Hep diyoruz ya; yalnızca laik rejim, huzur, gelecek, Aydınlanma ve milletin varlıklarıyla devletin hazinesi vurulmuyor bu ülkede, direkt insan da, nefes yolları kesilerek- yaşam alanları darbelenerek vuruluyor bu ülkede... Hem de acımasızca!.. Hem de rant uğruna!..
İstanbul "Gezi Parkı"nda büyük olaylara da yol açan ağaç kıyımı, daha sonra Taksim'in çimento tarlasına dönüştürülmesi, otoban ve 3. havalimanı için yüzbinlerce ağacın kesilmesi, "Kanal İstanbul" adlı gereksiz projenin doğaya yaşatacağı tahribat, en önemlisi de İstanbul gibi bir kentin AKP'li belediyeler eliyle, tüm ilçelerde beton cehennemine dönüştürülmesi...
İşte Erdoğan'ın "Bugüne kadar diktiğimiz milyarlarca ağaçla nam salmış bir iktidarız" şeklindeki tuhaf açıklamasını duyunca tüm bu doğa ve çevre rezaletleri de geldi aklıma...
Pes dedim doğrusu, pesssss!..
Yol, köprü, Melen projesinde olduğu gibi su hattı geçirmek, çarpık apartmanlar, mezarlığı andıran ucube siteler ve rant AVM'leri yapmak uğruna doğanın yıllardır pervasızca ve acımasızca katledildiği bir ülkenin cumhurbaşkanı söylüyor, vahim icraatlar karşısında adeta sırıtan bu "nam"lı sözleri!..
İşte Erdoğan'ın bizzat kendisiyle de çelişen bir yeni tahribat projesi, yine bizzat kendisi tarafından daha önceki gün imzalandı ki, AKP'nin doğa ve çevre düşmanlığı da bir kez daha tescillenmiş oldu...
AKP'nin iktidara gelmesinden bu yana sürekli saldırı altında olan ve devasa arazisinin yarısından fazlası ne yazık ki işgal edilen Ankara'daki Atatürk Orman Çiftliği (AOÇ), rant çevreleri ile onlara durmadan olanak tanıyan AKP iktidarının gazabından bir türlü kurtulamıyor...
Stadlarda yapıldığı gibi; o muhteşem çiftliğin adında da "Atatürk" var ya, spor sahasıymış, ormanmış hiç fark etmiyor; talan, yağma ve doğa katliamı açısından AOÇ da sürekli hedefte...
Velhasıl Gazi'nin yalnızca sağlam temeller üzerine kurduğu laik rejimi, Aydınlanma'yı işaret eden ilke ve devrimleri değil, çevreciliğiyle doğaya düşkünlüğünü kanıtlayan eserleri de son 16 yıldır sürekli saldırı altında... Velhasıl, "topkeyün Atatürk düşmanlığı" dedikleri bu olsa gerek?..
***
Gazi'nin çiftliğinde talan!..
İşte Erdoğan'ın "Atatürk Havalimanı'nın yerine millet parkı yapacağız" şeklindeki açıklamasından ne yazık ki bir gün sonra imzaladığı kanuna göre, AOÇ'un belirli bir bölümü Ankara Büyükşehir Belediyesi'ne tahsis edildi... Yani Gazi'nin çiftliğini daha önce de işgal eden AKP'li belediyeye...
Kanunda yapılan değişikliğe göre, çiftlik arazisinde "konut, ticaret ve sanayi amaçlı yapılaşma yapılamaz" hükmü de geçersiz sayılacakmış... Yani, "buyrun katliama ve yağmaya" demektir bu!!! Ve de buyrun devlet eliyle, Atatürk'ün diktirdiği ağaçlara insafsızca balta vurmaya!!!
Sözde "hayvanat bahçesi, tema park, rekreasyon alanları ile buralara gelecek ziyaretçilerin günübirlik ihtiyaçlarını karşılayacak yapılar" için AOÇ arazisi 29 yıllığına ve bedelsiz olarak belediye tahsis edilmiş...
Çok yakında AOÇ'un tahribata açılacak alanlarında da "büfe" adı altında yandaşlara peşkeş çekilecek devasa tesisler ve beton yığınları görürüz ki, Atatürk'ün kemikler bir kez daha sızlamış olur...
Zaten tahsis edilen alanın, Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından tespit edilecek şartlarla, 29 yıla kadar "üçüncü kişilere" kiraya veya işletmeye verilebileceği de şartnameye yazılmış ki, bu durum Gazi'nin ulusa bağışladığı çiftliğinin kimlerce, hangi şartlarda işgal edileceğinin de vahim bir itirafı gibi!..
Ne yazık ki Ankara'da bir kaç dirayetli avukatla bazı çevre derneklerinin kısıtlı mücadeleleri dışında kimse çıkıp da AKP'lilere, "Kimin malını kime verirsiniz?.. Millete bağışlanan bir çiftlik kimin babasının malıdır da, böylesine pervasızca yağmalanıyor" diyemiyor...
Muharrem İnce ya da Meral Akşener, 24 Haziran'da hangisi cumhurbakanı seçilirse seçilsin; Atatürk'ün yalnızca millete emanet ettiği laik rejimi, ilke ve devrimleriyle "özelleştirme" adı altında yağmalanan cumhuriyetin sanayi tesislerini değil, Gazi'nin halka armağan ettiği AOÇ gibi çiftlikleri de talandan ve işgalden kurtarmalıdır...
Gaziye yönelik "topyekün saldırı"yı durdurmak, onun koltuğuna oturacak bir Aydınlanma devrimcisinin kuşkusuz ilk icraatı olmalıdır... Özlemle, heyecanla bekliyoruz...
***
Pusudaki kara akrepler!..
Konu madem Atatürk'e, rejime ve muhaliflere yönelik topyekün sürdürülen saldırılar o halde devam edelim de, bu ülkede siyasal pervasızlıktan cesaret alan kimi zavallıların meydanı nasıl boş bulduğu da, bir kez daha anlaşılmış olsun...
Farkındadır herkes; sahte solcusundan liboşuna, yandaşından rantiyesine, profesöründen sahte tarihçisine, Meclis başkanından cahil siyasetçisine, tarikatından müridine kadar Gazi'ye ve onu savunanlara saldırmayan zavallı kalmadı bu ülkede...
İşte son rezalet de bu günlerde milletin midesini iyice bulandırıverdi!.. Televizyonlarda "ot" pazarlayan sözde bir bilim adamının iktidar yağdanlığında nasıl da kontrolden ve zıvanadan çıktığına ve ağaç altına gizlediği "şey"lerle milleti nasıl tehdit ettiğine bile tanık oldu ya Türkiye... Vah ki vahhh!..
Neyin sonucudur bu zavallılık biliyor musunuz?.. İktidardan cesaret alan mafya babalarının, muhalifleri kanda boğacağı yolunda tehditler savurmasına ve bireysel silahlanmanın ülkenin geleceğini tehdit etmesine müdahele edilmemesinin sonuçlarından biridir "ot" tücarlarının ağaç altındaki eşkiyalıkları!..
Yalnızca ağaç altında değil; karanlık hücrelerinde, kirli klavyelerinin ardına gizlenerek bu ülkenin kurucusuna "ataist" diyebilecek kadar zıvanadan çıkan yandaş tetikçilerin devletin savcılarına meydan okurcasına, ortalıkta cirit atması da ülkenin huzuru ve birliği açısından büyük bir vahamettir...
Şu 24 Haziran milletin ittifakını zafere ulaştırdığında hiç kuşkunuz olmasın, ulusumuz rejime yönelik saldırı ve işgalden de kurtulacaktır, yandaşlaşmanın yağlı kazanında debelenen klavye farelerinden de, ağaç altında debelenen kara akreplerden de!
Mehmet Faraç / YENİÇAĞ
İstanbul "Gezi Parkı"nda büyük olaylara da yol açan ağaç kıyımı, daha sonra Taksim'in çimento tarlasına dönüştürülmesi, otoban ve 3. havalimanı için yüzbinlerce ağacın kesilmesi, "Kanal İstanbul" adlı gereksiz projenin doğaya yaşatacağı tahribat, en önemlisi de İstanbul gibi bir kentin AKP'li belediyeler eliyle, tüm ilçelerde beton cehennemine dönüştürülmesi...
İşte Erdoğan'ın "Bugüne kadar diktiğimiz milyarlarca ağaçla nam salmış bir iktidarız" şeklindeki tuhaf açıklamasını duyunca tüm bu doğa ve çevre rezaletleri de geldi aklıma...
Pes dedim doğrusu, pesssss!..
Yol, köprü, Melen projesinde olduğu gibi su hattı geçirmek, çarpık apartmanlar, mezarlığı andıran ucube siteler ve rant AVM'leri yapmak uğruna doğanın yıllardır pervasızca ve acımasızca katledildiği bir ülkenin cumhurbaşkanı söylüyor, vahim icraatlar karşısında adeta sırıtan bu "nam"lı sözleri!..
İşte Erdoğan'ın bizzat kendisiyle de çelişen bir yeni tahribat projesi, yine bizzat kendisi tarafından daha önceki gün imzalandı ki, AKP'nin doğa ve çevre düşmanlığı da bir kez daha tescillenmiş oldu...
AKP'nin iktidara gelmesinden bu yana sürekli saldırı altında olan ve devasa arazisinin yarısından fazlası ne yazık ki işgal edilen Ankara'daki Atatürk Orman Çiftliği (AOÇ), rant çevreleri ile onlara durmadan olanak tanıyan AKP iktidarının gazabından bir türlü kurtulamıyor...
Stadlarda yapıldığı gibi; o muhteşem çiftliğin adında da "Atatürk" var ya, spor sahasıymış, ormanmış hiç fark etmiyor; talan, yağma ve doğa katliamı açısından AOÇ da sürekli hedefte...
Velhasıl Gazi'nin yalnızca sağlam temeller üzerine kurduğu laik rejimi, Aydınlanma'yı işaret eden ilke ve devrimleri değil, çevreciliğiyle doğaya düşkünlüğünü kanıtlayan eserleri de son 16 yıldır sürekli saldırı altında... Velhasıl, "topkeyün Atatürk düşmanlığı" dedikleri bu olsa gerek?..
***
Gazi'nin çiftliğinde talan!..
İşte Erdoğan'ın "Atatürk Havalimanı'nın yerine millet parkı yapacağız" şeklindeki açıklamasından ne yazık ki bir gün sonra imzaladığı kanuna göre, AOÇ'un belirli bir bölümü Ankara Büyükşehir Belediyesi'ne tahsis edildi... Yani Gazi'nin çiftliğini daha önce de işgal eden AKP'li belediyeye...
Kanunda yapılan değişikliğe göre, çiftlik arazisinde "konut, ticaret ve sanayi amaçlı yapılaşma yapılamaz" hükmü de geçersiz sayılacakmış... Yani, "buyrun katliama ve yağmaya" demektir bu!!! Ve de buyrun devlet eliyle, Atatürk'ün diktirdiği ağaçlara insafsızca balta vurmaya!!!
Sözde "hayvanat bahçesi, tema park, rekreasyon alanları ile buralara gelecek ziyaretçilerin günübirlik ihtiyaçlarını karşılayacak yapılar" için AOÇ arazisi 29 yıllığına ve bedelsiz olarak belediye tahsis edilmiş...
Çok yakında AOÇ'un tahribata açılacak alanlarında da "büfe" adı altında yandaşlara peşkeş çekilecek devasa tesisler ve beton yığınları görürüz ki, Atatürk'ün kemikler bir kez daha sızlamış olur...
Zaten tahsis edilen alanın, Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından tespit edilecek şartlarla, 29 yıla kadar "üçüncü kişilere" kiraya veya işletmeye verilebileceği de şartnameye yazılmış ki, bu durum Gazi'nin ulusa bağışladığı çiftliğinin kimlerce, hangi şartlarda işgal edileceğinin de vahim bir itirafı gibi!..
Ne yazık ki Ankara'da bir kaç dirayetli avukatla bazı çevre derneklerinin kısıtlı mücadeleleri dışında kimse çıkıp da AKP'lilere, "Kimin malını kime verirsiniz?.. Millete bağışlanan bir çiftlik kimin babasının malıdır da, böylesine pervasızca yağmalanıyor" diyemiyor...
Muharrem İnce ya da Meral Akşener, 24 Haziran'da hangisi cumhurbakanı seçilirse seçilsin; Atatürk'ün yalnızca millete emanet ettiği laik rejimi, ilke ve devrimleriyle "özelleştirme" adı altında yağmalanan cumhuriyetin sanayi tesislerini değil, Gazi'nin halka armağan ettiği AOÇ gibi çiftlikleri de talandan ve işgalden kurtarmalıdır...
Gaziye yönelik "topyekün saldırı"yı durdurmak, onun koltuğuna oturacak bir Aydınlanma devrimcisinin kuşkusuz ilk icraatı olmalıdır... Özlemle, heyecanla bekliyoruz...
***
Pusudaki kara akrepler!..
Konu madem Atatürk'e, rejime ve muhaliflere yönelik topyekün sürdürülen saldırılar o halde devam edelim de, bu ülkede siyasal pervasızlıktan cesaret alan kimi zavallıların meydanı nasıl boş bulduğu da, bir kez daha anlaşılmış olsun...
Farkındadır herkes; sahte solcusundan liboşuna, yandaşından rantiyesine, profesöründen sahte tarihçisine, Meclis başkanından cahil siyasetçisine, tarikatından müridine kadar Gazi'ye ve onu savunanlara saldırmayan zavallı kalmadı bu ülkede...
İşte son rezalet de bu günlerde milletin midesini iyice bulandırıverdi!.. Televizyonlarda "ot" pazarlayan sözde bir bilim adamının iktidar yağdanlığında nasıl da kontrolden ve zıvanadan çıktığına ve ağaç altına gizlediği "şey"lerle milleti nasıl tehdit ettiğine bile tanık oldu ya Türkiye... Vah ki vahhh!..
Neyin sonucudur bu zavallılık biliyor musunuz?.. İktidardan cesaret alan mafya babalarının, muhalifleri kanda boğacağı yolunda tehditler savurmasına ve bireysel silahlanmanın ülkenin geleceğini tehdit etmesine müdahele edilmemesinin sonuçlarından biridir "ot" tücarlarının ağaç altındaki eşkiyalıkları!..
Yalnızca ağaç altında değil; karanlık hücrelerinde, kirli klavyelerinin ardına gizlenerek bu ülkenin kurucusuna "ataist" diyebilecek kadar zıvanadan çıkan yandaş tetikçilerin devletin savcılarına meydan okurcasına, ortalıkta cirit atması da ülkenin huzuru ve birliği açısından büyük bir vahamettir...
Şu 24 Haziran milletin ittifakını zafere ulaştırdığında hiç kuşkunuz olmasın, ulusumuz rejime yönelik saldırı ve işgalden de kurtulacaktır, yandaşlaşmanın yağlı kazanında debelenen klavye farelerinden de, ağaç altında debelenen kara akreplerden de!
Mehmet Faraç / YENİÇAĞ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder