazlalaşıyor.
ABD ile savaş isteği gerçek
Gelişmelerle doğru orantılı olarak, geldiğimiz noktada; iktidar ve Erdoğan geçmişten ayrı olarak ilk defa ciddi bir biçimde Amerika’ya kafa tutuyor. Şüphesiz kişisel kaygılar ve beka sorunu nedeniyle!
Yerli kahramanlık oyunu, oy toplama planının bir parçası olan ‘dünya beşten büyüktür’ ya da ‘one minute’ safsatalarından farklı, ‘ya herru ya merru’ noktasıdır!
Tasfiye sancılı olur
Siyasi iktidarın başka bir ‘çıkışı’ da olabilir. Ancak tanıdığımız Erdoğan’ın ‘bu çıkış’ yolunu tercih etmeyeceğini anlamak zor değil. Ortadoğu ve Türkiye yeni gelişmelerin üzerinde duruyor. Ilımlı İslam’ın tasfiyesine tanık oluyoruz. Suudi Arabistan’daki süreç, Mısır’daki IŞİD katliamı tesadüf değildir. Tasfiye sancılı olur.
Türkiye’de ortaya çıkacak muhtemel gelişme ve senaryolar da bu ‘tasfiye çatısı’ndan bağımsız olamayacaktır.
Nettir. İhvan, ‘Müslüman Kardeşler’ felsefesini CIA eliyle besleyen ABD, şimdi o projeyi ‘bir süreliğine’ rafa kaldırıyor.
Esad gitmedi ama...
Bu çerçevede Ortadoğu’da, Erdoğan’ı ilgilendiren matematik çok açık ve iki kere ikinin dört ettiği kadar net. Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad’ın ülkesinin başında ve koltuğunda kalması kendisinin gidici olduğu anlamı taşıyordu.
Erdoğan’ın anlaşma arayışı
Şüphesiz ‘siyasal İslam’ın kurnaz aklı’ bunu biliyor. Bir projenin sonu yaklaşırken, Erdoğan’ın ‘direnme kararı’ aldığını, en azından kişiliğin buna müsait olduğunu söylemek mümkün.
Şimdilik içeride, mutabakat sağlamaya çalışıyor. Atatürkçülere göz kırptığı biliniyor. Onları yumuşak karınlarından yakalama gayretinde. Bu yüzden, ‘emperyalizme karşı el ele’ kampanyasını yürütmeye çalışıyor. Bildiğimiz üzere yakın dönemde Atatürkçü olmasının nedenlerinden biri de bu.
2019 hayali uzak, günü kurtarma çabası
Ancak artık 2019 bile uzak bir hayal. Elbette AKP ve Erdoğan sonuna kadar buraya gidebilmek ve bu tarihi, bir zafer olarak hanesine yazdırmak için her yolu deneyecek. Ancak öncelikle günü kurtarmaya çalışacak.
Özeleştiriyi kime verdi?
Bu noktadaki mutabakat arayışlarından biri de önemli.
Bülent Arınç’ın, “Türkiye Cumhuriyeti’nde 80 kişi bile yoktur ki Gülen’i sevmesin” sözleri, doğal olarak tepki ile karşılanırken, bir nokta gözden kaçtı.
Kimse ‘bayram değil seyran değil, Arınç bu sözleri niye, hem de böyle bir ortamda ve havuz ekranlarından birinde söyledi’ diye sormadı.
Klasik Bülent Arınç üslubundan farklıdır. ‘Söyleyene değil, söyletene bakacaksın’ derler. Kullanılmak tatsızdır. Ne var ki Arınç, bunu daima kişisel menfaatlerine uyumlu bir kalıba sokup, işine yarayacak bir form çıkararak yapar.
O konuşmasında hem ‘isteğe’ uyumlu mesajlar verdi. Hem de farklı boyutta yaşanabilecek yakın geleceğe göndermede bulundu.
Arınç ve Erdoğan’ın üst üste gelen açıklamaları
AKP kurucularından Arınç’la aynı gün konuşan Erdoğan’ın ‘özeleştiriden’ söz etmesi de tesadüf değildi.
Yaşanan anormal gelişmelerden sonra bir koltuğun sessiz sedasız terk edilebilmesi mümkün değildir. Siyasi iklim ‘sahte barış’ kadar ‘gerçek çatışma’ ortamına da uygun.
Çürüdüler, gidecekler, sonrasına bakalım
Dışarıdaki gelişmelere paralel ve içeride başta ekonomik olarak her gün daha net hissedilmeye başlanan negatif yansımalar nedeniyle kum saati tortusunu aşağı tarafta biriktirmeyi sürdürüyor. O saati geri çevirmek olanaksız.
‘Bir proje partisinin’ çürürken, ‘siz projesiniz’ diye haykırmasına tanık oluyoruz. Trajik, saçma ve ucuz mizah gibi.
Gerçekte, ‘yeni Türkiye’nin’ nasıl kurulacağını düşünme zamanı...
Erk Acarer / BİRGÜN
Bu arada, Türk bayrağıyla şık bir görüntü sergileyen ‘cari açık kapatma şampiyonumuz’, ‘ekonomi kahramanımız’ Rıza Sarraf başlı başına bir ‘ihanet şebekesi’ne dönüşecek gibi görünüyor.
Sarraf, Atilla, Flynn
AKP ve Erdoğan’ın talihsizliği işte! Dönem çok fazla itirafçı yaptı!
Rıza Sarraf gibi tutuklu bulunan ve ABD ambargosunu delmekle suçlanan Halkbank eski Genel Müdür Yardımcısı Hakan Atilla’nın da savcılıkla işbirliği yaptığına kesin gözüyle bakılıyor.
Hükümetin başını ağrıtması öngörülen konulardan biri de görevden alınan ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Michael Flynn hakkındaki iddialar.
Fethullah Gülen’i kaçırmak için Türkiye hükümetinden para aldığı ileri sürülen Flynn’ın özel yetkili savcıyla işbirliği yapmayı kabul etmiş olabileceği yönündeki haberler fazlalaşıyor.
ABD ile savaş isteği gerçek
Gelişmelerle doğru orantılı olarak, geldiğimiz noktada; iktidar ve Erdoğan geçmişten ayrı olarak ilk defa ciddi bir biçimde Amerika’ya kafa tutuyor. Şüphesiz kişisel kaygılar ve beka sorunu nedeniyle!
Yerli kahramanlık oyunu, oy toplama planının bir parçası olan ‘dünya beşten büyüktür’ ya da ‘one minute’ safsatalarından farklı, ‘ya herru ya merru’ noktasıdır!
Tasfiye sancılı olur
Siyasi iktidarın başka bir ‘çıkışı’ da olabilir. Ancak tanıdığımız Erdoğan’ın ‘bu çıkış’ yolunu tercih etmeyeceğini anlamak zor değil. Ortadoğu ve Türkiye yeni gelişmelerin üzerinde duruyor. Ilımlı İslam’ın tasfiyesine tanık oluyoruz. Suudi Arabistan’daki süreç, Mısır’daki IŞİD katliamı tesadüf değildir. Tasfiye sancılı olur.
Türkiye’de ortaya çıkacak muhtemel gelişme ve senaryolar da bu ‘tasfiye çatısı’ndan bağımsız olamayacaktır.
Nettir. İhvan, ‘Müslüman Kardeşler’ felsefesini CIA eliyle besleyen ABD, şimdi o projeyi ‘bir süreliğine’ rafa kaldırıyor.
Esad gitmedi ama...
Bu çerçevede Ortadoğu’da, Erdoğan’ı ilgilendiren matematik çok açık ve iki kere ikinin dört ettiği kadar net. Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad’ın ülkesinin başında ve koltuğunda kalması kendisinin gidici olduğu anlamı taşıyordu.
Erdoğan’ın anlaşma arayışı
Şüphesiz ‘siyasal İslam’ın kurnaz aklı’ bunu biliyor. Bir projenin sonu yaklaşırken, Erdoğan’ın ‘direnme kararı’ aldığını, en azından kişiliğin buna müsait olduğunu söylemek mümkün.
Şimdilik içeride, mutabakat sağlamaya çalışıyor. Atatürkçülere göz kırptığı biliniyor. Onları yumuşak karınlarından yakalama gayretinde. Bu yüzden, ‘emperyalizme karşı el ele’ kampanyasını yürütmeye çalışıyor. Bildiğimiz üzere yakın dönemde Atatürkçü olmasının nedenlerinden biri de bu.
2019 hayali uzak, günü kurtarma çabası
Ancak artık 2019 bile uzak bir hayal. Elbette AKP ve Erdoğan sonuna kadar buraya gidebilmek ve bu tarihi, bir zafer olarak hanesine yazdırmak için her yolu deneyecek. Ancak öncelikle günü kurtarmaya çalışacak.
Özeleştiriyi kime verdi?
Bu noktadaki mutabakat arayışlarından biri de önemli.
Bülent Arınç’ın, “Türkiye Cumhuriyeti’nde 80 kişi bile yoktur ki Gülen’i sevmesin” sözleri, doğal olarak tepki ile karşılanırken, bir nokta gözden kaçtı.
Kimse ‘bayram değil seyran değil, Arınç bu sözleri niye, hem de böyle bir ortamda ve havuz ekranlarından birinde söyledi’ diye sormadı.
Klasik Bülent Arınç üslubundan farklıdır. ‘Söyleyene değil, söyletene bakacaksın’ derler. Kullanılmak tatsızdır. Ne var ki Arınç, bunu daima kişisel menfaatlerine uyumlu bir kalıba sokup, işine yarayacak bir form çıkararak yapar.
O konuşmasında hem ‘isteğe’ uyumlu mesajlar verdi. Hem de farklı boyutta yaşanabilecek yakın geleceğe göndermede bulundu.
Arınç ve Erdoğan’ın üst üste gelen açıklamaları
AKP kurucularından Arınç’la aynı gün konuşan Erdoğan’ın ‘özeleştiriden’ söz etmesi de tesadüf değildi.
Yaşanan anormal gelişmelerden sonra bir koltuğun sessiz sedasız terk edilebilmesi mümkün değildir. Siyasi iklim ‘sahte barış’ kadar ‘gerçek çatışma’ ortamına da uygun.
Çürüdüler, gidecekler, sonrasına bakalım
Dışarıdaki gelişmelere paralel ve içeride başta ekonomik olarak her gün daha net hissedilmeye başlanan negatif yansımalar nedeniyle kum saati tortusunu aşağı tarafta biriktirmeyi sürdürüyor. O saati geri çevirmek olanaksız.
‘Bir proje partisinin’ çürürken, ‘siz projesiniz’ diye haykırmasına tanık oluyoruz. Trajik, saçma ve ucuz mizah gibi.
Gerçekte, ‘yeni Türkiye’nin’ nasıl kurulacağını düşünme zamanı...
Erk Acarer / BİRGÜN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder