Ortadoğu coğrafyasında denklem her zamankinden de karışık, saha toz duman. Pazarlıkların, ittifakların, hesapların iç içe geçtiği bölgede birbiri ardına yaşanan iki önemli gelişme yeni bir takım planların devreye sokulduğunun işareti.
1) PYD/YPG “Türkiye’nin Vietnamı” olacak dediği Afrin’den beklenmedik hızla çekildi.
2) Hemen ardından PKK Irak’taki Sincar Dağı’ndan tamamen çekileceğini açıkladı.
Afrin’i Türkiye’ye, Sincar’ı Irak’a bırakan PKK/YPG güçleri Kandil ve Fırat’ın doğusuna çekildi. Sembolik anlamı büyük bu hamlelerde sahadaki güç dengelerinin yanında, masadaki pazarlıkların da rol aldığı aşikar.
Peki ne oldu da PKK/YPG güçleri Afrin ve Sincar’dan çekilme kararı aldı? Hangi dinamikler bu çekilmelerde rol oynadı?
PYD/YPG’nin çekilmesinden bir hafta önce Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu Afrin Harekatı’nın Mayıs’a kadar süreceğini söylemişti. Erdoğan ise bu açıklamayı tekzip edercesine bir iki gün içinde Afrin’e girileceğini duyurdu. Hatta konuştuğu günün akşamında Afrin’in alınacağını söyledi. Erdoğan’ın bu derece kesin bir dille konuşması akla perde arkasında bazı temasların olabileceğini düşündürttü. Ve iki gün sonra 18 Mart’a da denk getirilecek şekilde Afrin kent merkezine hiçbir dirençle karşılaşılmadan girildi.
Buna mukabil birkaç gün sonra da PKK Irak topraklarındaki Sincar Dağı’ndan çekileceğini açıkladı.
Afrin için İmralı’ya heyet mi gönderildi?
Afrin’den çekilme, Sincar’ı boşaltma, Menbiç ve Fırat’ın Doğusu’nu da kapsayan geniş kapsamlı pazarlığın bir parçası mı sorularını gündeme getirirken, KCK liderlerinden Murat Karayılan’ın açıklamaları mevzuya yeni bir boyut kazandırdı.
Dengê Welat radyosuna konuşan KCK Yürütme Konseyi Başkanı Karayılan, ‘Büyük savaşın İmralı’da yürütüldüğünü’ söyledi. Türkiye ile Rusya arasında stratejik bir ittifakın yapıldığını belirten Karayılan, Afrin’deki direnişin durdurulması için devletin İmralı’ya heyet gönderdiğini ancak Öcalan’ın kendilerini reddettiğini ifade etti.
Teklif neydi?,
Giden heyette kimler vardı?,
Ne tür pazarlıklar yapıldı? bilinmiyor.
Muhtemelen uzun bir süre de bu soruların yanıtı alınamayacak. Yanıtlar gelmese de kapalı kapılar ardında bir takım işlerin çevrilmeye çalışıldığı ortada. Ankara iddiaları yalanlamadı.
Rusya ve ABD neden Türkiye’ye ‘yeşil ışık’ yaktı?
Karayılan’ın iddia ettiği üzere Türkiye ile Rusya arasında stratejik bir ittifak yapıldı mı? Bilinmez. Bilinen şu: İmralı’dan çok çok daha önce Rusya Türkiye ile “stratejik” ittifaka giderek, Ankara’yı olabildiğince ABD’nin yörüngesinden çıkarıp Suriye-Irak denkleminde yanına çekmek için çeşitli hamlelerde bulunuyordu. Astana ve Soçi süreçleri için Ankara’nın Moskova’nın yanında bulunması Kremlin için hayati önemliydi. Moskova Ankara’yı küstürmemek, süreçten kopmasına vesile olmamak için tıpkı Fırat Kalkanı’nda olduğu gibi Afrin harekatında bulunmasına icazet verdi.
Benzer bir “küstürmeme”, “karşı cepheye kaptırmama” hali Washington için de geçerliydi. ABD her ne kadar SGD/YPG ile yakın ilişkiler kursa da Ankara’yı da gözden çıkarmış değil. Her iki güç arasında tıpkı Rusya gibi bir denge tutturma arayışında. Bu denge hali Kürt hareketi tarafından görülmedi. PYD/YPG cephesi bölgede bilek güreşine tutuşan küresel güçlerle sürdürdüğü yakın ilişkilere aşırı güvendi. ABD ve Rusya’nın bir noktada Türkiye’ye “dur” diyeceği varsayıldı. Ancak hesap ttmadı. Her iki ülke de Türkiye’ye yol verdi.
ABD, operasyonun daha başında Afrin’in kendilerini alakadar etmediğini açıkladı. Rusya ise gerek PYD/YPG’nin ABD’ye fazla yanaşmasından gerekse de Türkiye ile kurduğu “özel” ilişkiden dolayı operasyon yapılmasına olur verdi.
Bu süreçte uluslararası camiadan Türkiye’ye sadece göstermelik tepki gösterildi. Almanya ve Fransa Afrin’e girildikten sonra Türkiye’ye tepkide bulunması bunun somut örneği oldu. Merkel haftalarca süren kamuoyu baskısına rağmen Afrin’e kayıtsız kalırken, Türkiye’ye silah satışına devam etti. Merkel-Macron ikilisi Afrin’e girildikten sonra sadece operasyonun hassasiyetle yönetilmesine dönük temennileri dile getirmekle yetindi. Bu tavır PYD/YPG’nin hesaplarını boşa çıkarırken Türkiye’nin operasyonunu daha kolay şartlar altında yapmasını sağladı.
Büyük fırtına Fırat’ın doğusunda mı kopacak?
Şimdi denklemin yeni bir safhasındayız. Ne Afrin ne de dillendirilen Sincar ve Menbiç operasyonu son olmayacak. Bölge uzun erimli bir çatışma sürecinin arifesinde. Afrin’i terk eden YPG’nin birliklerini çektiği Fırat’ın Doğusu ABD’nin “doğal” kontrolünde. ABD’nin bu bölgede kalıcı olduğuna dair bir şüphe yok. Washington halihazırda bu kalıcılığı SDG/YPG üzerinden devam ettirme eğiliminde. ABD’nin hamleleri savaşın da seyrini belirleyecek.
Ankara’nın “Fırat’ın Doğusu’nda herhangi bir yapıya izin vermeyeceğiz” sözlerinin kısa ve orta vadede yansıması olacak. Yeni kriz dinamiklerinin hayata geçirildiği Irak-Suriye cephesinde suların uzun bir süre daha durulmayacağı aşikar.
AKP/Saray rejiminin her seçim öncesinde olduğu gibi, bir kez daha İmralı’nın kapısını çalması şaşırtıcı olmadığı gibi, yaşadığı sıkışmışlığın da somut bir göstergesi.
İbrahim Varlı / BİRGÜN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder