The Independent gazetesinin 29 Temmuz 2008 tarihli sayısında, yani Anayasa Mahkemesi'nin AKP ile ilgili kapatma davasında kararını açıklamasından bir gün önce Daniel Howden, Türkiye'nin AKP dönemindeki AB macerasını "Dünyanın en önemli siyasi projesi" olarak nitelendirmiş, AKP'yi övmüş Türk generallerini suçlamıştı.
Howden'in ifadesi şöyleydi:
"Müslüman, demokratik, laik, mali açıdan istikrarlı ve Avrupa Birliği'ni Orta Doğu'ya bağlayan bir ülke yaratma projesi, Türkiye'yi muhtemelen bugün dünyadaki en önemli siyasi deney haline getiriyor. Ve bu proje çökmenin eşiğinde...
Demokratik olarak seçilmiş, kökenleri siyasi İslâma dayanan bir hükümetin, nüfusunun yüzde 99'u Müslüman olan bir ülkede ortaya çıkması, muazzam bir siyasi toplumsal ve ekonomik ilerlemeye rast geldi.
Bu ilerlemenin motoru AB üyeliği ihtimali oldu. Zengin ülkelerin oluşturduğu bloğun tarihi mantığı, Türkiye'yi reform yapmaya itti."
***
Neymiş dünyanın en önemli siyasi projesi?
AKP iktidarının Avrupa Birliği macerası, dünyanın en önemli siyasi projesi imiş...
Neden acaba?
Çünkü Türkiye üzerinden İslâm dünyasını ele geçirmeyi planlıyorlar. Bunu da açık açık yazıyorlar.
Financial Times gazetesinde 7 Aralık 2006 tarihinde, Vincent Boland ve Paul Betts, "Türk Lokumu" başlıklı ortak yorumlarında "Geçtiğimiz dört yıl içerisinde AB ve IMF'nin teşvik ettiği reformlar, Türkiye ekonomisinin AB'ye entegrasyonunu pekiştirdi. Bu da Dexia, Fortis, Citigroup ve BNP Paribas gibi yabancı yatırımcıların, ekonomik dönüşümden en fazla faydalanan sektör olan bankacılık sektörüne girmelerini sağladı. Öte yandan yatırım bankaları, İstanbul'da çok ciddi miktarlarda işlem yapıyor" diye yazmışlardı.
İngiliz gazeteciler, ABD-İngiltere merkezli dev şirketlerin, "Aman AB sürecini kesmeyin, 'Ankara'nın şerrinden Brüksel'in şefaaatine sığınan' bir iktidar sayesinde bakın Türkiye'de ne kadar kârlı bankalar satın aldık. Bu bankalar üzerinden İstanbul'da çok ciddi alımlar yapıyoruz. Ellerindeki bütün serveti alana kadar Türkleri oyalayın" görüşünü seslendiriyordu.
***
İngiliz gazetecilerin ifadelerinden AKP'nin aslında nasıl bir proje olduğunu bütün çıplaklığıyla anlamayanlar için dönemin Hürriyet yazarı Cüneyt Ülsever devreye giriyor ve "Şimdi tekrar ilan ediyorum ki, mahkeme kararı, ölümü gösterip sıtmaya razı etme formülü ile, kurucu unsurunun Türkler olmadığı yeni bir Türkiye'nin formatlanmasında en büyük merhalenin aşılmasına vesile olmuştur." diyordu.
Independent gazetesinden Adrian Hamilton ise 29 Temmuz tarihli yazısında "İslâm ve Batı münakaşasını atın bir kenara. Türk Hükümeti kaybederse hepimiz mağdur olacağız" diyordu.
***
AKP'nin kapatılmamasının anlamı neymiş?
"Kurucu unsurunun Türkler olmadığı yeni bir Türkiye projesi" imiş!
Bunu nasıl sağlıyorlar?
Ülkenin bankalarını yabancılara satarak; ülkenin parasını yabancılara kontrol ettirerek...
Demek ki AKP'ye verilen her oy, ülkenin satış senetlerinden biri anlamına geliyordu.
AKP kaybederse kim kaybedermiş?
Zengin ülkelerin dev şirketleri değil mi?
***
İşte bu tespitleri yaptığımız 4 Ağustos 2008'de, FETÖ, Abdullah Gül'ün "Bir savcı bulun, delillendirin" dediği uydurma Ergenekon şeması üzerinde operasyonlar başlamış, küresel sermayeye direnecek güçler zayıflatılmaya başlanmıştı.
Sonrasını hep beraber yaşadık.
AKP demek, Türk Milleti'ni ekonomik, kültürel, askeri ve siyasi olarak yok etmek demektir. Çünkü hedefleri "Türk olmaktan kurtulmak"tır! Kendileri açıkladı zaten. Mesele şu ki aynı proje, şayet AKP düşerse diye ve alternatif olarak uzun zamandır muhalefet üzerinden de sürdürülüyor. Halk, bunu hissettiği için her yerde "Mustafa Kemal'in askerleriyiz" diye slogan atıyor.
Arslan Bulut / YENİÇAĞ
Howden'in ifadesi şöyleydi:
"Müslüman, demokratik, laik, mali açıdan istikrarlı ve Avrupa Birliği'ni Orta Doğu'ya bağlayan bir ülke yaratma projesi, Türkiye'yi muhtemelen bugün dünyadaki en önemli siyasi deney haline getiriyor. Ve bu proje çökmenin eşiğinde...
Demokratik olarak seçilmiş, kökenleri siyasi İslâma dayanan bir hükümetin, nüfusunun yüzde 99'u Müslüman olan bir ülkede ortaya çıkması, muazzam bir siyasi toplumsal ve ekonomik ilerlemeye rast geldi.
Bu ilerlemenin motoru AB üyeliği ihtimali oldu. Zengin ülkelerin oluşturduğu bloğun tarihi mantığı, Türkiye'yi reform yapmaya itti."
***
Neymiş dünyanın en önemli siyasi projesi?
AKP iktidarının Avrupa Birliği macerası, dünyanın en önemli siyasi projesi imiş...
Neden acaba?
Çünkü Türkiye üzerinden İslâm dünyasını ele geçirmeyi planlıyorlar. Bunu da açık açık yazıyorlar.
Financial Times gazetesinde 7 Aralık 2006 tarihinde, Vincent Boland ve Paul Betts, "Türk Lokumu" başlıklı ortak yorumlarında "Geçtiğimiz dört yıl içerisinde AB ve IMF'nin teşvik ettiği reformlar, Türkiye ekonomisinin AB'ye entegrasyonunu pekiştirdi. Bu da Dexia, Fortis, Citigroup ve BNP Paribas gibi yabancı yatırımcıların, ekonomik dönüşümden en fazla faydalanan sektör olan bankacılık sektörüne girmelerini sağladı. Öte yandan yatırım bankaları, İstanbul'da çok ciddi miktarlarda işlem yapıyor" diye yazmışlardı.
İngiliz gazeteciler, ABD-İngiltere merkezli dev şirketlerin, "Aman AB sürecini kesmeyin, 'Ankara'nın şerrinden Brüksel'in şefaaatine sığınan' bir iktidar sayesinde bakın Türkiye'de ne kadar kârlı bankalar satın aldık. Bu bankalar üzerinden İstanbul'da çok ciddi alımlar yapıyoruz. Ellerindeki bütün serveti alana kadar Türkleri oyalayın" görüşünü seslendiriyordu.
***
İngiliz gazetecilerin ifadelerinden AKP'nin aslında nasıl bir proje olduğunu bütün çıplaklığıyla anlamayanlar için dönemin Hürriyet yazarı Cüneyt Ülsever devreye giriyor ve "Şimdi tekrar ilan ediyorum ki, mahkeme kararı, ölümü gösterip sıtmaya razı etme formülü ile, kurucu unsurunun Türkler olmadığı yeni bir Türkiye'nin formatlanmasında en büyük merhalenin aşılmasına vesile olmuştur." diyordu.
Independent gazetesinden Adrian Hamilton ise 29 Temmuz tarihli yazısında "İslâm ve Batı münakaşasını atın bir kenara. Türk Hükümeti kaybederse hepimiz mağdur olacağız" diyordu.
***
AKP'nin kapatılmamasının anlamı neymiş?
"Kurucu unsurunun Türkler olmadığı yeni bir Türkiye projesi" imiş!
Bunu nasıl sağlıyorlar?
Ülkenin bankalarını yabancılara satarak; ülkenin parasını yabancılara kontrol ettirerek...
Demek ki AKP'ye verilen her oy, ülkenin satış senetlerinden biri anlamına geliyordu.
AKP kaybederse kim kaybedermiş?
Zengin ülkelerin dev şirketleri değil mi?
***
İşte bu tespitleri yaptığımız 4 Ağustos 2008'de, FETÖ, Abdullah Gül'ün "Bir savcı bulun, delillendirin" dediği uydurma Ergenekon şeması üzerinde operasyonlar başlamış, küresel sermayeye direnecek güçler zayıflatılmaya başlanmıştı.
Sonrasını hep beraber yaşadık.
AKP demek, Türk Milleti'ni ekonomik, kültürel, askeri ve siyasi olarak yok etmek demektir. Çünkü hedefleri "Türk olmaktan kurtulmak"tır! Kendileri açıkladı zaten. Mesele şu ki aynı proje, şayet AKP düşerse diye ve alternatif olarak uzun zamandır muhalefet üzerinden de sürdürülüyor. Halk, bunu hissettiği için her yerde "Mustafa Kemal'in askerleriyiz" diye slogan atıyor.
Arslan Bulut / YENİÇAĞ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder