Ocak 2018 verileri, yıllık cari açığın 51.6 milyar dolara çıkarak psikolojik sınır olarak kabul edilen 50 milyar doları aştığını gösterdi. GSMH’ye de oranlayınca cari açık yüzde 6’yı aştı.
Dün açıklanan cari işlemler açığı beklentilerin de üzerinde 7.1 milyar dolar olarak gerçekleşti. Böylelikle son bir yılın cari açığı 51.6 milyar dolara, psikolojik sınır 50 milyar dolar eşiğinin de üzerine fırladı. GSMH’ye oranlayınca da cari açık yüzde 6’yı aştı. Daha geçen yıl ocak ayındaki 33.6 milyar dolarlık cari açık rakamıyla karşılaştırınca da, bir yılda tam 18 milyar dolarlık bir artış ivmesiyle karşılaşıyoruz.
Dün açıklanan cari işlemler açığı beklentilerin de üzerinde 7.1 milyar dolar olarak gerçekleşti. Böylelikle son bir yılın cari açığı 51.6 milyar dolara, psikolojik sınır 50 milyar dolar eşiğinin de üzerine fırladı. GSMH’ye oranlayınca da cari açık yüzde 6’yı aştı. Daha geçen yıl ocak ayındaki 33.6 milyar dolarlık cari açık rakamıyla karşılaştırınca da, bir yılda tam 18 milyar dolarlık bir artış ivmesiyle karşılaşıyoruz.
Dış ticaret açığı yüzde 146 arttı
Carı açığın çok önemli bölümü dış ticaret açığından kaynaklanıyor. Hükümet sözcüleri durmadan ihracat başarılarıyla böbürleniyorlar. Tüm “ticaret savaşları” tartışmasına karşın, gerçekten dünya ticaretinde bir kıpırdanma gözleniyor. Bavul ticareti de katılırsa, Ocak 2018’de ihracatın yüzde 10,5 arttığını gözlemliyoruz. Ne var ki, ithalatın bu oranın çok ötesinde yüzde 38.5 sıçramasıyla birlikte, dış ticaret açığı yüzde 146 zıplayarak 7.6 milyar dolara yükseliyor.
Bunda altın ithalatının 2.3 milyar dolara ulaşmasının da önemli payı var. Altına gösterilen ilginin kaynağını tam olarak açıklayamıyoruz. Ancak Merkez Bankası’nın Kasım 2017 Finansal İstikrar Raporu’nda hanehalkının elinde tuttuğu kıymetli madenlerin, Eylül 2017’de bir önceki yıla göre 2 milyar dolar arttığı bildiriliyor. Bu stokun büyük ölçüde altın olduğunu varsayarsak, artan enflasyonun ve OHAL döneminde iyice yaygınlaşan tedirginliğin yurttaşları altın yatırımına yönelttiğini söyleyebiliriz. Yurt içinde yerleşiklerin döviz mevduatlarının son bir yılda 18 milyar dolar artışla 157.3 milyar dolara yükselişi de, aynı ruh halinin diğer bir yansıması. Gerçek kişilerin döviz mevduatı da, bir yılda 9.5 milyarlık bir ivmeyle 91.5 milyara ulaşmış durumda. Sırf bu gösterge dahi, bütün ekonomi yöneticilerini tedirgin edecek bir saatli bomba niteliğinde.
Hizmetler dengesine baktığımızda ise, bir önceki yıla göre artışın sadece 288 milyon dolar olduğunu, cari açığın kapanmasına fazla katkı sağlayamadığını gözlemliyoruz. Net turizm geliri ise, 695 milyon dolardan 822 milyon dolara çıkarak ancak 127 milyon dolarlık bir artış gösterebilmiş.
Carı açığın çok önemli bölümü dış ticaret açığından kaynaklanıyor. Hükümet sözcüleri durmadan ihracat başarılarıyla böbürleniyorlar. Tüm “ticaret savaşları” tartışmasına karşın, gerçekten dünya ticaretinde bir kıpırdanma gözleniyor. Bavul ticareti de katılırsa, Ocak 2018’de ihracatın yüzde 10,5 arttığını gözlemliyoruz. Ne var ki, ithalatın bu oranın çok ötesinde yüzde 38.5 sıçramasıyla birlikte, dış ticaret açığı yüzde 146 zıplayarak 7.6 milyar dolara yükseliyor.
Bunda altın ithalatının 2.3 milyar dolara ulaşmasının da önemli payı var. Altına gösterilen ilginin kaynağını tam olarak açıklayamıyoruz. Ancak Merkez Bankası’nın Kasım 2017 Finansal İstikrar Raporu’nda hanehalkının elinde tuttuğu kıymetli madenlerin, Eylül 2017’de bir önceki yıla göre 2 milyar dolar arttığı bildiriliyor. Bu stokun büyük ölçüde altın olduğunu varsayarsak, artan enflasyonun ve OHAL döneminde iyice yaygınlaşan tedirginliğin yurttaşları altın yatırımına yönelttiğini söyleyebiliriz. Yurt içinde yerleşiklerin döviz mevduatlarının son bir yılda 18 milyar dolar artışla 157.3 milyar dolara yükselişi de, aynı ruh halinin diğer bir yansıması. Gerçek kişilerin döviz mevduatı da, bir yılda 9.5 milyarlık bir ivmeyle 91.5 milyara ulaşmış durumda. Sırf bu gösterge dahi, bütün ekonomi yöneticilerini tedirgin edecek bir saatli bomba niteliğinde.
Hizmetler dengesine baktığımızda ise, bir önceki yıla göre artışın sadece 288 milyon dolar olduğunu, cari açığın kapanmasına fazla katkı sağlayamadığını gözlemliyoruz. Net turizm geliri ise, 695 milyon dolardan 822 milyon dolara çıkarak ancak 127 milyon dolarlık bir artış gösterebilmiş.
Yurtdışı finansman tahvil satışından
Gelelim cari açığın finansmanına; doğrudan sermaye yatırımlarından kaynaklanan net girişlerin bir önceki yıla göre 149 milyon dolar azalarak, 288 milyon dolara gerilediğini görüyoruz. Kısaca, Türkiye uzun vadeli perspektifi bulunan dış sermayeyi cezp etmekte gittikçe başarısız oluyor.
Buna karşılık portföy yatırımlarında önemli bir artış var. Ocak 2018’de bu kalemde 5.3 milyar para girişi olmuş. Özellikle borç senetlerine 5 milyar dolar civarında yatırım yapılmış. Bu dönemde Borsaya 289 milyon dolar, devlet iç borçlanma senetlerine 1195 milyon dolar, toplamda yaklaşık 1.5 milyar dolar “sıcak para” girişi olmuş. Finansmanın büyük kısmı ise, bankaların 1.2, şirketlerin 0.5, Hazine’nin ise 2 milyar dolar tahvil satışından kaynaklanmış. Bunun yılbaşına özgü, bir kez daha tekrarlanması zor bir finans kaynağı olduğunun altını çizelim.
Ödemeler dengesinin finans hesabında en dikkat çeken nokta, bankaların yurtdışı hesaplarını 2.9 milyar dolar, diğer sektörlerin 0.8 milyar dolar azaltmaları. Bu net 3.7 milyar dolar para girişi gibi yapay bir görüntü yaratıyor. Bu refleks, muhtemelen süren yurtdışı soruşturmaların yarattığı tedirginlikten kaynaklanıyor.
2011 Ocak döneminde bankalar 1.3, şirketler 2.6 milyar dolar kredi kullanmış, böylelikle toplam finansman kaynakları 12.7 milyar doları bulmuş. Bu sayede, geçen ayın aksine Merkez Bankası rezervleri 4.4 milyar dolar artmış. Net hata noksan ise, bu kez 1.2 milyar dolar para çıkışına işaret ediyor.
Cari açık 60 milyar dolara gidiyor
Cari açıktaki bu tehlikeli eğilim, 2018’de 60 milyar dolara doğru bir gidişe işaret ediyor. Geçmişte de bu civarda açıkların söz konusu olduğunu biliyoruz. (Örneğin: 2011’de 74 milyar dolar) Gelgelelim, dünyadaki uygun likidite koşullarının değişmesi, bir anda şemsiyenin ters dönmesine neden olabilir. Eğer böyle bir durum ortaya çıkmazsa dahi, cari açık verilmesi, son tahlilde başta dış borçlar olmak üzere yurtdışına yükümlülüklerin artması demektir.
Gelelim cari açığın finansmanına; doğrudan sermaye yatırımlarından kaynaklanan net girişlerin bir önceki yıla göre 149 milyon dolar azalarak, 288 milyon dolara gerilediğini görüyoruz. Kısaca, Türkiye uzun vadeli perspektifi bulunan dış sermayeyi cezp etmekte gittikçe başarısız oluyor.
Buna karşılık portföy yatırımlarında önemli bir artış var. Ocak 2018’de bu kalemde 5.3 milyar para girişi olmuş. Özellikle borç senetlerine 5 milyar dolar civarında yatırım yapılmış. Bu dönemde Borsaya 289 milyon dolar, devlet iç borçlanma senetlerine 1195 milyon dolar, toplamda yaklaşık 1.5 milyar dolar “sıcak para” girişi olmuş. Finansmanın büyük kısmı ise, bankaların 1.2, şirketlerin 0.5, Hazine’nin ise 2 milyar dolar tahvil satışından kaynaklanmış. Bunun yılbaşına özgü, bir kez daha tekrarlanması zor bir finans kaynağı olduğunun altını çizelim.
Ödemeler dengesinin finans hesabında en dikkat çeken nokta, bankaların yurtdışı hesaplarını 2.9 milyar dolar, diğer sektörlerin 0.8 milyar dolar azaltmaları. Bu net 3.7 milyar dolar para girişi gibi yapay bir görüntü yaratıyor. Bu refleks, muhtemelen süren yurtdışı soruşturmaların yarattığı tedirginlikten kaynaklanıyor.
2011 Ocak döneminde bankalar 1.3, şirketler 2.6 milyar dolar kredi kullanmış, böylelikle toplam finansman kaynakları 12.7 milyar doları bulmuş. Bu sayede, geçen ayın aksine Merkez Bankası rezervleri 4.4 milyar dolar artmış. Net hata noksan ise, bu kez 1.2 milyar dolar para çıkışına işaret ediyor.
Cari açık 60 milyar dolara gidiyor
Cari açıktaki bu tehlikeli eğilim, 2018’de 60 milyar dolara doğru bir gidişe işaret ediyor. Geçmişte de bu civarda açıkların söz konusu olduğunu biliyoruz. (Örneğin: 2011’de 74 milyar dolar) Gelgelelim, dünyadaki uygun likidite koşullarının değişmesi, bir anda şemsiyenin ters dönmesine neden olabilir. Eğer böyle bir durum ortaya çıkmazsa dahi, cari açık verilmesi, son tahlilde başta dış borçlar olmak üzere yurtdışına yükümlülüklerin artması demektir.
***
Doların tepkisi sert oldu
Cari işlemler açığında yaşanan sert yükseliş doların lira karşısında sert değer kazancı yaşamasına yol açtı. Sabah saatlerinde 3 lira 81 kuruşun hemen altında seyreden dolar, cari açık verisinin ardından yüzde 1’e yakın değer kazanarak 3 lira 84 kuruşu aştı ve son 1 ayın en yüksek seviyesine çıktı. Avro da 4 lira 73 kuruş seviyelerine dayanarak rekor seviyelerine oldukça yaklaştı.
HAYRİ KOZANOĞLU / BİRGÜN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder