Birazcık politikayla ilgilenen kişiler bilirler ki, bu iki ad Aydemir Güler ve Orhan Aydın kendilerine hiç de yabancı değillerdir. Aydemir Güler TKP Merkez Komitesi Üyesi, Orhan Aydın ise yaman bir insan hakları savunucusudur, en çok da sanatçı hakları ve sanat konusunda muhalefetiyle bilinir. Bekleyen 13 davası olduğunu şöyle bir kulağıma fısıldadı.
Şimdi bu iki değerli insan; Yargıtay’ın öküz altında buzağı arar gibi, sürekli bahaneler yaratarak TKP’yi (Türkiye Komünist Partisi) seçim dışı bırakması nedeniyle, İstanbul birinci ve ikinci bölgeden bağımsız adaylar. Bölgelerinde AKP, CHP, HDP seçmeninin önemli bir ağırlığı var. Peki bu iki aday aradan sıyrılıp İstanbul’dan milletvekili olabilecekler mi?
Aydemir Güler, özellikle işçi sınıfı arasında bir kırılma yaşandığını, AKP’nin işçi hakları konusunda sürekli büyük sermayenin çıkarlarına göre hareket ettiğine dair bilgilenmenin arttığını söylüyor. Ayrıca işçi sınıfının sendikalara güveninin azaldığını, bunun ise çok tehlikeli olduğunu savunuyor. Sendikalarda yeniden güvenin tam ortasına getirmek gerektiğini, bunun da kendileri için baş görev olduğunu özellikle belirtiyor.
“Sendikalara yepyeni bir özsuyu akmalı, sınıf bilinci yeniden harekete geçmeli. Diyorlar ki, artık işçi sınıfı küçük burjuva nitelikler kazandı, kaybedecek çok şeyi var. Bu doğru ama kapitalist düzen sürdükçe her zaman bir ezen, bir ezilen sınıf olacaktır. Her şey değişirken bu gerçek farklı biçimlerde de olsa, hiç değişmiyor.” Aydemir Güler devam ediyor: “Ben biraz önce Yoğurtçu Parkı’ndaydım. Bölgemizdeki inşaat kamyonlarınınkurbanlarını anmak için bir tören yapılıyordu. Ne yazık ki, en fazla 60 kişi vardı. Bir boşvermişlik, bu düzen nasılsa öyle gider duygusu dalga dalga her yere yayılmış. Biz öncelikle bu duygunun değiştirebilir olduğunu göstermeye çalışıyoruz. Şu anda sahadaki genç arkadaşlarımız kahvelerde, pazarlarda sürekli insanlarla konuşup, onlara kendi güçlerini hatırlatmaya çalışıyorlar.Sonuçta geçmişimiz, bizi bugüne taşıyor. Ve geçmişimiz hiç de yabanaatılacak bir geçmiş değil 15- 16 Haziran’ı anlatmalıyız, bir milyon kişinin toplandığı 1 Mayıs’ları yeniden yeniden göstermeliyiz. Nerelerde mi, şimdi silme AKP’ye oy veren işçi sınıfının yoğun olduğu bölgelerde kahvelerde film gösterimleri yapıyoruz. Hatırlamak iyidir insana güç verir ve karar değiştirir.”
Hemen soruyorum, “gerçekten kazanacağınıza inanıyor musunuz?”, “Evet, buna inanıyorum ve bir ilkemizden sözetmek istiyorum. Bir komünistin işi hiç bitmez. Bilir ki yol uzundur ve her an her şeyi yeniden, yeniden anlatmak gerek. Bizim yaptığımız da budur.”
Aydemir Güler’den sonra sözü her zaman ki muzip gülümsemesiyle Orhan Aydın alıyor.
“Ben heyecanlıyım, tez canlıyım hemen söze giriyorum. Bu alçak, bu kokuşmuş düzen devam edemez! Hiçbir iktidar bu kadar gaddar olmamıştı. Ülke hiçbir zaman bu kadar bataklığa gömülmemişti. Tweet’lerimden dolayı sürekli hakkımda dava açıyorlar. Ben de tek tek yanıtlarımı veriyorum. Burasını babanızın çiftliğimi sandınız burası 42 uygarlığın yaşadığı Anadolu toprakları! Önce bunu bilin! Hiçbir iktidar zamanında bu denli sistematik ve yoğun sanat düşmanlığı yapılmadı. Heykelden başladılar, kitap, tiyatro, klasik müzik, sinema ne buldularsa törpülemeye, yok etmeye çalışıyorlar. AKM’nin her önünden geçtiğimde yüreğim sıkışıyor, başka ülkelere gittiğimde tiyatro ışıkları, opera ışıkları gördüğümde yüreğim sıkışıyor. Bu iktidar sadece ekmeğimizle oynamadı, sanatın her dalıyla oynadı, bizi vasata mahrum etmeye çalışıyor, ama biz bunda yokuz! Bu böyle biline! Tiyatromuzla, şiirimizle, edebiyatımızla biz varız!”
Bir ara Orhan Aydın’ın sözünü kesip soruyorum, “Kazanabilir misin ?
” Gülüyor, “Ben her zaman umutlu bir adamım. Bölgemde kimi oy vermesi konusunda oldukça fazla kafası karışmış yurttaş var. Seçim listeleri onları farkı seçimlere zorluyor. Ben de diyorum ki, ‘söz size Beyoğlu’nu yeniden Beyoğlu yapacağım! Okmeydanı neşenin ve umudun meydanı olacak, Taksim de!’ Hadi bakalım oy vermesinler!”
Işıl Özgentürk / CUMHURİYET
Şimdi bu iki değerli insan; Yargıtay’ın öküz altında buzağı arar gibi, sürekli bahaneler yaratarak TKP’yi (Türkiye Komünist Partisi) seçim dışı bırakması nedeniyle, İstanbul birinci ve ikinci bölgeden bağımsız adaylar. Bölgelerinde AKP, CHP, HDP seçmeninin önemli bir ağırlığı var. Peki bu iki aday aradan sıyrılıp İstanbul’dan milletvekili olabilecekler mi?
Aydemir Güler, özellikle işçi sınıfı arasında bir kırılma yaşandığını, AKP’nin işçi hakları konusunda sürekli büyük sermayenin çıkarlarına göre hareket ettiğine dair bilgilenmenin arttığını söylüyor. Ayrıca işçi sınıfının sendikalara güveninin azaldığını, bunun ise çok tehlikeli olduğunu savunuyor. Sendikalarda yeniden güvenin tam ortasına getirmek gerektiğini, bunun da kendileri için baş görev olduğunu özellikle belirtiyor.
“Sendikalara yepyeni bir özsuyu akmalı, sınıf bilinci yeniden harekete geçmeli. Diyorlar ki, artık işçi sınıfı küçük burjuva nitelikler kazandı, kaybedecek çok şeyi var. Bu doğru ama kapitalist düzen sürdükçe her zaman bir ezen, bir ezilen sınıf olacaktır. Her şey değişirken bu gerçek farklı biçimlerde de olsa, hiç değişmiyor.” Aydemir Güler devam ediyor: “Ben biraz önce Yoğurtçu Parkı’ndaydım. Bölgemizdeki inşaat kamyonlarınınkurbanlarını anmak için bir tören yapılıyordu. Ne yazık ki, en fazla 60 kişi vardı. Bir boşvermişlik, bu düzen nasılsa öyle gider duygusu dalga dalga her yere yayılmış. Biz öncelikle bu duygunun değiştirebilir olduğunu göstermeye çalışıyoruz. Şu anda sahadaki genç arkadaşlarımız kahvelerde, pazarlarda sürekli insanlarla konuşup, onlara kendi güçlerini hatırlatmaya çalışıyorlar.Sonuçta geçmişimiz, bizi bugüne taşıyor. Ve geçmişimiz hiç de yabanaatılacak bir geçmiş değil 15- 16 Haziran’ı anlatmalıyız, bir milyon kişinin toplandığı 1 Mayıs’ları yeniden yeniden göstermeliyiz. Nerelerde mi, şimdi silme AKP’ye oy veren işçi sınıfının yoğun olduğu bölgelerde kahvelerde film gösterimleri yapıyoruz. Hatırlamak iyidir insana güç verir ve karar değiştirir.”
Hemen soruyorum, “gerçekten kazanacağınıza inanıyor musunuz?”, “Evet, buna inanıyorum ve bir ilkemizden sözetmek istiyorum. Bir komünistin işi hiç bitmez. Bilir ki yol uzundur ve her an her şeyi yeniden, yeniden anlatmak gerek. Bizim yaptığımız da budur.”
Aydemir Güler’den sonra sözü her zaman ki muzip gülümsemesiyle Orhan Aydın alıyor.
“Ben heyecanlıyım, tez canlıyım hemen söze giriyorum. Bu alçak, bu kokuşmuş düzen devam edemez! Hiçbir iktidar bu kadar gaddar olmamıştı. Ülke hiçbir zaman bu kadar bataklığa gömülmemişti. Tweet’lerimden dolayı sürekli hakkımda dava açıyorlar. Ben de tek tek yanıtlarımı veriyorum. Burasını babanızın çiftliğimi sandınız burası 42 uygarlığın yaşadığı Anadolu toprakları! Önce bunu bilin! Hiçbir iktidar zamanında bu denli sistematik ve yoğun sanat düşmanlığı yapılmadı. Heykelden başladılar, kitap, tiyatro, klasik müzik, sinema ne buldularsa törpülemeye, yok etmeye çalışıyorlar. AKM’nin her önünden geçtiğimde yüreğim sıkışıyor, başka ülkelere gittiğimde tiyatro ışıkları, opera ışıkları gördüğümde yüreğim sıkışıyor. Bu iktidar sadece ekmeğimizle oynamadı, sanatın her dalıyla oynadı, bizi vasata mahrum etmeye çalışıyor, ama biz bunda yokuz! Bu böyle biline! Tiyatromuzla, şiirimizle, edebiyatımızla biz varız!”
Bir ara Orhan Aydın’ın sözünü kesip soruyorum, “Kazanabilir misin ?
” Gülüyor, “Ben her zaman umutlu bir adamım. Bölgemde kimi oy vermesi konusunda oldukça fazla kafası karışmış yurttaş var. Seçim listeleri onları farkı seçimlere zorluyor. Ben de diyorum ki, ‘söz size Beyoğlu’nu yeniden Beyoğlu yapacağım! Okmeydanı neşenin ve umudun meydanı olacak, Taksim de!’ Hadi bakalım oy vermesinler!”
Işıl Özgentürk / CUMHURİYET
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder