15 Mart 2018 Perşembe

‘Bunlardan bize zarar gelmez!’ - ALİ SİRMEN

Son günlerde ulema takımı arasında yer tutmuşlardan sadır olan saçmaların toplumsal etkileri iktidarın zirvesini sonunda kendisine de yönelmesi kaçınılmaz olan tehdit konusunda uyarmış görünüyor. 

Geçen gün Saray’da düzenlenen Diyanet Vakfı İyilik Ödülleri töreninde müftülere yönelik olarak yaptığı konuşmada Tayyip Erdoğan, “Onları modern Hasan Sabbah’ların sapık ve sapkın din anlayışlarıyla evlatlarımızıefsunlamasına ve neo Haşhaşilere çevirmesine izin vermemeliyiz” demiştir.
 
Sayın Erdoğan’ın, konuşmasında sözünü ettiği tehdit konusundaki uyarısının isabetli olduğunu belirtirken gerek kendisinin gerekse partisinin, geçmişte sıkça dile getirdiğimiz tehdit konusundaki uyarıları o zamanlar hiç de ciddiye almadıklarını söyleyebiliriz. 
Salı günü bu köşede çıkan “Laiklikten vazgeçmeyegör” başlıklı yazıda, dini siyasetin ortasına, siyaseti dinin göbeğine yerleştirip yaşamı tarikat- ticaret- siyaset üçgenin baskıcı alanına sıkıştırınca tarikatların büyük bir tehdit olarak ortaya çıktıklarını, Prof. Dr. Esergül Balcı’nın raporundan rakamlarla vurgulamıştık.

***

Türkiye’de 30 tarikat silsilesi ve bunların 400 kolu olduğunun belirtildiği söz konusu araştırmada, özellikle Güneydoğu bölgesinde yoğunlaşmış 800’ü aşkın tarikat okulu - medrese bulunduğu, büyük şehirlerdeki tarikat okullarının sayısının ise bilinmediği ama 210 bin öğrencinin tarikat okullarına gittiğinin tahmin edildiği bildirilmekte, 2012 yılından bu yana devletin eğitimden çekilerek alanı tarikat okullarına bırakma eğilimi çerçevesinde 4 bin 22 ilkokulu kapattığı açıklanmaktaydı. 

Özel yurtların durumu daha da ilginçtir. Sayıları 4 bini bulan bu kuruluşların 2 bin 400’ü yalnızca tek bir tarikatın elindedir.Tarikat yurtlarındaki öğrenci sayısı 210 bindir. 
Türkiye’de bir yandan AKP iktidara geldiğinde 60 bin olan imam hatip öğrencisi sayısı 1.5 milyona tırmanırken bir yandan da yüz binlerce öğrenci, tarikat okullarının ve yurtlarının denetimindedir. 

Bu iktidarın her türlü denetimden azade tarikat yurtları ve okulları konusundaki uyarılara hiç kulak asmaması sivil toplum kuruluşları olarak gördüğü bu örgütlerden kendisine zarar gelmeyeceği, bunların kendisine karşı tehdit oluşturmayacağı yanılgısından kaynaklanmaktaydı. 

Oysa dinci iktidara giden yolun gençlik ordusunu oluşturmanın aktarma kayışı konumunda olan biat temeline dayalı tarikatlar, iktidarın payandası olmayı değil, sahibi olmayı hedefleyen, biat temeline dayalı sivil toplum ile ilişkisi olmayan kuruluşlardır. 
Bu olgu Fethullah Gülen olayında bütün açıklığıyla ortaya çıkmış bulunmaktadır.

***

Ama sürekli soldan gelecek bir tehdit kâbusuyla yaşayan ve o yüzden yurttaşının yaşamını da kâbusa çeviren, öğretmenin, doktorun atamasını bile yapmaktan korkan iktidar, tarikatlar söz konusu olduğunda, “bunlar dini bütün kişilerdir, bize bir şey yapmazlar, bunlardan tehlike gelmez” zihniyetiyle hareket etmiştir bugüne kadar. 
Yaşananlar yanıldıklarını gösteriyor. 

Devletin zirvesinden gelen mesajlar da iktidarın da bu konuda, artık uyanmaya başladığının işaretleridir. 

Ne var ki siyasal iktidar ile bu tarikat kuruluşlarının aralarındaki geçirgenlik, bu mücadelenin polisiye önlemler ve yargı alanlarında da yetersiz kaldığını, bundan sonra da kalacağını göstermektedir. 

Siyasi iktidarın, radikal İslamın oluşmasında büyük bir etken olan tarikatların oluşturduğu tehditle mücadeleye ciddi olarak niyetlenmesi halinde “bindiğiniz dalı kesiyorsunuz, bizimle uğraşacağınız yerde, zındıklarla mücadeleetsenize!” (burada kastedilen laik demokratlardır) propagandasının başlayacağı ve iktidarın tabanında da geniş yankı bulacağı kuşkusuzdur. 

Bu durumda algılamaya başladığı tehdit ile mücadele edebilecek yapıda olmayan siyasi iktidar, solundan gelmesini beklediği darbeyi sağından yiyecektir.

Ali Sirmen / CUMHURİYET

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder