23 Mayıs 2018 Çarşamba

İmam-hatipten kaçanlar Galatasaray kuyruğunda - TAYFUN ATAY

Pazartesi günkü Cumhuriyet’te biri 2’nci sayfada, diğeri arka sayfada karşımıza çıkan ve birlikte değerlendirildiğinde AKP Türkiye’sinin hali pür melâlini ortaya serdiği düşünülebilecek iki haber vardı. 

İlki arkadaşımız Figen Atalay’ın yeni başlamış yazı dizisi “LGS’nin Bilinmeyenleri”nden ve İstanbul’da imam-hatip lisesi öğrenci kontenjanının 5 binin üstünde (5160) olduğunu işaret ediyor. 

Şehir imam-hatiplere adeta mecbur edilmiş durumda. Çünkü koskoca İstanbul’da 39 ilçede merkezi sınavla öğrenci alacak 8 fen lisesi ve sadece 3 tane (bir sosyal bilimci olarak içim sızlaya sızlaya telaffuz ediyorum!) sosyal bilimler lisesi var. Ama 55 tane imam hatip lisesi var. 

Dahası bazı ilçelerde merkezi sınavla öğrenci alınacak yalnızca imam-hatip liseleri var. Türkiye’de bazı illerde de Anadolu lisesi hiç yokken imam-hatip neredeyse tek seçenek. 

Yine yazıda yer alıyor: İstanbul’da Sahrayıcedit sakinleri isyanda; çünkü muhitte hiç Anadolu, fen ve meslek lisesi yokken iki imam-hatip lisesi var ve bunlar geçmişte mevcut iki lisenin değiştirilmesiyle ortaya çıkmış. Halk, çocuklarımızın seçme hakları ellerinden alındı diyerek sokaklara dökülmüş!.. 

Bir tarafta durum bu… Diğer taraftan, bununla titreşimli, hem de trajikomik şekilde titreşimli şu haber arka sayfada gözümüze çarpıyor: Galatasaray İlkokulu’na kura ile alınacak 50 kişilik kontenjan için tam 5 bin 939 başvuru olmuş. 

Ne kadar manidar değil mi?! Sanki 5 bin küsur imam-hatip kontenjanının kendilerine daralttığı alandan kaçanlar Galatasaray’ın kapısına dayanmışlar gibi!.. 

Ailelerin erken saatlerden itibaren “Mekteb-i Sultanî” önünde uzun kuyruklar oluşturduğunu öğreniyoruz haberden... Başvuru da bedava değil; öğrenci başı 700 lira ödeniyor. Kura için başvurulardan okulun elde ettiği gelir de 4 milyon küsur TL. 
Gülelim mi hep beraber, şu ağlanacak haline “Yeni Türkiye”nin, ne dersiniz?.. 
“Batılılaşma” nefretiyle gözler öylesine kör olmuş ki 1920’ler ve 30’ların takıntısıyla 2000’ler, 2010’lar dünyası ve Türkiye’sinin gerçeklerini, ihtiyaçlarını, arzularını göremiyor, toplumu zorlaya zorlaya neredeyse dinden-imandan olacak noktaya getiriyorlar!.. 

Nasıl “en az üç çocuk” telkiniyle imkânları, koşulları, dolayısıyla “kalite”yi hiçe sayıp “niteliksiz nicelik” peşinde koşmayı marifet sayıyorlarsa, aynı minval üzere neredeyse her mahalleye en az iki imam-hatip de eğitim politikalarının şiarı olmuş gibi... 

Evet, imam-hatipleri patlattılar. Ama ellerinde patlattılar!..

Böyle giderse Türkiye’de hiçbir dönemde görülmedik cinsten bir imam-hatip usanmışlığı, hem de dindar-muhafazakâr kesimin kendi içinden olarak bu dönemin bir ayırt edici karakteristiği hâline gelecek. Yanlış mı, imam-hatipteki çocuklar değil mi iktidarın dinbaz taassubundan “Yandım Allah” diyerek Deizme yelken açanlar!.. 

Sosyal bilim yok, fen yok, düz lise yok, Anadolu lisesi yok. Varsa yoksa imam-hatip… 
80 milyonluk ülkenin kaderi, anti-Kemalist/ modernist bir ideolojik takıntıda kalmış bir dinbaz iktidar kliğinin duygusal (ve alabildiğine “ergen”) tepkilerine bağlanmış durumda. 
Öpüp başlarına koydukları Kur’an, “Dinde zorlama yoktur” diyor mu, diyor. “Âlemlere rahmet” olarak gönderildiğine inandıkları peygamber, “Kolaylaştırın,zorlaştırmayın” diyor mu, diyor.


Ama bunlar, zorlaştırdıkça zorlaştırıyorlar! Halk “İllallah” deyip “Mahallemize Anadolu lisesi istiyoruz” pankartı açıyor; bunlar zorluyor da zorluyor, dayatıyor imam-hatipleri… Ve bu da aslında en büyük zararı imam-hatiplere veriyor. 

Gel gelelim diğer taraftan günlerdir Fransa’da “Kur’an’da tashih” diye zırvalayanları büyütüp “yerli ve milli” bir Fransızca boykotu çağrısında bulunsalar da işte millet hiç mi hiç iplemiyor bunları… Ve “Mekteb-i Sultanî”nin ilkokul kısmına alınacak 50 öğrenci arasına çocuklarını sokmak için ortalığı tam anlamıyla “ana-baba günü”ne çeviriyor.
Tahminim o ki Galatasaray’a altı bine yakın başvuru sahibi arasında bu iktidara oy vermiş dindar-muhafazakâr kesimden de hali vakti yerinde vatandaşlar vardır. 

Çünkü biliyorum, Anglo-Sakson menşeli ve “misyoner” diye diye bas bas bağırdıkları bir diğer okulun giriş sınavında içerideki çocuğu için dışarıda heyecanla volta atan iktidar yanlıları, matbuat yöneticileri olduğunu… 

Burada da araştırılsın, benzer bir sonuç çıkması kuvvetle muhtemel.
 
Demek ki kendi içlerini bile ne imam hatibe, ne de “Fransızca şerri”ne ikna edebilmiş değiller. 

Demek ki aslında çoktan ölmüşler de ağlayanları yok!..

Tayfun Atay / CUMHURİYET

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder