Foto muhabiri Ali Öz’ün iki yıl boyunca Tarlabaşı’nda çektiği 30
bin kare fotoğrafı kapsayan, ‘Tarlabaşı-Ayıp Şehir’ isimli sergisi
bugün Viyana’da açılıyor. Söyleşi için buluştuğumuz Öz, ‘Buradaki
rantsal dönüşüm adına yapılan katliam devletin ayıbı’ diyor.
Cumbalı tarihi evleriyle, kaldırımda oturan kadınları, dar sokaklarında koşturan çocuklarıyla merak edilen Tarlabaşı... Hatta köşe başlarını tutmuş bıçkın delikanlılar, hayat kadınları, hurdacılar, translar, travestiler... Suçun kol gezdiği, herkesin sokaklarına girmeye cesaret edemediği semt, fotoğraflarıyla yine gündemde, üstelik bu sefer Viyana’da...
Foto muhabiri Ali Öz’ün iki yıl boyunca Tarlabaşı’nda adım adım çektiği 30 bin kare fotoğrafı kapsayan, “Tarlabaşı-Ayıp Şehir” isimli sergisi bugün açılıyor. Viyana’daki Galeri 68’de sergilenecek fotoğraflar 6 Ocak’a kadar görülebilecek.
Yaklaşık 30 bine yakın fotoğraflarıyla Tarlabaşı’nı anlatan Öz, çok hikâye biriktirmiş. Öz, semt sakinlerini “Tarlabaşı insanı çok hassas, duyarlı insanlar, bir o kadar da alıngan insanlar” diye tanımlıyor. Öz’e serginin adı neden “Tarlabaşı-Ayıp Şehir” diye sorduğumuzda “Bu devletin ayıbı” diyor ve ekliyor: “Devletin buradaki rantsal dönüşüm adına yaptığı katliamı, insanları evinden atması, buradaki mimari dokunun yok edilmesi üzerine bu ayıbı anlatmak için kullandığımız bir kavram ‘Ayıp Şehir’. Ve ben de çekindim çünkü Tarlabaşı insanına bunu anlatmak biraz zor; kültürel yapıyı, altyapıyı düşündüğümüz zaman. Fakat ben bunu anlattım, ordaki insanlar bunu çok da iyi anladılar” diyor. 2000 yılından bu yana sürekli Tarlabaşı’nda olduğunu söyleyen Öz, “Burası bir yaşam mekânı olarak oluşturulmuş ve Venedik mimarisinin kopyası, hatta şair Sennur Sezer “Venedik’in susuz hali” diyor Tarlabaşı için... Bir dönem Türkiye’nin değişik bölgelerinden insanlar geldi, çoğunlukla Romanlar var yaşayan. Burda en büyük yıkım ve en büyük suç bence Tarlabaşı Bulvarı açılışı sırasında yaşandı. Açılışta şöyle bir cümle kullanılmıştı ‘Ne olacak ya, 2-3 tane Rum’un evini yıkmakla’... Sonra burası kendi kaderine terk edildi” diyor.
Yaklaşık 100 yıl boyunca azınlıkların yaşadığı İstanbul’un bu tarihi semtin bir bölümü kentsel dönüşüm projesiyle yıkıldı. Yıkılan sadece evler miydi? Tabii ki hayır. Yıkılan Rum asıllı olup 6-7 Eylül olaylarında “Burada Rum adıyla yaşamak mümkün değildi” diyerek adını Süleyman olarak değiştiren ve dört katlı, yüksek tavanlı, antika bir konağın sahibi, ‘Rum Süleyman’ın hayatıydı. Peki, Süryani kilisesinin yanında 4 tane evi olan “Ben evime ev istiyorum, ben para istemiyorum para delikanlıyı bozar. Ben niye Dudullu’ya gideyim ben evime ev istiyorum” diye haykıran Ahmet Amca... Onu evden atarlarken evi boşalttıkları sırada kalp krizinden ölen Ahmet Amca. Kim verecek bunun hesabını. Cevap net, hiç kimse... Tarlabaşı’nda yok olup giden hayatlar, sadece kentsel dönüşüm sırasında yaşanmadı tabii ki her gün belki siz bu yazıyı okurken onlarca hayat yok oluyor o sokaklarda. O yıkılan binalarda para kazanmak için bedenini satan kadınlar, dilenen çocuklar, para için birbirini vuranlar... Bu liste uzar gider. Uzun yıllardır merak edilen ve bir türlü cevap bulamayan şu soruyu ben de sormadan edemeyeceğim. Tüm bu olaylar nasıl oluryor da Tarlabaşı Karakolu’nun on metre etrafında oluyor. Öz’ün dediği gibi, “Gerçek şu ki devletin burada suçu önlemek, yok etmek gibi bir derdi yok”...
Öz, “2000 yıllarında ben burada bir yıkım olacağını duydum ve hemen kolları sıvadım, ve hızla çekmeye başladım. Ama proje olsun diye yapmadım, niye yaptım? Yıkılacak yok olacak bir kültür, yaşam, mekân; burayı hızla belgelemeliyim diye düşündüm. 6-7 ay sonra ben çekiyorum ama, bu insanlar için bir şey yapmalıyım deyip sosyal medyayı kullanmaya başladım, çok ses getirdi. Sonra Karşı Sanat’ta sergisini yaptık. Karşı Sanat’ın sergilerinin içinde 6-7 Eylül olaylarından sonra en çok etkili çalışmalardan birisi oldu, arkasından da “Tarlabaşı Ayıp Şehir” kitabını çıkardık. Türkiye’de de daha çok ilgi gösterenler Avrupalılardı. Ben bu çalışmaları yaparken ne mimarlar odasından ne de başka hiçbir kurumdan hiçbir destek buldum. Avusturya Lisesi Mezunlar Derneği, Avusturya Kültür Ofisi ve Avusturya Başkanlık Ofisi sergiye destek veren kurumlar arasında yer alıyor” diyor.
ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK / CUMHURİYET
Cumbalı tarihi evleriyle, kaldırımda oturan kadınları, dar sokaklarında koşturan çocuklarıyla merak edilen Tarlabaşı... Hatta köşe başlarını tutmuş bıçkın delikanlılar, hayat kadınları, hurdacılar, translar, travestiler... Suçun kol gezdiği, herkesin sokaklarına girmeye cesaret edemediği semt, fotoğraflarıyla yine gündemde, üstelik bu sefer Viyana’da...
Foto muhabiri Ali Öz’ün iki yıl boyunca Tarlabaşı’nda adım adım çektiği 30 bin kare fotoğrafı kapsayan, “Tarlabaşı-Ayıp Şehir” isimli sergisi bugün açılıyor. Viyana’daki Galeri 68’de sergilenecek fotoğraflar 6 Ocak’a kadar görülebilecek.
Yaklaşık 30 bine yakın fotoğraflarıyla Tarlabaşı’nı anlatan Öz, çok hikâye biriktirmiş. Öz, semt sakinlerini “Tarlabaşı insanı çok hassas, duyarlı insanlar, bir o kadar da alıngan insanlar” diye tanımlıyor. Öz’e serginin adı neden “Tarlabaşı-Ayıp Şehir” diye sorduğumuzda “Bu devletin ayıbı” diyor ve ekliyor: “Devletin buradaki rantsal dönüşüm adına yaptığı katliamı, insanları evinden atması, buradaki mimari dokunun yok edilmesi üzerine bu ayıbı anlatmak için kullandığımız bir kavram ‘Ayıp Şehir’. Ve ben de çekindim çünkü Tarlabaşı insanına bunu anlatmak biraz zor; kültürel yapıyı, altyapıyı düşündüğümüz zaman. Fakat ben bunu anlattım, ordaki insanlar bunu çok da iyi anladılar” diyor. 2000 yılından bu yana sürekli Tarlabaşı’nda olduğunu söyleyen Öz, “Burası bir yaşam mekânı olarak oluşturulmuş ve Venedik mimarisinin kopyası, hatta şair Sennur Sezer “Venedik’in susuz hali” diyor Tarlabaşı için... Bir dönem Türkiye’nin değişik bölgelerinden insanlar geldi, çoğunlukla Romanlar var yaşayan. Burda en büyük yıkım ve en büyük suç bence Tarlabaşı Bulvarı açılışı sırasında yaşandı. Açılışta şöyle bir cümle kullanılmıştı ‘Ne olacak ya, 2-3 tane Rum’un evini yıkmakla’... Sonra burası kendi kaderine terk edildi” diyor.
Yaklaşık 100 yıl boyunca azınlıkların yaşadığı İstanbul’un bu tarihi semtin bir bölümü kentsel dönüşüm projesiyle yıkıldı. Yıkılan sadece evler miydi? Tabii ki hayır. Yıkılan Rum asıllı olup 6-7 Eylül olaylarında “Burada Rum adıyla yaşamak mümkün değildi” diyerek adını Süleyman olarak değiştiren ve dört katlı, yüksek tavanlı, antika bir konağın sahibi, ‘Rum Süleyman’ın hayatıydı. Peki, Süryani kilisesinin yanında 4 tane evi olan “Ben evime ev istiyorum, ben para istemiyorum para delikanlıyı bozar. Ben niye Dudullu’ya gideyim ben evime ev istiyorum” diye haykıran Ahmet Amca... Onu evden atarlarken evi boşalttıkları sırada kalp krizinden ölen Ahmet Amca. Kim verecek bunun hesabını. Cevap net, hiç kimse... Tarlabaşı’nda yok olup giden hayatlar, sadece kentsel dönüşüm sırasında yaşanmadı tabii ki her gün belki siz bu yazıyı okurken onlarca hayat yok oluyor o sokaklarda. O yıkılan binalarda para kazanmak için bedenini satan kadınlar, dilenen çocuklar, para için birbirini vuranlar... Bu liste uzar gider. Uzun yıllardır merak edilen ve bir türlü cevap bulamayan şu soruyu ben de sormadan edemeyeceğim. Tüm bu olaylar nasıl oluryor da Tarlabaşı Karakolu’nun on metre etrafında oluyor. Öz’ün dediği gibi, “Gerçek şu ki devletin burada suçu önlemek, yok etmek gibi bir derdi yok”...
Öz, “2000 yıllarında ben burada bir yıkım olacağını duydum ve hemen kolları sıvadım, ve hızla çekmeye başladım. Ama proje olsun diye yapmadım, niye yaptım? Yıkılacak yok olacak bir kültür, yaşam, mekân; burayı hızla belgelemeliyim diye düşündüm. 6-7 ay sonra ben çekiyorum ama, bu insanlar için bir şey yapmalıyım deyip sosyal medyayı kullanmaya başladım, çok ses getirdi. Sonra Karşı Sanat’ta sergisini yaptık. Karşı Sanat’ın sergilerinin içinde 6-7 Eylül olaylarından sonra en çok etkili çalışmalardan birisi oldu, arkasından da “Tarlabaşı Ayıp Şehir” kitabını çıkardık. Türkiye’de de daha çok ilgi gösterenler Avrupalılardı. Ben bu çalışmaları yaparken ne mimarlar odasından ne de başka hiçbir kurumdan hiçbir destek buldum. Avusturya Lisesi Mezunlar Derneği, Avusturya Kültür Ofisi ve Avusturya Başkanlık Ofisi sergiye destek veren kurumlar arasında yer alıyor” diyor.
ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK / CUMHURİYET
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder