26 Mart 2018 Pazartesi

Sülükler SGK'dan - İLKER BELEK

“Alternatif tıp” dedikleri siyasi bir müdahale
Her siyasi iktidar toplumsal yaşama kendi rengini vermeye çalışır. İktidar ne kadar gericileşirse bilimin en temel doğruları bile sorgulanır hale gelir. Örneğin aşı karşıtlığı buradan çıkar. Sonuç aşıyla önlenebilir hastalıklarda bile salgınların patlaması olur.
Toplumsal yapının yeniden şekillendirilmesinde cinsellik, kadın ve sağlığın büyük önemi vardır. Çünkü bu üçünün bağlantıları, etkileri geniş ve derindir. Her üçü de, gericilik tarafından, bireysel düşünce, tutum ve davranışları yeniden şekillendirmek, birey ölçeğinde getirilen düzenleme, kısıtlama ve yaptırımlarla, bireye salınan korkularla, toplumsal yapıyı, hareketleri kontrol etmek üzere kullanılır.


Hastalık zaten korku veren, tedirgin eden bir sorundur. Hastalık insanın en zayıf anlarından birisidir. O an manipülasyon için uygundur. Hasta insana korkularını kullanarak olmadık işler yaptırılabilir, örneğin ilaçtan bile kat kat pahalı ve içinde ne olduğu bilinmeyen homeopotik bir ürün kullandırılabilir. Aslında gerçek amaç bilimi gözden düşürmek, safsatayı, bilimle eş düzeye getirmektir.

AKP dini siyasallaştırmış, siyaseti dinselleştirmiş bir parti. Toplumsal yaşamı dini referanslarla şekillendiriyor. Tıbba el atması, “alternatif tıp” diye bir yalanı uydurması da bundan.

Tıbbın alternatifi olmaz
Tıbbın moderni, alternatifi olmaz. Tıp bir bilimdir. Aydınlanmanın, modernitenin ürünüdür. Tıp yaşamın sekülerleşmesinde büyük rol oynadı. Şimdi maruz kaldığı gerici saldırı bu yüzden.

Bilim bilgi üretmeye ve bu bilgiyi hayata geçirmeye yarar. Yöntemi vardır. Bilimsel yöntemle yapılmamış hiçbir “araştırma” gerçeği ortaya çıkaramaz, bu yöntemle ulaşılmamış hiçbir sonuç işe yaramaz.

“Alternatif tıp” toplumu gerici biçimde şeniden şekillendirmek isteyenlerin uydurmasıdır. “Alternatifçiler” “modern” kodlamasını da bilinçli şekilde kullanıyorlar. Böylece tıp biliminin içeriğini boşaltıyorlar, “modern” diyerek bilimin güven vermeyen, halka uzak, sorunlara çare üretemeyen, yetersiz olduğu bir bölme tanımlamaya çalışıyorlar ve işte o bölmeye “alternatif”i yerleştiriyorlar.

Bilim hep ilerler. İlerledikçe yeni bilinmeyenlere ulaşır. Bunları aydınlatacak olan da yine bilimin kendisidir. Bilinmeyenlerin varlığı bilim dışı idealist yöntemlerin değil, bilimin zorunluluğunu kanıtlar.

“Alternatif tıp” topyekun gerici saldırının bir ayağıdır. Hedef halkın aklını köreltmektir. Aklı kör halk geleceğini arayamaz. Gelecek için yol gösterici tek güç bilimdir. Dolayısıyla bilim karşıtlığının altında egemen sınıfın çıkarları vardır. ABD’li milyarder Samueli’nin bu iş için kendi adını taşıyan “enstitü”ye 200 milyon Dolar bağış yapmış olması da göstergesidir. 

“Alternatif tıp” kapitalist tıp ortamının bir sektörüdür
“Alternatif tıp” denilen alanın kendisi de bir sektördür. Kapitalist üretim ilişkilerinin içinde gelişmektedir. “Geleneksel, tamamlayıcı, milli ve yerli” denilen bu sektör de  piyasanın elindedir.

Değişik nedenlerle dünyanın her yerinde “alternatif” yöntemler çok yaygın kullanılmaktadır. Kullanım sıklığı Afrika’da %80, Kanada’da %70, Fransa’da %49’dur. Türkiye için oran %40-70 arasında verilmektedir. Dünya nüfusunun %80’i “bitkisel ilaç”ların esas tedavi yöntemi olduğuna inanmaktadır. Yalnızca ABD’de bitkisel ürünlere yapılan harcama yıllık 100 milyar Dolar civarında olup, dünya ilaç pazarının yaklaşık %20’sine denk gelmektedir. Türkiye’de yalnızca bitkisel ürünler için yapılan yıllık harcama 100 milyon Dolar olarak tahmin edilmektedir.

“Alternatif tıbbı” organize ederek, sağlık sistemlerinin içine yerleştiren politikalar işte bu piyasanın düzenlenmesini, merkezileştirilmesini hedefleyen siyasi müdahalelerdir.

AKP’nin “alternatif” atağı
AKP konuyla eskiden beri ilgileniyor. 2014 yılında özel bir yönetmelik yayımladı: Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları Yönetmeliği. Burada 15 tane yöntem tanımladı. Bunların uygulanması konusunda kamu ve özel sağlık kurumlarında eğitim ve uygulama merkezleri açılmasına olanak tanıdı: Akupunktur, apiterapi, fitoterapi, hipnoz, sülük, homeopati, kayropraktik, kupa, larva, mezoterapi, proloterapi, osteopati, ozon, refleksoloji, müzikterapi.

En son olarak da söz konusu yönetmeliğin kapsamının genişletilerek “alternatif tıp” yöntemlerinin ödemesinin SGK kapsamına alınmasının düşünüldüğü haberi basına yansıdı. Artık hekimler kanserde ilaç tedavisinin işe yaramadığı noktada “alternatif tıbbı” devreye sokacaklarmış. Ne demek: “Alternatif yöntem” en yeni nesil ilacın bile etkisiz kaldığı aşamada, ilaçtan da üstün en son çare olarak mı devreye sokulacak? Yoksa hastaya, hastalığının son aşamasında “milli değerler”den “umut” mu pompalanacak? Yoksa yine o son aşamada atalarımızın Fadime Ana’dan, el verenlerinden almış oldukları el mi şefkatle hastanın alnına dokunacak?

Sağlık Bakanlığı Nisan ayı içinde büyük bir kongre organize ediyor. Peygamber tıbbını, kanserin ateşle tedavisini, diş hekimliğinde hipnozu, çocuklarda kupayı, uyku bozukluklarında homeopatiyi tartışacaklar. Gerici çevrelerde şimdiden kızamık için aşı yerine kupa çektirin propagandası aldı başını gitti. Kongre’nin bilim kurulunda Diyanet İşleri başkan yardımcısı yer alıyor. Emine hanım kongreyi himaye ediyor. Üstelik bu kongreye Dünya Sağlık Örgütü’nün de teknik destek verdiğini kıvançla duyuruyorlar.

DSÖ’nün “alternatif tıp” hatası
DSÖ son 15 yıl içinde  konuyla ilgili iki temel doküman yayımladı. İlki 2002-2005, ikincisi ise 2014-2023 dönemi global stratejilerini belirlemek amacını taşıyor. DSÖ bu “alternatif, geleneksel, tamamlayıcı tıp” yöntemlerinin zaten çok yaygın olarak kullanılmakta olduklarını saptayarak, bu gerçek üzerinden, hem ilk hem de ikinci dokümanda “alternatif, geleneksel, tamamlayıcı” ürün, uygulama ve uygulayıcıların, araştırılmasını, “alternatif tıp” yöntemlerinin geliştirilmesi ve sağlık sistemlerine entegre edilmesi açısından çalışmalar yapılmasını öneriyor.

Araştırmaya, etkinliğe, güvenliğe, kaliteye özellikle vurgu yapıyor. Araştırmalar sonucunda etkinliği, güvenilirliği kanıtlananların sağlık sistemine entegrasyonları için gerekli çalışmaların yapılması gerektiğini saptıyor.

AKP ise süreci tersten işletiyor. O araştırma aşamasını toptan atlayıp, “gelenekseldir, atalarımızdandır, bizdendir, caizdir” diyerek, etkinlikleri, güvenilirlikleri, kaliteleri zaten kendindedir inancıyla 15 yöntemi hayata geçirmiş bulunuyor. DSÖ Kongre’ye sunacağı teknik destekle işte bu siyasi atağa arka çıkmış oluyor.

Tabi burada DSÖ’nün tutumundaki çok önemli hataya da dikkat çekmek gerekir. DSÖ bu alanda şimdiye dek yapılmış sayısız araştırmayı yok sayıyor. Oysa burada külliyatlı bir literatür mevcut. Öte yandan da DSÖ “alternatif tıbbın” özellikle yoksul gruplarda kullanımının artırılması hedefini belirleyerek, sağlıktaki eşitsizlikleri kabullenen, meşrulaştıran siyasi bir hatanın altına da imza atmış oluyor.

“Alternatif tıp” yöntemleri etkin ve güvenilir değil
“Alternatif” yöntemlerin iç yüzünü ortaya çıkarmış sayısız araştırma ve araştırmaların araştırması diyebileceğimiz çok sayıda meta analiz araştırması var. Bilimsel yöntemle yapılmış olan bu araştırmalar, bu yöntemlerin hiç birisinin söylendikleri türden olumlu etkilerinin olmadığını ortaya koyuyor. Örneğin sülük hakkında koparılan fırtına tam bir fiyasko. Homeopati bir tür büyücülük. Homeopatik ürünlerin ne içerdiği bile belli değil, etkinlikleri sıfır. Bu alana yapılan harcamaların toplum kaynaklarını boş yere tüketmek anlamına geldiği gerekçesiyle Avustralya ve İngiltere homeopatiyi sosyal güvenlik sisteminden çıkarma kararı aldılar. Avrupa Bilim Akademileri Kurumu homeopatiyi işe yaramaz bir yöntem olarak tanımladı. En iddialı “alternatif” yöntem olan akupunktur için bile durum aynı. 3000 kadar akupunktur araştırmasını meta analiz yöntemiyle birleştiren bir büyük araştırma (araştırmaların araştırması) akupunkturu deşifre etti.

AKP alternatif tıp diyerek açıkça toplumsal yaşama siyasi bir müdahalede bulunuyor. Bu müdahale hem insan sağlığını riske atmak hem de toplumsal kaynakları ziyan etmek anlamına geliyor.

İlker Belek / SOL

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder