10 Ocak 2018 Çarşamba

Sürdürülebilir yoksulluk - ÇİĞDEM TOKER

Dünkü Resmi Gazete’de “muhtaçlar” ile ilgili bir Bakanlar Kurulu kararnamesi yayımlandı. Muhtaç ailelere ısınma amaçlı kömür yardımı öngören bu düzenleme 81 ilde milyonlarca eve, 500’er kg kömürün bedelsiz dağıtımını sağlayacak. 
Türkiye’yi 16 yıldır AKP yönetiyor. 
“Muhtaçlık” bu uzun zamanda bitmek bir yana çoğalırken iktidarın değişmemesinin izahı tek: AKP için yoksulluğun bitirilmesi değil sürdürülebilir ve yönetilebilir olması önemli. Bu tercih, iktidar aygıtlarına, bürokrasi ilişkilerine ve mevzuatın kullanılma ve uygulanma biçimlerine baktığımızda apaçık görünüyor. 
Böyle olmasa 2000’li yılların başında vergi rekortmeni listesinde üst sıralarda yer alan bir kamu kurumu olan Türkiye Kömür İşletmeleri (TKİ) her yıl artan görev zararlarıyla boğuşmak zorunda kalmazdı. 
Böyle olmasa TKİ ve TTK’nin görev zararları büyürken, onların kiracısı konumundaki özel kömür şirketleri (ki, çoğu da işçileri önlem almadan yerin altına indiriyor) devlet eliyle, yoksullara bedava dağıtılacak kömür satın alınarak zenginleştirilmezdi. 
Eğer muhtaçlara kömür dağıtımı, yoksulluğu yönetmek değil de sosyal politika aracı olsaydı, partili müteahhitlere bütçe kaynaklarından yarışmasız, kuralsız ihale vermek üzere sistem kurulmazdı. 
(Dünkü yazım üzerine gelen bir okur mesajında, 10 bin nüfuslu ilçesinde ki genç müteahhidin Passat’a bindiği yazıyordu.)

***

Muhtaçlara kömür dağıtımı, muhtaçlara kömür dağıtımından fazlasını ifade ediyor. 
Yukarıdan aşağıya doğru lütfeden el, ülke geneline yayıldıkça, verme işi devamlılık kazanınca minnet ve şükür ilişkisi de sürekli kılınmış oluyor. 
(Bakanlar Kurulu kararname ekindeki illerin, hangi ayda kömür alacağını resmeden ayrıntılı çizelgedeki itinaya göz atmanızı öneririm.) 
Varsın Türkiye Taşkömürü ve Türkiye Kömür İşletmeleri milyarlarca lira görev zararı yazsın.
***

Muhtaç ailelere kömür dağıtımı, AKP’nin icat ettiği bir uygulama değil. Tarihi Özal dönemine uzanıyor. AKP, bu uygulamayı “işledi.” Görev zararlarına aldırmayarak sürekli kılarken, kamu işletmelerinden çıkıp partili müteahhitleri içine alacak biçimde genişletti. 

2005 yılından bu yana, parasız dağıtılan kömür, TKİ’nin kendi işlettiği sahalara ek olarak, bağlı ortaklık ve iştiraklerini rödovans yoluyla kiralayan şirketlerden de satın alınıyor. Bu kömürlerin bedeli görev zararı yazılıyor. Görev zararları da bütçeden ödeniyor. 
Resmi verilerle bitirelim: Sayıştay’ın Kamu İşletmeleri Genel Raporu’na göre, 2012 yılında 1.5 milyar TL olan görev zararı ve sübvansiyonlar, 2016’da 3.3 milyar TL’ye yükseldi. 
Hazine’den KİT’lere ödenen görev zararının 1.3 milyar TL’si TKİ, 426 milyon TL’si Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları’na (TCDD) ödendi. (TCDD muhtaç ailelere dağıtılacak kömürün ulaştırılmasından sorumlu.) 
Hazine bu ödemeleri kamu işletmelerine tam ve zamanında yapamıyor. Bu da kamu işletmelerinin finansman dengesini bozarak, kredi kullanmak zorunda bırakıyor. 
Kamu işletmelerinin zarara girmesinin ise iktidar açısından önemli olmadığı ortada. 
Önemli olan, muhtaçlara yardım adıyla uygulandığı halde sadakaya dönüşmüş minnet ilişkisinin sürdürülebilir olması. 
Minnet ilişkisinin sürdürülebilirliği de partili müteahhitlere, kolaylaştırılmış yollarla aktarılan kaynakların “akıllıca” (!) kullanımından geçiyor.

Çiğdem Toker / CUMHURİYET

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder