31 Ocak 2018 Çarşamba

Hayatı savunmak - ÇİĞDEM TOKER

12 Eylül darbesi sırasında idam yürürlükteydi. 
Askeri cunta, bu cezayı tepe tepe kullanmış, yaşı utanmazca büyütülerek idam edilen lise öğrencisi Erdal Eren ile başlayan idamların sayısı 50’ye ulaşmıştı. 
İdamın uygulanabilmesi için gerekli koşullardan biri de, hüküm verilenin asılmaya tıbben elverişli olduğunun belgelenmesiydi. 
Hakkında ölüm cezası verilenler için kamuda görev yapan doktorlardan, işte bu tespite imza atmaları isteniyordu. 
Kanunla kurulmuş bir meslek örgütü olan Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) o dönemdeki Merkez Konseyi Başkanı Nusret Fişek milletvekillerine, Cumhurbaşkanı’na hitaben mektuplar göndererek idama neden karşı olduklarını anlattı. İnsanı yaşatmanın, hekimlik mesleğinin en temel etik kuralı olduğunu, idamın infazı sırasında hekim bulundurmanın doğru olmadığını hatırlattılar. Prof. Fişek, meslektaşları Prof. Dr. Atalay Yörükoğlu, Doç. Dr. Haluk Özbay, Doç. Dr. Ragıp Çam, Dr. Hüsnü Çuhadar hakkında dava açıldı. Ölüm cezasına karşı bildiri hazırlamak suçuyla yargılandılar. 

Fişek ve arkadaşları, “Hekimlerin idama ve idamın infazı sırasında hekiminbulundurulmasına karşı olmaları” nedeniyle yargılandıkları davadan beraat etti. 
Ölüm cezası 2004 yılında tamamen ve her koşulda kaldırıldı.

***

TTB yönetimi, 33 yıl sonra bugün yaşam hakkını bu kez barışla birlikte savunan açıklaması dolayısıyla hedefte. Darbe döneminden farklı olarak, bu kez TTB Başkanı Raşit Tükel ve Merkez Konseyi üyeleri sabah baskınlarıyla gözaltına alındılar. 
TTB Hukuk Müşaviri Mustafa Güler, soruşturma başlatıldığını öğrendikten sonra, güvenlik ve yargı makamlarıyla temasa geçtiklerini, bilgi, ifade vermeye hazır olduklarını belirttiklerini, ancak bu yolun izlendiğini söylüyor. 
Daha vahimi, aramada, CMK uyarınca dijital verilerin kopyalarının alınması gerekirken, bu yapılmadan hard disklerin sökülmüş olması. Bu işlemin mesleki uygulama veri tabanına el konulması anlamına geldiği, kanunla kurulmuş bir meslek örgütü olan TTB’nin faaliyet gösteremez duruma getirildiği belirtiliyor.

***

TTB, kamu kurumu niteliğinde bir anayasal meslek kuruluşu. Bu nitelikteki bir meslek örgütünün en ayırt edici özelliği, yalnızca kendi üyelerinin değil kamunun çıkarlarını gözetmesi. Kamu çıkarlarının gözetilmesi, beraberinde kaçınılmaz olarak demokratik değerlerin savunulmasını getirir. 
Diğer yandan, bu operasyonu değerlendirirken, TTB’nin itiraz ettiği uygulamaları da hatırlamakta fayda var. Başta Sağlık Bakanlığı’nı 25 yıl süresinde milyarlarca liralık kira taahhüdü altına sokan, bir avuç iktidar yanlısı müteahhitlik şirketine kamu kaynaklarından gelir aktarımı anlamına gelen şehir hastaneleri olmak üzere, sağlık hizmetinin piyasalaştırılmasına karşı duran, ranta itiraz eden, eleştirel bir tutum geliştiren yaklaşım operasyonun ardındaki motivasyon ile bağlantısız olmasa gerek.

***

Mutlaka bilirsiniz. Yüzlerce meslek içinde, neden “kutsallık” dendiğinde akla ilk gelen hekimliktir sorusunun cevabını. 
Onca yıl ağır bir eğitimden geçmek, gençlikten feragat etmek yetmiyor çünkü. 
Yaşatmak üzerine yemin etmeden hekimliğe başlamak mümkün değil. 
Bir hekimden ölüme güzelleme yapmasını, yahut ölüme güzellemeyi alkışlamasını bu yüzden bekleyemezsiniz. 

Hayatı savunmak suç değil, “insanlık” görevidir.

Çiğdem Toker / CUMHURİYET

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder