12 Şubat 2018 Pazartesi

Kriz içinde krizler... - ERGİN YILDIZOĞLU

Geçen hafta, dünya borsaları sallandı; Ortadoğu’da Küresel jeopolitiğin tektonik plakaları arasındaki çatlak derinleşti. 
 
‘Bir dönemin sonu’ 
Financial Times’ın araştırmasına göre, “piyasalardaki sakin dönemi bitti”. Geçen haftaki sarsıntılar (Vix –dalgalanma indeksi- 50’ye kadar çıkarak tarihsel bir rekor kırdı) bir yana, dünyanın önde gelen borsalarının bir aylık performansına bakınca, indekslerde, ABD’den Asya’ya, yüzde 6.5- 9.6 arasında gerilemeler görüyoruz. 
Borsalardaki sarsıntılar teknik nedenlerden mi, faizlere ilişkin beklentilerden mi, CBBC’de “Mad Money” Cramer’in deyimiyle “bir grup salağın marifeti” mi tartışması yoğun ama, taraflar bir konuda hem fikir: “Ekonomik temel sağlam”

Bu çelişkiyi aşabilmek için “ekonomiyi, ‘büyük durgunluktan’ çıkardığı varsayılan momentumun arkasında ne var” sorusuna cevap vermek gerekiyor. Cevap: Ucuz, kolay kredi (borçlanma). Uluslararası Ödemeler Bankası’nın (BIS) verileri, küresel borçların toplam hasılaya oranının geçen yıl yüzde 40 arttığını gösteriyor. Standard and Poors, dünya ekonomisinde, mali sektör dışındaki şirket borçlarının son 6 yılda yüzde 15 artarak GSMH’nin yüzde 96’sına ulaştığını hesaplıyor. Dünya Bankası verileri, önde gelen ekonomilerde tüketici harcamalarının, 2016 sonu itibarıyla GSMH’ye oranının, 2007 yılına göre arttığını gösteriyor. Kısacası küresel kapitalizm, birikim krizini hâlâ borçlanma ve spekülasyon ile yönetmeye çalışıyor. 2008’de geriye doğru bakıp, “güçlü büyüme serap mıydı” diye soranlar vardı... Kriz devam ediyor; borsalar daha çok sallanır! 
 
Sıcak temas başladı 
IŞİD temizlenince, The Times’ın deyimiyle esas “Büyük Oyun” öne çıktı. ABD ile Rusya’nın, İsrail ile İran’ın birbirlerinin kapasitelerini, kararlılığını test etme çabaları da geçen hafta, sıcak temasa dönüşmeye başladı. 


Çarşamba günü ABD ve Suriye (Rusya) güçleri doğrudan çatıştılar. Böylece vekâlet savaşları yerini doğrudan sıcak temasa bırakmaya başladı. Çatışmanın arkasından Rusya, ABD’yi suçlarken ABD, Suriye’de bir başka ülkenin toprağına, çağrılmadan girdiğini unutup “özsavunmadan”, Washington Post’taki bir yorum da ABD’nin Suriye’deki varlığının tırmanma sürecine girdiğinden söz ediyordu. Rusya da, İdlib üzerinde Sukhoi Su-25 uçağını düşüren MANPAD’ı, Cihatçı Al Nusra’ya ABD’nin verdiğine inanıyor. 

İsrail, İran’ın Suriye’de, sınırları yakınlarında kalıcı üsler edinmeye başlamasını, Lübnan’da Hizbullah’a gelişmiş silahlar transfer etmesini önlemek için, bir süredir, Suriye topraklarında kimi hedeflere yönelik hava saldırıları düzenliyordu. Şimdi İran’ın cevap vermeye başladığı görülüyor. 
Cumartesi sabahı, İsrail, hava sahasına giren bir İran İHA’sını vurdu. Ardından Suriye’deki İran hedeflerine bir hava saldırısı düzenledi. İlk kez bir İsrail F-16 uçağı Suriye’den atılan bir füzeyle düşürüldü. Kimi gözlemciler, örneğin International Crisis Group, İsrail’in Hamas’ın zaaflarından dolayı kendini o cephede güvende hissederek, Hizbullah’a (İran’a) karşı Suriye’de doğrudan savaşa girmeye hazırlandığını düşünüyorlar. 
Haaretz’de Amos Harel, İsrail’in son hava saldırılarıyla ilgili olarak, “Ölenler arasında İranlı ‘danışmanlar’ da varsa, yepyeni bir durum oluşuyor demektir” diyordu. Jarusalem Post’ta yazan Yaakov Katz’a göre, İsrail ile İran arasındaki “gölgeler savaşı şimdi yerini açık savaşa bırakıyor”. 

Ekonomik kriz yeniden depreşirken Suriye’de savaş birçok cephede birden tırmanıyor, ABD-Rusya arasındaki jeo-politik saflaşma, sıcak temas aşamasına geçme eğilimi sergiliyor. 

Bu ortamda, AKP Türkiye’sinin hava sahası Rusya tarafından denetlenen bir alanda, kent savaşına dönüşürse büyük çaplı can kaybı yaratacak bir askeri operasyonu, ABD’yi de karşısına alarak başlatmış olması, cumartesi günü düşürülen helikopter, yaşamını kaybeden 11 asker, bölgedeki “tırmanma eğiliminin” Türkiye’yi de içine çekmekte olduğunu gösteriyor. 
Bunlar da bana, müflis Osmanlı için söylenmiş, “çocuklarımızı kumlarda değil kumarda kaybettik” sözünü anımsatıyor... Tarih ikinci kez de trajedi olarak tekrarlanıyor... 

Ergin Yıldızoğlu / CUMHURİYET

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder