Demek ki değerli dostlar, bugünle birlikte, “48 saat” kaldı, başlığı oluşturan soruya milletçe vereceğimiz yanıtı öğrenmeye.
Yine de yaşamamızın son “16 yıllık” dönemine ve sonunda bugün, “Adalet” kavramının karşısına “Oralet”le çıkıp dikilen “AKP” iktidarının, ülkeyi bu duruma getirmesinin nedenlerine, kısaca değinmeli diyorum.
Yıllar önce, yaklaşık yarım yüzyıl önce, Hıfızı Veldet Hoca, şöyle demişti: “Adalet’in dolaysiyle de ‘hukuk güvencesi’nin, kesin olarak gerçekleşmediği yerde, bırakınız ‘Hukuk Devleti’nden gerçek ‘İNSANLIK’tan bile söz etmeye olarak yoktur!”
Katılmamak olası mı?
Yaşamakta olduklarımızı, yaşatılmakta olanları düşünürsek, bunların pek çoğunda adaletin varlığından söz edebilir miyiz?
Ya da “Hukuk Devleti”nden... Dahası, yer yer “insanlık”tan...
H.V. Velidedeoğlu, bu durumu da, “ülkedeki yöneticilerin, kuralların üzerinden atlayarak ‘Keyfi İcraat”a sapmaları” olarak görmüş, ardından da “bu ülkelerde ‘Hukuk Devleti’nin karşıtı olan ‘Keyfi Devlet’ yönetimi geçerlidir!” diye vurgulamıştı.
Bu ‘keyfi yönetim’i oluşturacak, kural ve yasaların seçiminin ilk adımları da, hemen hemen yine yarım yüzyıl önce, “1975”in ortalarında atılmıştı.
O dönemin, “Milliyetçi Cephe” hükümetinin İçişleri Bakanı olan “Milli Selamet Partisi”den Oğuzhan Asiltürk, neredeyse yarım yüzyıllık, kökleşmiş bir uygulamayı bozup, “Din Görevlisi” olarak yetiştirilen “İmamlar”ı, Emniyet’in kadrosuna yerleştiriyordu bir bir. Kuşkusuz bilinçli olarak seçilmişti “Emniyet”.
Ne var ki değerli dostlar, bu tutumun, zamanla kendilerine de uygulanacağının ayrımında olamayan onca kurum, dernek ve kuruluştan hiçbir tepki gelmez, “TSK” dışında... Ve anımsanacağı gibi, yalnızca askeri okullara, İmam Hatipli’lerin alınmasına izin verilmez. “TSK” bağlamında nereden nereye?..
Konumuzu sürdürürsek, Emniyet’e alınan imamlarla açılan yol, Başbakanlık’a dek uzanır; bir “İmam Hatip”li, Başbakan olur; R.T. Erdoğan, ilk “İmam Başbakan”dır; “laik çağdaş bir hukuk devleti” olduğu, Anayasa’sında yazılı olan, “T.C. Devleti”nde...
Böyle olunca da noktalanmaz, arkası da gelecektir; gelir...
İmam Başbakan’ın “cemaat”i, “Allah’ın bütün vasıflarını taşıyan Erdoğan, İkinci Peygamber’dir!” diye haykırınca, R. Tayyip Bey, “Cumhurbaşkanı” oluverir...
Bilindiği gibi -yasaya göre-Cumhurbaşkanı olacak kişinin, “imam” olma koşulu yok; ama üniversite, ya da üniversite ayarında bir yüksekokul diplonamasının olması şartı var; Erdoğan’ın böyle bir diplomasının olup olmadığı konusu çok tartışılıyor; böyle bir diploması olduğunu açıkça söyleyen Erdoğan, diplomasını köşe bucak saklayacağına, gösteriverse sorun bitecek...
Ne ki, bu ciddi, yasal sorun, seçim konuşmalarında -ister istemez- yer alacaktır; aldı da. “CHP”nin, Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce, Çorlu’da yoğun bir kalabalığa seslenirken, bu diploma konusuna da değindi; şöyle: “Son günlerde Erdoğan’ın diplomasının, FETÖ tarafından çalındığı ortaya yayılınca, FETÖ’den açıklama geldi, ‘Çalmak için gittik, ama bulamadık, yoktu!’ dediler!” diye Çorlulara anlatınca, kahkahalarla birlikte alkışlandı uzun süre...
M. İnce’nin bu konuşmasını TV’de izlerken, gazeteci yazar dostum Deniz Banoğlu’nun Cumhuriyet’te yayımlanan, “Utanmak Erdem”dir!” başlıklı yazısını anımsadım...
Öte yanda, Erdoğan’ın reklam filminde yer alan, “Zümrüdüanka” kuşu, mitoloji kaynaklı bir kuşmuş; adı da genelde, “hayal ürünü olan” şeyler için kullanılırmış; ayrıca bu kuş -zamanı gelince-kendini yakıp, “yok” edermiş...
Bilmem ki ne dersiniz, Erdoğan’ın bu “Zümrüdü-anka” kuşlu seçim reklamına?
Haftaya, “her şey”den önce, “Evrensel İnsan Hakları”nın geçerli olacağı bir Türkiye’de buluşmak üzere...
Meriç Velidedeoğlu / CUMHURİYET
Yine de yaşamamızın son “16 yıllık” dönemine ve sonunda bugün, “Adalet” kavramının karşısına “Oralet”le çıkıp dikilen “AKP” iktidarının, ülkeyi bu duruma getirmesinin nedenlerine, kısaca değinmeli diyorum.
Yıllar önce, yaklaşık yarım yüzyıl önce, Hıfızı Veldet Hoca, şöyle demişti: “Adalet’in dolaysiyle de ‘hukuk güvencesi’nin, kesin olarak gerçekleşmediği yerde, bırakınız ‘Hukuk Devleti’nden gerçek ‘İNSANLIK’tan bile söz etmeye olarak yoktur!”
Katılmamak olası mı?
Yaşamakta olduklarımızı, yaşatılmakta olanları düşünürsek, bunların pek çoğunda adaletin varlığından söz edebilir miyiz?
Ya da “Hukuk Devleti”nden... Dahası, yer yer “insanlık”tan...
H.V. Velidedeoğlu, bu durumu da, “ülkedeki yöneticilerin, kuralların üzerinden atlayarak ‘Keyfi İcraat”a sapmaları” olarak görmüş, ardından da “bu ülkelerde ‘Hukuk Devleti’nin karşıtı olan ‘Keyfi Devlet’ yönetimi geçerlidir!” diye vurgulamıştı.
Bu ‘keyfi yönetim’i oluşturacak, kural ve yasaların seçiminin ilk adımları da, hemen hemen yine yarım yüzyıl önce, “1975”in ortalarında atılmıştı.
O dönemin, “Milliyetçi Cephe” hükümetinin İçişleri Bakanı olan “Milli Selamet Partisi”den Oğuzhan Asiltürk, neredeyse yarım yüzyıllık, kökleşmiş bir uygulamayı bozup, “Din Görevlisi” olarak yetiştirilen “İmamlar”ı, Emniyet’in kadrosuna yerleştiriyordu bir bir. Kuşkusuz bilinçli olarak seçilmişti “Emniyet”.
Ne var ki değerli dostlar, bu tutumun, zamanla kendilerine de uygulanacağının ayrımında olamayan onca kurum, dernek ve kuruluştan hiçbir tepki gelmez, “TSK” dışında... Ve anımsanacağı gibi, yalnızca askeri okullara, İmam Hatipli’lerin alınmasına izin verilmez. “TSK” bağlamında nereden nereye?..
Konumuzu sürdürürsek, Emniyet’e alınan imamlarla açılan yol, Başbakanlık’a dek uzanır; bir “İmam Hatip”li, Başbakan olur; R.T. Erdoğan, ilk “İmam Başbakan”dır; “laik çağdaş bir hukuk devleti” olduğu, Anayasa’sında yazılı olan, “T.C. Devleti”nde...
Böyle olunca da noktalanmaz, arkası da gelecektir; gelir...
İmam Başbakan’ın “cemaat”i, “Allah’ın bütün vasıflarını taşıyan Erdoğan, İkinci Peygamber’dir!” diye haykırınca, R. Tayyip Bey, “Cumhurbaşkanı” oluverir...
Bilindiği gibi -yasaya göre-Cumhurbaşkanı olacak kişinin, “imam” olma koşulu yok; ama üniversite, ya da üniversite ayarında bir yüksekokul diplonamasının olması şartı var; Erdoğan’ın böyle bir diplomasının olup olmadığı konusu çok tartışılıyor; böyle bir diploması olduğunu açıkça söyleyen Erdoğan, diplomasını köşe bucak saklayacağına, gösteriverse sorun bitecek...
Ne ki, bu ciddi, yasal sorun, seçim konuşmalarında -ister istemez- yer alacaktır; aldı da. “CHP”nin, Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce, Çorlu’da yoğun bir kalabalığa seslenirken, bu diploma konusuna da değindi; şöyle: “Son günlerde Erdoğan’ın diplomasının, FETÖ tarafından çalındığı ortaya yayılınca, FETÖ’den açıklama geldi, ‘Çalmak için gittik, ama bulamadık, yoktu!’ dediler!” diye Çorlulara anlatınca, kahkahalarla birlikte alkışlandı uzun süre...
M. İnce’nin bu konuşmasını TV’de izlerken, gazeteci yazar dostum Deniz Banoğlu’nun Cumhuriyet’te yayımlanan, “Utanmak Erdem”dir!” başlıklı yazısını anımsadım...
Öte yanda, Erdoğan’ın reklam filminde yer alan, “Zümrüdüanka” kuşu, mitoloji kaynaklı bir kuşmuş; adı da genelde, “hayal ürünü olan” şeyler için kullanılırmış; ayrıca bu kuş -zamanı gelince-kendini yakıp, “yok” edermiş...
Bilmem ki ne dersiniz, Erdoğan’ın bu “Zümrüdü-anka” kuşlu seçim reklamına?
Haftaya, “her şey”den önce, “Evrensel İnsan Hakları”nın geçerli olacağı bir Türkiye’de buluşmak üzere...
Meriç Velidedeoğlu / CUMHURİYET
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder