18 Mayıs 2018 Cuma

Vurgun "helal", turizm haram mı?.. - Mehmet FARAÇ / YENİÇAĞ

Ülkenin siyasal ve ekonomik gidişatıyla ilgili kaygıların büyüdüğünü yalnızca toplumun ilk kez etkili biçimde artan heyecanı ve yükselen mücadele azmi göstermiyor...

Aynı zamanda iktidar çevrelerinde, son 16 yılda olmadığı kadar artan ve her yerden gözle görülür biçimde yansıyan bir "panik" havası var ki, "yeter artık" çığlıklarını da ülkenin neredeyse her sokağında yankılanır hale getiriyor!..

Bir zamanlar, siyasal ortamın sinsi baskıları yüzünden bastırılan tepkiler ve sessiz öfkeler artık bir muhalefet isyanının çığlıkları gibi duvarlara çarpıp duruyor...

Ve nihayet ki, "bıktık artık" çığlıkları en çok da halkın önüne getirilmeyi bekleyen küflü depolardaki "seçim" sandıklarının içinde yankılanıyor...

Ve diğer yandan, memleketteki siyaset gündeminin içine öylesine kirli, öylesine saçma sapan takiye örnekleri düşüyor ki, bu durum gericilikten nemalanan zihniyetin ikiyüzlülüğünü de bir güzel deşifre diyor...

İşte tam bu sarada; Bir yandan şaşırtıcı, bir yandan gülünç, diğer yandan hem tepki çeken hem de çok gereksiz bulunan "şov" içerikli zavallılıklar halkın dilinden hiç düşmeyen özdeyişleri de ısrarla akla getiriveriyor...

Yaşayınca, görünce, şaşırınca ve en önemlisi de iyice öfkelenince, bağıra bağıra, haykıra haykıra şöyle deyiveriyor insan;
"Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?..", "Neresinden tutsan elinde kalıyor" ve "Her rengi boyadık da, fıstıki yeşil mi kaldı?.."

                                                                           ***

Hak, hukuk, ahlak...
Türkiye; milyonlarca insanı din sömürüsüyle, üstelik yoksullaştır-köleleştir stratejisiyle peşinden sürükleyen zihniyetlerden yaka silkiyor...
Hem de yalnızca muhalifler değil, iktidarı yıllarca destekleyen kitleler bile siyasal açıdan "değişim" peşinde artık...

Çünkü siyasal dayatmacılığın, "seçenek"sizlik çıkmazında memleketi "Ali kıran baş kesen" zihniyetlere temsil ettiği koca Türkiye'de, yukarıdaki özdeyişleri milyonlarca kez ansımsatan olaylar bir türlü bitmiyor...

Hem de kimi olaylar öylesine tuhaf, öylesine komik ve öylesine çelişkili olarak yaşanıyor ki, duyanlara-görenlere-yaşayanlara tek kelimeyle "pes" dedirtiyor!.. İşte bu ortamda, soralım o halde;
Memleket, sanki başıboşmuşçasına, sanki hesap soran yokmuşçasına, iliklerine kadar ve de pervasızca- ahlaksızca soyuluyor mu?..

"Özelleştirme" adı altındaki yağma planı devletin en stratejik kurumlarını bile yandaş rantiye kesimine ardı ardına peşkeş çekiyor mu?..
Yolsuzluk ve rüşvet çarkının deşifre olması nedeniyle AKP ile eski ortağı cemaat arasında başlayan amansız savaş bir yandan ülkeyi "darbe" girişimine kadar götürürken, diğer yandan memleketin huzurunu iyice kaçırıyor mu?..

                                                                          ***

Asıl haram nerede?..
Memleketi neredeyse topyekûn çıkmazda tutan ve halkın zihnini insafsızca kemiren, sömürü-rant-yağma içeren sorular bitmedi henüz... Dahası da var;
Son 16 yılda, siyasetten beslenen sonradan görme zenginlerle yoksul halk arasındaki uçurum, öfke çekecek biçimde giderek daha çok büyürken, ülkenin neredeyse yarısından fazlası hızla yoksullaşıyor mu?..

Bürokrasinin neredeyse büyük bölümü yolsuzluklar ve rüşvet salgını nedeniyle halkın iyice tepkisini çekerken, kimilerinin yaptığı kanunsuzluklar yanlarına kazanç kalıyor mu?..
Siyasetin tepelerinden cesaret alan hırsız belediye başkanları, ezeli vurgunları rezidans gökdelenlerinin zirvesine kadar çıkartırken, yerel yönetimler halkın nefes aldığı yeşil alanları bile durmadan yağmalatıyor mu?..

Ülkede son 16 yıldır yoksulun, garibanın, fakir-fukaranın ve tüyü bitmemiş yetimin hakkı yağmalanırken, yargı sanki eli kolu bağlıymış gibi, çaresiz kalabiliyor mu?..

Yoksulluk, açlık, pahalılık, kronikleşmiş "zam" terörü, artan işsizlik ve toplumun büyük bölümünde giderek büyüyen sefalet ülkede çok büyük sosyal çatışmaları da beraberinde getiriyor mu?..

Ve de bu topraklarda, ekmeğe muhtaç milyonlarca insanın bir bölümünün pazar yerlerinden ve çöplerden gıda maddesi topladığına ilişkin kahredici-utanç verici görüntüler sıklıkla medyaya yansırken, kan emicilerle taşeronları bu manzaraları yalnızca izlemekle yetiniyor mu?..

                                                                         ***

Bilim yuvasının gafleti!..
Yukarıdaki sorulara "hayır" yanıtı verebilecek bir vicdan sahibi yoktur herhalde?.. Hele de konu hak, hukuk, ahlak, dürüstlük ve yetim hakkı yememek ise bir kişi bile yukarıdaki sorulara "evet" demekten geri durmaz, duramaz herhalde?..

Çünkü yandaş medya ne kadar güllük gülistanlık manzaralar çizmek için çırpınsa da, siyasal rantiyeden beslenen güruh dahi, güneşin balçıkla sıvanamayacağını bal gibi biliyor...
Yukarıda, memleketin vahim ahval ve şeraitini, sosyo-ekonomik çıkmazlarıyla, bunlara sebep olan siyaset yıkımlarını anlatan örnekleri sıralayarak sorduk ya?.. Şimdi bir daha soralım;
Ülke, sosyo-ekonomik çöküş içinde, bir yandan dövizde diğer yandan yaşam maddelerinde ocakları kül eden enflasyon yangınıyla mücadele ederken, "helal-haram" meselesini cıvıklaştıran örneklere ne denir acaba?..

Örneğin; Kültür ve Turizm Bakanlığı ve MÜSİAD'ın girişimiyle Süleyman Demirel Üniversitesi'nde "Helal Turizm Uygulama ve Araştırma Merkezi" açabilen zihniyet ne yapmaya çalışıyor sizce?..
Ekonomi Bakanlığı'nın, "Müslüman nüfusun helal ürüne duyduğu ihtiyacı gidermek" amacıyla kurduğu "Helal Akreditasyon Kurumu"ndan esinlenen bu tuhaf merkez, sözde "Helal turizm(!) konusunda standartlar ve sertifika faaliyetleri"nde bulunacakmış!!!

Sormak lazım o halde; Ülkenin bu kadar önemli sosyal-siyasal çıkmazları ve toplumun sağlık, kentleşme, sanayileşme, istihdam sorunları varken, rüşvet ile yolsuzluk fakirin ekmeğini kemirirken, ezici çoğunluğu "Müslüman" olan bir ülkede, siyasal iktidarın sömürü takiyelerinin üzerine kaymak sürmek "eğitim" yuvalarına yakışıyor mu?..

Türkiye sanki "gurbetçi"lerin "domuz eti" kaygısı yaşadığı Almanya'ymış gibi; "Helal-haram" ikileminde -"haşeme" ile havuza girmeyi "helal", plaj kıyafetiyle dolaşmayı ise "haram"mış gibi- ayrıştırmak hangi bağnazlığın dayatmasıdır acaba?..

Söyler misiniz; Yargı ve bilim mensuplarının düğmesiz cüppelerini bile siyaset önünde iliklemeye başladıkları bir ülkede, "helal-haram" ayrımını "turizm"e kadar indirgeyen zihniyet "bilim"e, uygarlığa ve insanlığa katkı sunabilir mi?..


Mehmet Faraç / YENİÇAĞ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder